Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eğer bu durum bazı doktorlarca istismar ediliyor, sosyal güvenlik kurumları, ilaç ve tıbbi malzeme firmaları ve doktorlar arasında kurulan bir üçgen, hasta üzerinden devletin parasını paylaşmanın mekanizmasına dönüşüyorsa, vay halimize!Neşter Operasyonu nedeniyle ortaya çıkan bazı bilgiler ve iddianamede yer alan hususlar insana bunu düşündürüyor.Kuşku yok ki, bir hukuk devletinde akla kara yargılama sonucu ortaya çıkar. Türkiye de bir hukuk devleti olduğu iddiasında bulunduğuna göre böyle olması gerekir ama Yargıtay Başkanı, sağlıklı bir yargı sisteminden söz etmenin mümkün olmadığını söylediğine göre, kamuoyu kuşku duymakta haklıdır.Hasta özellikle yaşamsal risk taşıyan hasta gözünde, doktor yarı tanrıdır. Böyle bir sorumluluk içinde bulunan doktorun, bürokrat ve firma işbirliğiyle hasta üzerinden hak etmediği paralar kazanmasını kabullenmek mümkün değildir. Ancak, son soruşturmalarda ortaya öyle büyük mal varlıkları ve dikkati çeken banka hesapları çıktı ki, bunu "tesadüf"le veya "borç alıp - verme"yle izah etmek mümkün değil. Aynı firma tarafından bir ünlü doktorun hesabına düzenli biçimde ve hemen her gün yatırılan paraları, başka nasıl izah edeceksiniz?Ama gelin görün ki, izah ediyorlar. Diyorlar ki: "Ortada hasta var mı var. Hasta usulüne uygun olarak SSK'dan sevk edilmiş mi, edilmiş. Hastaya tıbbi malzeme takılmış mı, takılmış. Evrak tamam mı, tamam. Fiyatları devlet belirmemiş mi, belirlemiş."İşte, sorun burada...Her şey usulüne uygun ama devlet soyulmuş! Usule uygun, soygun...Neden derseniz?Bütün bunlar tamam da, bu hesap hareketleri ne oluyor? Bir ilaç veya tıbbi malzeme firması her gün sizin hesabınıza düzenli olarak bilmem kaç bin doları neden yatırıyor? Bu kadar mal varlığı sadece doktorluk hizmetiyle edinilir mi? Edinilirse aynı mal varlığı meslektaşlarınızın çoğunda niye yok?Usule uygun soygun olur mu?Ortaya çıkan bilgi ve belgeler olduğunu gösteriyor.Son olarak Diyarbakır'dan da benzer kokular geliyor. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Doğumevi ve Milli Eğitim memurları arasında kurulan bir üçgen, usule uygun soygun mekanizmasını çalıştırdıkları iddiasıyla şimdi mahkemedeler. Sahte sağlık raporu düzenleyen doktorlar, yine tıbbi malzeme satan firma ve bu kez sağlık karnesini parayla başkasına verip işlem yaptıran memurlar. Ortada devletten haksız ama usulüne uygun çıkmış milyarlarca lira... Sahte hasta, sahte rapor ve verile emrine bağlanmış sağlık giderleri. Evrak usule uygun ama gerçek değil. Sorun burada.Eğer bu sistem usulüne uydurularak da olsa bütün sağlık sektörünü ve bütün illeri sarmışsa, bu sorunla topyekün mücadele gerekir. İşi kökünden çözecek bataklığı kurutacak bir mücadele... Bunun için elbette tuzun kokmamış olması ilk şart. Yoksa sağlık gibi, eğitim gibi yaşamsal önemdeki alanları para batağından kurtarmak mümkün olmayacak... fbila@milliyet.com.tr Öğrenim düzeyi ne olursa olsun bir hasta her yönüyle doktorun namusuna emanettir. Doktorun teşhis veya tedavisini tartışacak veya sorgulayacak hasta sayısı Türkiye gibi ortalama öğrenim süresi 3.5 yıl bir ülkede ne kadar mümkün olur?