Fikret BİLA
BAŞBAKAN Mesut Yılmaz, Diyarbakır yolunda Güneydoğu sorununa yeni bir yaklaşım getiriyor. Mesut Bey,
"ulusal devlet"in işlevini anlatırken,
"çocukluk hastalığı"ndan kurtulmak gerektiğini vurgulayarak, şöyle diyor:
"Ulusal devlet, vatandaşlarının dinlerine, kültürlerine çok daha çağdaş, çok daha hoşgörüyle yaklaşmalıdır. Ulusal devlet, herkesi aynı potada eriten devlet değildir."
Başbakan bu değerlendirmesini, gazetecilerin
"liderler Güneydoğu'ya giderlerken, hep mesaj verirler. Örneğin Demirel, Kürt kimliğini tanıyoruz, demişti. Sizin yaklaşımınız nedir?" sorusunu yanıtlarken yapıyor. Başbakan, ulusal devletin,
"hoşgörü" yaklaşımının Güneydoğu sorununun çözümünde yardımcı olacağını belirtiyor. Ve sorunun çözümünün mutlaka
"siyasi" nitelikte olacağını kaydediyor.
Mesut Bey,
"siyasi çözüm kavramı, hep tartışıldı. Bundan ne kastediyorsunuz?" şeklindeki sorumuzu yanıtlarken de, şöyle diyor:
"Askeri çözüm diye bir şey yoktur. Her halükarda çözüm siyasidir. Askeri çözüm bunun bir parçasıdır ama, nihai çözüm siyasidir. Yani siyasetçilerin bulacağı bir çözümdür."
Başbakan, siyasi çözüm kavramına bu açıklığı getirdikten sonra, şöyle devam ediyor:
"Güneydoğu sorunu sadece o bölgenin kalkınması, insanının refahının artırılması değil, 21. yüzyılda Türkiye'nin dünyadaki konumunu belirleyecek bir sorundur. Güneydoğu sorununu çözmeden, Türkiye, 21. yüzyılda ne bölgesinde, ne de dünyada lider ülke olur."
Mesut Bey,
"sorunun çözümüne nasıl yaklaşıyorsunuz?" sorumuza ise şu karşılığı veriyor:
"Bu sorunun ekonomik, sosyal, kültürel birçok yönü var. Geçmişte yapılan yanlışlıklardan kaynaklanan bazı sorunlar devam ediyor. Sorun, bizi aşan bir sorundur. Çok dinli, çok kültürlü bir imparatorluktan ulusal devlete geçişin sıkıntılarıdır bunlar. Artık çocukluk hastalıklarını bırakmak lazım. İmparatorluk geleneğimiz, başka ülkelerde gözlenen ilk savaşlara neden olan sorunları daha kolay aşmamızı gerektirir. Bütün mesele devletin zamanında gerekli açılımları yapmamış olması ve dışardan beslenen bölücü terörün, halkın sorunlarını istismar etmesidir."
Başbakan Yılmaz, bu sözleriyle 5 fabrika açacağı Diyarbakır'a,
"yumuşak iniş" yapıyor.
Uçaktaki bir diğer sohbet konusu ise Kanal 7 ile Refah Partili belediyeler arasındaki ilişki oluyor. Başbakan Yılmaz, bu konuda şu bilgiyi veriyor:
"Bu olayla ilgili olarak, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı'nın başkanlığında karma bir teftiş heyeti kurduk. Ve denetim başladı. Bu heyette ayrıca İçişleri Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı müfettişleri de olacak. İçişleri Bakanlığı; belediye başkanlarını, Sanayi Bakanlığı; belediye şirketlerini, Maliye Bakanlığı müfettişleri de; vergi yönünden inceleyecekler. Bu soruşturma bitmeden bir yorum yapmam mümkün olmaz."
Başbakan Yılmaz, ayrıca belediyelerden Kanal 7'ye verildiği öne sürülen paralar için de belediye başkanları hakkında özel bir soruşturma açtıklarını bildiriyor.
Başbakan Yılmaz, Eşber Yağmurdereli ile ilgili soruyu yanıtlarken de, şöyle konuşuyor:
"Olay tek taraflı olarak yansıtılıyor. Bu kişi, geçmişte terör suçundan mahkum olmuş. Cezasını tamamlamadan infaz yasası ile çıkmış. Sonra terör suçundan yeniden mahkum olmuş. Ve iki cezası birleştirilmiş. İnsani olarak iki gözü kör bir kişinin terörü övme suçundan bile olsa, hapiste yatmasına gönlüm razı olmuyor. Affedilmesi için Sayın Cumhurbaşkanı da dahil, uğraşıyoruz. Ama kendisine böyle sıcak yaklaşılan bir kişinin de bu durumu istismar etmemesi gerekir. Televizyona çıkıp, erkeklerse gelsin yakalasınlar, gibi ifadeler kullanıyor. Polisin görevi yakalamaktır. Yine de biz üstümüze düşeni yapıyoruz. Pişmanım desin, başvursun, biz de af işlemini başlatalım. Cumhurbaşkanı imzalayacağım dedi. Ama çıktığının ertesi günü aynı faaliyetlere devam edecekse, bizi eleştirirler. 8. maddenin tartışılması sırasında da söylemiştim. Düşünce suçu kaldırılsın, kaldırılsın ama dünyada hiçbir devlet de güvenlik kuvvetlerine işgal kuvveti denmesini, teröristlere de kahraman denmesini kabullenemez."
Başbakan Yılmaz, önceki gün Ege'de yaşanan tatbikat krizi ile ilgili olarak da, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Yunanistan, bizim Avrupa Birliği'ne katılma arzumuzu Ege ve Kıbrıs'ta taviz koparmak için istismar etmeyi deniyor. Suni gerginlikler yaratıyor. Avrupa Birliği'ne ve ABD'ye, Kıbrıs ve Ege sorunu ile bizim Avrupa Birliği'ne girmek isteyişimiz arasında bağlantı olduğunu kabul ettirmiş. Oysa böyle bir bağlantı yok. Ben de tersini söyledim. Avrupa Birliği için Ege ve Kıbrıs'ta taviz vermemiz, Avrupa Birliği için Ege ve Kıbrıs'ı feda etmemiz mümkün değildir."
Başbakan Yılmaz, gazetecilerin
"her lider Güneydoğu için paket açtı ama, hepsi havada kaldı "eleştirisini, Diyarbakır'a
"tekerlek koyarken" şöyle yanıtlıyor:
"Onlar paket açtı, ben 5 fabrika açmaya geldim."
Yazara EmailDİYARBAKIR