Popüler kültürün en güçlü olduğu mecra hiç kuşkusuz sosyal medya. Ne yazık ki kadın bedeni popüler kültür ürünleri arasında ön sıralarda. Ama fit bedenler. Kullanıcılara dayatılan ‘fit beden’ sosyal medyada tehlike sınırlarını aşalı çok oluyor. İnsanın kendi bedeniyle ilgili algısı zihninde bozulmaya görsün, sonu ölüme kadar varıyor. Ne kadar zayıf olurlarsa olsunlar, kendilerini şişman hissediyor böyle bireyler. Daha fazla zayıflamak için açlık sınırını, çok ağır egzersizleri zorlayabiliyorlar. Hastalanıp, günden güne eriyerek ölümcül bir sürece girebiliyorlar. Psikiyatride yeme bozuklukları başlığının altında yer alan bu hastalığın adı anoreksiya nevroza. Ama bu sadece zayıflama isteği şeklinde özetlenebilecek bir hastalık değil. Beden algısı kadar benlik algısı da etkileniyor bu hastalıktan; hastanın ruh hâli, sosyal ilişkileri, psikolojik dayanıklılığı.
Geçtiğimiz hafta 30 yaşında genç bir kadın, sosyal medya üzerinden var olmaya çalışan influencer Nihal Candan, anoreksiya nevroza nedeniyle hayatını kaybetti. Annesinin camide “Çocuğum açlıktan öldü” diye feryat edişi uzun süre kulaklarımdan gitmeyecek herhalde. “Benim çocuklarım, melektiler. Onların tek suçları soytarı olmalarıydı” deyişi de.
Annenin soytarılık dediği, iki kızının da, uzun yıllardır, sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlarda sergiledikleri tavırdı. Çocuklar gibi ciyaklayarak konuşmaları, sivri ve garip çıkışları, gün boyu bütün hayatlarını takipçileriyle paylaşmaları, katıldıkları yarışmalarda küçük düşmeye, onurlarıyla oynanmasına izin vermeleri. Ne uğruna? Elbette görülmek! Daha fazla görünür olmak! Beğenilmek! Like’lardan kurdukları kâğıttan evlerin altında kaldılar. Görece çok paralar kazanarak. Yaralandılar. Acı çektiler. Kardeşlerden biri psikolojik açıdan daha güçlü olduğu için aynı yollardan geçtikleri hâlde, ayakta kalabilmeyi başardı. Nihal Candan ise pes etti. Nihal kendi deyişiyle ‘yaşayamıyordu’, vazgeçti ve gitti.
Dijital infaz
Bir kadının gözümüzün önünde ölüme yürümesi elbette tek başına popüler kültür ile açıklanamaz. Bireyin kişilik özelliklerini, ailesini incelemek gerekir; değerler sisteminde yaşanan çöküntüyü, toplumsal çürümeyi, kolay yoldan para kazanma düşüncesinin pompalanmasını, çevresel faktörleri. Kendi alanıma girdiği için bu yazıda psikolojik ve popüler kültür açısından konuya bakmak istedim.
Nihal Candan ile ilgili çıkan haberleri okudum, videoları izledim. Çocukluğundan bu yana sosyal medyanın içinde olduğunu söylüyor. Çok küçük yaştan itibaren sosyal medyada, eleştirilere, hakaretlere maruz kaldığı için neyi nasıl yaparsam canımı acıtmazlar kararsızlığının pençesinde kıvranıyor. Sadece bu da değil. Takipçilerin hoşuna gitmeyen en ufak bir paylaşımda dijital infazla karşı karşıya kalıyor. Çünkü takipçiler, fenomenin sahte varoluşuna yakıt olurken, ‘ben neden onun kadar görünür değilim’den hareketle vicdan tanımaz bir hınç içine giriyor.
Nihal Candan bu sürecin akışı içinde yaşadığı cezaevi döneminde zaten zor sağladığı ruhsal dengesini kaybediyor. Tahliye sonrası Armağan Çağlayan’ın kendisiyle yaptığı söyleşide hücresinde yakalandığı anoreksiya ile ilgili iki cümlesi dikkat çekici. Ağır bir suçluluk duygusu içinde olduğunu söylüyor. Yemek yemeyi bile günahmış gibi yaşadığını. Ardından çektiği acı karşısında kendini koruyabilmek için yemeği kestiğini, bu sayede halüsinasyonların başladığını, onların içinde gerçekliğin verdiği acıdan koptuğunu anlatıyor. Bir süre sonra artık yiyemediğini. Programda ayrıca o güne dek benimsediği kolay yoldan para kazanma deneyimine son verdiğini artık eğitimini aldığı işle yaşamak istediğini vurguluyor. Bu programdan yedi ay sonra da hayatını kaybediyor zaten. Küçümsemeden, anlamaya çalışarak dinlediğinizde, 19 yaşından beri sürdürdüğü sosyal medya fenomenliğinin ruhunda bıraktığı yaraları görebiliyorsunuz. Her birinin cezaevi sürecinde tetiklendiği ve onu ölüme kadar götürdüğü belli.
‘70’li, ‘80’li yıllarda genç kızlar, popüler kabul edilen “artist, şarkıcı, manken” gibi mesleklere heves ederlerse kötü yola düşebilecekleri ihtimaliyle korkutulurlardı. Bununla ilgili çok sayıda Türk filmi vardır. Popüler kültür her yeni kuşakla birlikte değişiyor. Bugün oyunculuk ya da mankenlik değil sosyal medya fenomeni olmak çok popüler. Sahte de olsa bir görünürlük sağlıyor ve kolay yoldan para kazanmayı vadediyor. İşini beden üzerinden değil, profesyonel iş dünyası kuralları çerçevesinde yapanları ayrı tutuyorum. Ama bedeni metalaştırıp, gündelik hayatlarını marka iş birliklerinin sağladığı tüketim ürünleriyle 24 saat paylaşan, hiçbir değere sahip olmayan, beden ve benlik algısı sorunlu fenomenlerin takipçileri de büyük oranda genç kızlardan oluşuyor. O nedenle endişe içindeyim, o yüzden yazdım bu yazıyı.
Popüler kültürün bu tehlikeli kodları üzerinde ciddiyetle çalışılmalı, gençler bilinçlendirilmeli, aileler yakın takipte olmalı. Dönemler değişecek, gündelik hayat kültürleri de… Bütün mesele, gençlerimizi nasıl koruyacağız sorusu? Ya da onlar kendilerini nasıl koruyacak? Bu meseleyi multidisipliner tartışmalarla ele almak için geç bile kaldık.
İyi pazarlar.
Özay Şendir
'Nefes almak için izin bekleyen Miçotakis'
29 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yurt, burs, staj, keyfiyet
29 Haziran 2025
Zeynep Aktaş
Zemini güçlü olan yatırımcıyı çekiyor
29 Haziran 2025
Ali Eyüboğlu
Cemal Hünal: ‘Issız Adam’ benim dönüm noktam
29 Haziran 2025
Güldener Sonumut
Mark Rutte’ye haksız eleştiri
29 Haziran 2025