Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir süredir epeyce yaklaştığım 50’li yaşları pek merak eder oldum. Özellikle biri canımı sıktığında “Dünkü çocuk değilim, 50 yaşıma geliyorum!!!” cümlesini çok sık kullanıyorum. Sanki 50 yaş, hadsizlik yapanların şöyle bir silkelenmesine neden olabilecek iyi bir mazaretmiş gibi.

Yaşıtlarımın çoğu pek sıcak bakmıyor bu durumuma. Her 50’ye yaklaştığımı vurgulayışımda, benden bir yaş küçük mesletaşım olan yakın bir arkadaşım özellikle, şöyle elinin tersiyle ağzıma bir tane indirmek istiyor. Daha 50’ye var, bu neyin acelesi diye. Acele filan değil aslında. Sahiden çok merak ediyorum, 40’ların gelgitli kabuğundan sıyrılmayı. İtiraf edeyim Duygu Asena’nın “Hayattaki en büyük aşkımı 50 yaşımda yaşadım” gibi bir cümlesi vardır ki o da aklımın bir yerlerinde kıpırdayıp duruyor.

Haberin Devamı

Bu merakı giderecek, fazlasını da verecek çok hoş bir film girdi vizyona geçen hafta. Şilili yönetmen Sebastian Lelio’nun “Gloria Bell”i. Bu bir yeniden çevrim. Lelio ilk “Gloria”yı 2013 yılında çekmiş hatta film Berlin Film Festivali’nin ana yarışmasında büyük ses getirmişti. İlk filmde Gloria 60’larındaydı. Paulina Garcia şiir gibi oynamış, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü de almıştı. Yeni çevrimde Gloria 50’lerinde ve onu şahane kadın Julianne Moore oynuyor.

Gloria, toplumun kendisinden beklediği vecibeleri yerine getirmiş, doğmuş, büyümüş, meslek sahibi olmuş, evlenmiş, iki çocuk yapmış. Gün gelmiş boşanmış. Çocuklar yuvadan uçmuş. Oğlundan bir torunu var. Kızı yeni bir aşkın arifesinde. Gayet de keyfi yerinde Gloria’nın. Kızıyla da oğluyla da ilgileniyor; yapıcı bir anne rol modeli. Hayatta kalmak için ille de bir erkek yörünge arayışında değil. Gündüzleri işini yapıyor, akşamları dans kulüplerine gidip kendi kendine dans ediyor. Araba kullanırken, radyodan yükselen aşk şarkılarının hepsine eşlik ediyor. Bakışları, gülüşü, beden dili; ona ne açıdan baksanız mutlu bir kadın görüyorsunuz.

Bir gün sözümona aşk da çalıyor kapısını. Dans ettiği kulüpte Rodolfo adlı eski bir askerle tanışıyor. O da evlenmiş, ayrılmış, iki kızı var. Dansı seviyor Gloria gibi. Birlikte çok iyi vakit geçiriyorlar. Ama Gloria, Duygu Hanım kadar şanslı değil. Rodolfo’dan öyle büyük bir aşk çıkma ihtimali zayıf. Zira kendisi kimi klasik erkek sorunlarından muzdarip. Lelio, 50 yaş kadınını anlatırken aynı yaş grubu erkeğinin arızalı addeceğimiz grubuna da hatırı sayılır bir eleştiri getirmeyi ihmal etmiyor. Boşanmış, kaçmış ama kurtulamamış erkek modeli. Geçmişinin tortularını analiz edip temiz bir sayfa açmak yerine, onların arasında toz duman içinde eski bir kâğıdı karalayarak korkusunu sürekli büyüten. Yeni bir şey yaşamayı istese de bundan ödü kopan. Korkusuyla başa çıkamadığında ortadan kaybolan. Alacaklı çocuk misali, hep biraz dramatik, mız mız, gözleri buğulu. Kadınlar sever böyle erkeklere amatör psikologluk yapmayı, hele de 40’larda. Ama işte 50 yaş bu olsa gerek. Aslında değişmeye hiç de niyeti olmayan, geçmişle bağlarını koparamayan Rodolfo’ya bir iki küçük şans verdikten sonra, dans eden benlikler arasındaki yerine dönüp “Nerede kalmıştık?” sorusunu sorarak ilerliyor hayatında Gloria. Bu süreçte yaptıkları o kadar eğlenceli, kriz yönetimi öyle başarılı ki... Yaşını kanaviçe gibi işliyor. Çocuklarının sorunlarına çözümler buluyor. Evine gizli gizli giren ve her defasında ensesinden tutup dışarı attığı kediyle ev arkadaşlığını kabul ediyor. Hayat bu, derdi tasası bitmez. Ama o hiç yılmıyor, asla dibe batmıyor.

Haberin Devamı

Çok hoş, çok keyifle izlenen bir film “Gloria Bell”. Son sahnesinde Laura Branigan’ın seslendirdiği 80’lerin Grammy ödüllü şarkısı “Gloria”yı mırıldanarak dağılıyoruz salondan. Arkadaşımı arıyorum. “Bak vallahi korkacak bir şey yok bu 50’de” diyorum: “Git izle ‘Gloria Bell’i, göreceksin”. Geldi, geliyor beş kardeş!!! “Ben senin bu 50 yaş barışıklığınla başa çıkamam. Yaştan açılırsa bir yerlerde, biz mesleğe başladığımızda ona Filiz Abla derdik diyeceğim senin için” diyor. Çok gülüyoruz çok. Ben bekliyorum yine de, 50 yaşım gelsin bir an evvel, hoş gelsin sefa getirsin... Gloria, Gloria, Gloria, Gloria...