Zehra ve kitap

4 Ağustos 2024

Çok iyi ev dağınıklığı yaratırım ben. Prenses’le Mine de bu konuda tam destek. Tüyleri, etrafa saçtıkları oyuncaklarıyla bir haftada el birliğiyle evin altını üstüne getiriyoruz. Asıl sorun dağınıklık sevmemem. Evim dağınıksa ben de öyleyim. Neyse ki Fatma Hanım var. Uzun yıllardır evin temizliği hatta çekip çevirilmesi konusunda bana yardımcı oluyor. Tanıdığım en kudretli kadınlardan biri. Sevgisi, şefkati tarifsiz. Eksiği gediği en iyi o bilir. Gereksiz alışverişe izin vermez. Ayrıca lezzet akan elleri var. Portakallı kerevizini üç öğün yiyebilirim. On beş yıla yaklaşan tanışıklığımız artık bir kardeşlik ilişkisine evrildi.  

Tanıştığımız günlerde oğlunu evlendirecekti. Bütün organizasyonu o programladı. Güzel bir düğün yaptı. Bir yıl sonra Zehra dünyaya geldi. Fatma Hanım’a her şey çok yakışır, babaannelik de yakıştı. Zehra iki yaşına geldiğinde, bir aydan önce iyileşemediği hastalık süreçleri başladı. Dört yaşında kalbinin delik olduğu öğrenildi. Anne ve babasının verdiği mücadelede yanlarında madden ve manen dimdik

Yazının Devamı

Yas, tutmadan bitmez

28 Temmuz 2024

Son yılların gözde tatil destinasyonlarından biri de Jeju Adası. Kore’nin Hawaii’si olarak kabul ediliyor. Zirvesine çıkmak için yürüyüşlerin yapıldığı Hallasan Dağı, UNESCO Dünya Doğal Mirası listesinde. Adanın bir diğer doğa harikası ‘Tanrı’nın Göleti’ ismini taşıyan Cheonjeyeon Şelalesi. Her bir köşeyi çerçevele, duvarına as. Tablo gibi. Öylesine güzel. Kumsalları, denizi, Haenyeo adı verilen ve kalamar, deniz kestanesi, ahtapot toplamak için yaz kış 20 metre derine dalan deniz kızları, eğlence parkları, müzesi…  

Ne var ki, bütün bunları görmek, deneyimlemek için gittiğinizde uçağınızın indiği Jeju Havaalanı pisti bir toplu mezarın üstüne yapılmış. Çünkü Jeju Adası’nın genlerinde korkunç bir katliam var. 3 Nisan 1948’de başlayan bu katliamda ABD’nin desteklediği Güney Kore ordusu 30 bin kişiyi ‘komünist’ oldukları gerekçesiyle katletti. İnsanların bir bölümü o inanılmaz güzellikteki Cheonjeyeon Şelalesi’nin

Yazının Devamı

İnce şeyleri ‘anlayan’ bir kitap

21 Temmuz 2024

Gülten Akın ilk olarak lise sonda gittiğim üniversiteye hazırlık dershanesinin yaptığı deneme sınavında soru olarak çıktı karşıma. Şair bu dizelerde ne anlatmaktadır?

“Ben yalnızlığımı gözlerim gibi taşıdım hep Unutmak olmazdı, unutmadım”

Benim böyle donakaldığım karşılaşma anlarım vardır. O an da öyleydi. Dizeleri art arda defalarca okuduğumu hatırlıyorum sınavda. Diğer soruların zamanından epeyce çalarak. Yalnızlıkla ilk temaslarını yaşayan 16 yaşında kafası karışık bir genç kız için seçtiği kelimeler, harflerin arasından yükselen müzik o kadar etkileyiciydi ki bir sonraki soruya geçemiyordum.

Bu karşılaşmanın ardından kitaplarını okumaya başladım. Mısra-i bercestesi kabul edilen “Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” ile karşılaştım bir başka dönem. İnce şeyleri anlamaya vakit ayırmayanların sert kabalıklarına maruz kaldığım. O ah’ı çekerken sonrasında da hep bu dizeleri andım. Gel zaman git zaman, nice Gülten Akın kitabı okumuş, nice şiirini ezberime almışken bu defa iş hayatımda karşılaştık. O zamanlar “Bir roman kadar uzun bu

Yazının Devamı

İyi ki doğdun Arkadaş

14 Temmuz 2024

Hiç unutmam 1982’nin ağustos ayıydı. Nasıl sıcak. Eve kuzenim Faruk Abi geldi heyecanla. “Çabuk çabuk, teybi getir” dedi. Getirdim. Dumanı üstünde tüten “Firuze” kasetinizi taktı. Dinlemeye başladık. Kaset bitene kadar yerimden kalkamadım. Sesiniz ilk o gün girdi hayatıma Sezen Hanım, bir daha da çıkmadı. O gün 11 yaşındaydım, yani düz hesap tam 40 yıllık hatrınız var bende. 40 yıllık arkadaşlığımız.  

Çocuğun vicdan ve değerler sisteminin geliştiği yaşlar onlar. O yıllarda benim harcımda şarkılarınız var. Bütün o şarkıların hayatıma kattığı değerler, o yaşlarda adını koyamadığım sezgiler şeklinde yeşerip her yeni albümde sesiniz, sözleriniz ve müziğinizle dallanıp budaklandı. O yüzden Sezen Hanım, Sezen Aksu’yla büyüyen çocuklar hiç farkına varmadan paha biçilmez bir değerler sistemi eğitiminden geçerler.  

Derken ergenlik geldi. Alev almış hâlde. “Sen Ağlama”nın çıktığı yıl. Kimse beni anlamıyor. Üzgünüm, öfkeliyim, odamdan çıkasım yok. Bana iyi gelen

Yazının Devamı

“İnsanın acısını insan alır”

7 Temmuz 2024

Tarih 22 Mart 1975. Bütün Türkiye, o gece Stockholm’de yapılan Eurovision Şarkı Yarışması’na kilitlenmiş. Çünkü bu yarışmaya Semiha Yankı’nın “Seninle Bir Dakika” isimli şarkısıyla ilk kez katılacağız. Ülkedeki tüm evlerde bir heyecan. Onlardan biri de Ankara Aydınlıkevler’de birlikte yaşayan bir babaanne ile torununun evi. Bu sahneyle başlıyor, bu hafta 100. kez sahnelenen “Aydınlıkevler” oyunu. Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı, Serdar Biliş’in yönettiği başrollerini Demet Akbağ, Salih Bademci, Burak Dadak ve Sinem Ünsal’ın paylaştığı.  

Torun Ayhan televizyonun başında Semiha Yankı’nın çıkmasını bekliyor merakla. 3 puanla sonuncu olacağımızdan habersiz. Babaanne Zühre ise buz kesmiş, evi ısıtma derdinde. Zira ABD, Türkiye’ye ambargo uygulamaya başlamış, temel ihtiyaç kalemleri ve gıda ürünlerinin temininde büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bir de sık sık kesilen elektrik ve su sorunu var. O soba bir türlü yanmıyor. Ayhan, yarışmanın heyecanını yaşarken Zühre yan taraftaki inşaattan kalas çalma

Yazının Devamı

Bir kültür sanat teyzesinin itirafları

30 Haziran 2024

İzmir’den Ali geldi, evde bir bayram havası. Ali bizim ailenin ‘Küçük Prens’i. Beş çocuk dünyaya getirip, en az 10 torun hayali kuran annemin tek torunla yetinmek zorunda kaldığı hayatının tesellisi. Ben en büyük teyzeyim. Tatillerde İstanbul’a geldiğinde 11 yaşındaki Ali’nin kütür sanat kontenjanından teyzesi. Müzelerden hoşlanmıyor, tiyatroya burun kıvırıyor. Sergi gezmeyi reddediyor. Sadece tarih kitapları ilgisini çekiyor. 1.5 saat Birinci Dünya Savaşı’nı anlatabiliyor mesela. “Hitler ressam olsaydı, o kötülükleri yapamazdı” gibi yorumları var daha bu yaşta. Bir ara küçük İlber Ortaylı gözüyle baktık sevindik. Ama yaşı ilerledikçe ilgi alanları sürekli değişiyor.

Müzik ve sinemayla arası iyi. Annesi Merve’yle ilgisini çeken konularda bol bol film izliyorlar. Hâl böyle olunca, kendisine sunduğum onca seçenek arasından, vizyonda büyük ses getiren, şu an en popüler çocuk filmi olan “Ters Yüz 2”ye gitmek konusunda anlaşabildik sadece. Koca bir

Yazının Devamı

Dünyayı o çocuklar kurtaracak

23 Haziran 2024

Geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği’nin desteklediği, Eurasia Partnership Foundation’ın finanse ettiği Uluslararası Yazarlık ve Gazetecilik Kampı’ndaydım. Ermenistan’ın başkenti Erivan’da gerçekleşen, üniversite öğrencisi gençlere yönelik kampın düzenleyicileri iki edebiyat kahramanı kadın: ARI Literature Foundation’ın kurucusu Arevik Ashkharoyan ve Türkiye’den Kalem Kültür’ün kurucusu Nermin Mollaoğlu. Eğitmen olarak yazar Aslı Perker ile birlikte katıldık kampa.

Ashkharoyan hayallerinin ürünü olan bu projeyi 2015 yılında komşu ülkelerin birbirleriyle diyalog kurmalarının öneminden hareketle hazırlamış. Kampa katılan öğrenciler arasından çok ünlü yazarlar çıkacağından emin: “Kimbilir öyle kitaplar yazacaklar ki, belki de bu kitaplar kendi hükümetlerinin birbirleriyle ilgili anlaşmazlıklarını yeniden gözden geçirmelerine neden olacak”.

20 yıldır yayıncılık sektöründe olan Nermin Mollaoğlu ise “Birbirini tanımadan, diyalog ortamı olmadan o herkesin kocaman puntolarla

Yazının Devamı

Tanrı’nın Türkan Şoray senfonisi

16 Haziran 2024

Sıcak mı sıcak, temmuzun sahnesini çalmış bir haziran. Atatürk Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’ndayım. Az sonra Şef Neyzen Özsarı’nın yöneteceği Netsanat Orkestrası’ndan “Türkan Şoray’ın Sonsuz Senfonisi” adlı konseri izleyeceğim.  

“Mavi Eşarp” ve “Çılgınlar” filmlerinin müzikleriyle başlıyor konser. Arkadaki dev barkovizyonda dönen filmlerden kareler eşliğinde. Ardından orkestra, müziğini Cahit Berkay’ın bestelediği “Selvi Boylum Al Yazmalım”a geçiyor. İlk notalarla birlikte büyük bir alkış tufanı kopuyor salonda. “Sevgi emektir”i bize öğreten güzel Asya’nın İlyas ve Cemşit arasında seçim yaptığı o unutulmaz sahneden görüntülere odaklanmışken arkadaki perde aralanıyor ve Türkan Şoray çıkıyor sahneye. O ilerlerken bütün seyirci ve orkestra üyeleri bir anda ayağa kalkıp dakikalarca alkışlıyor al yazmalısını. Heyecanının titrettiği sesiyle ve bütün zarafetiyle şöyle diyor: “Bu gecenin güzelliğini sinemaya borçluyum,

Yazının Devamı