Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

28 Şubat soruşturması devam ederken, Refah-Yol hükümetinin üyeleri de süreçle ilgili açıklamalarını sürdürüyorlar. Refahyol döneminde Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev yapan DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek dün Milliyet’in Ankara bürosunu ziyaret ederek, dönemle ilgili bazı bilgiler verdi.

Zeybek: 18 madde sadece okundu

Zeybek, Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan ve kamuoyunda “28 Şubat kararları” olarak bilinen 18 maddelik tavsiye metninin Bakanlar Kurulu üyeleri tarafından imzalanmadığını belirterek şöyle konuştu:
“Bu 18 madde, Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan tavsiye kararlarıdır. Bu kararların alınmasından sonra Bakanlar Kurulu toplandı. Bu toplantıda söz konusu 18 madde okundu. Ancak oylama yapılmadı ve imza altına alınmadı. Sadece okundu. Bir manada Bakanlar Kurulu üyelerinin bilgisine sunuldu. Dolayısıyla bu kararların bakanlar tarafından imzalandığı doğru değildir.”

Erbakan: Bize göre irtica başka
Namık Kemal Zeybek, 28 Şubat kararlarının okunduğu Bakanlar Kurulu’nda Başbakan Necmettin Erbakan’ın bir irtica konuşması yaptığını, “Biz irticayı başka türlü anlıyoruz” dediğini ifade etti. Zeybek, Erbakan’ın sözlerini şöyle özetledi:
“Evet bir irtica vardır ama biz irticadan başka bir şey anlıyoruz. Türkiye’de 200 yıldan beri irtica vardır. Bu geri gidiş manasındadır. Osmanlı’dan itibaren batılılaşma adı altında batıya bağımlılık yaratılmıştır, bize göre esas irtica budur. Biz hep bu irticayla mücadele ettik.”

‘Kenan Evren’e gittim’
Zeybek, 28 Şubat süreci başlayınca askerin müdahalesini durdurmak amacıyla Kenan Evren’i ziyaret ettiğini belirtti ve şu bilgiyi verdi:
“Ben Devlet Bakanı olarak Marmaris’e gittim, Kenan EVren’i evinde ziyaret ettim. Dedim ki: ‘Askerler siyasete müdahale ediyor. Buna engel olmak gerekir. Sizi dinlerler. Konuşun bu işten vazgeçsinler.’ Ancak Evren sözlerime karşılık, Marmaris’in güzelliklerinden, ağaçlarından söz etmeye başladı. Ben, tekrar müdahale konusuna gelince de bana ‘Bunlar beni dinlemiyorlar, dinlemezler, siz mevcut komutanlarla konuşun’ dedi. Anladım ki, Kenan Evren’in bir etkisi kalmamış.”

‘Demirel açık darbeyi önledi’
Zeybek, 28 Şubat sürecinde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in açık bir darbeyi önlediğini de şöyle ifade etti:
“Ben Sayın Demirel ile de sık görüşüyordum. Bana göre başından birkaç darbe geçmiş bir lider olarak Demirel, 28 Şubat’ta açık bir darbeyi önledi. Bu süreci maharetle yönetti. Aksi takdirde açık bir darbe olabilirdi. Önce bireysel girişimler yaptı. Askerdeki gerginliği azaltmaya çalıştı. Bayramda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın verdiği konserde 9. Senfoni çalınınca ayağa kalkıp ‘İşte çağdaş Türkiye budur’ diye söylemesinin amacı askeri rahatlatmaktı. ‘Ben varken kimse din devleti kuramaz, merak etmeyin’ demeye getiriyordu. Hem askerle hem de hükümetle görüşerek süreci açık darbeden çevirdi ve zamana yaydı.”

‘Çiller çözüm olurdu’
Zeybek, sürecin atlatılmasında Erbakan’ın başbakanlığı Çiller’e devretmesini bir çıkış yolu olarak gördüğünü vurgulayarak şu yorumu yaptı:
“Erbakan Hoca, Çankaya’nın görevi Tansu Çiller’e vereceğinden kuşkuluydu ama dönüşümlü başbakanlığı erkene almanın bir çıkış yolu olabileceğine de ikna oldu. Denemeye değer buldu. Ancak kuşkusunda haklı çıktı ve Demirel, Başbakanlık görevini Çiller’e vermedi. Düşünülen şuydu: Eğer Başbakanlığı Çiller devralırsa Türkiye’nin vitrini değişir. Kimse Tansu Hanım’ın laik duruşundan kuşku duymaz. Başbakan Çiller olursa kimse Türkiye’de bir din devleti kurulacağı, irtica olacağı gibi bir endişeye kapılmaz ve askerin de, toplumun da tansiyonu düşer. Bence de eğer Demirel, Başbakanlığı Çiller’e verseydi, o süreç çok daha az bir hasarla atlatılır ve seçimlere de ulaşılırdı.”

‘Nedeni, havuz sistemi’
Zeybek, 28 Şubat’ın nedeninin gösterilmeye çalışıldığı gibi irticai faaliyetler değil, Erbakan’ın uygulamaya soktuğu havuz sistemi olduğunu şöyle anlattı:
“Asıl neden havuz sistemidir. Kamunun bütün parasının bir havuzda toplanması ve devletin bankalardan borç alma ihtiyacının giderek azalmaya başlamasıdır. Daha önce parası olan kamu kuruluşu veya kamu bankası, paralarını yurtdışında tutuyor, parası olmayan kamu kurumları da yüksek faizle bankalardan borçlanıyordu. Bankalar hazineye yüksek faizle para veriyor ve yattığı yerden aşırı kârlar elde ediyor, bir bakıma devleti soyuyordu. Havuz sistemi bu mekanizmayı bozduğu için 28 Şubat yapılmıştır. Esas nedeni budur.”