Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kendimi bildim bileli hep mesafeli bir ilişkim oldu kedilerle. Uzaktan sevdim. Uzaktan sevmek mümkünmüş gibi… Büyüyünce anne olacağım hayalleri kuran bir çocuk olmadım ben. İlk gençlikte bir ara özendim ama o da geçti. Bir canlının, çocuk ya da kedi, bakımını üstlenme fikri hep zor geldi bana, yoğun çalışma hayatının etkisiyle. Geçtiğimiz yıl, bir arkadaşımın kedisi ile tanışana dek. Aslında aramızda bir ilişki kurulsun diye hiçbir çaba sarf etmedim. Ama o ne zaman beni görse, ufak ufak sokuldu. Üzgün olduğum bir gün kolumu yalayarak beni teselli ettiğinde böylesi bir şefkati daha önce hiç yaşamadığımı fark ettim. Bir süre sonra arkadaşımı nasıl özlüyorsam kedisini de öyle özlemeye başladım. Acaba bana mı versen filan gibi imalarda bulundum ama derhal püskürtüldüm. Annesinden çocuğu istenir mi hiç? Cehalet işte. Baktım olmuyor, kedi edinme fikrini dolaştırmaya başladım kafamda. Kedi sahibi arkadaşlarımla konuştum, kitaplar okudum… İç hazırlığını yapmadan, böyle büyük kararlar alan biri olmadığımdan epey bir mesai harcadım. “Sahip olmak” duygusundan ziyade, “yol arkadaşı /anne” olma duygusu ağır ağır gelişti içimde. İnternet üzerinden kedi edindiren sitelerde günlerce gezdikten sonra onu gördüm. Sarmanla Ankara kırması sarı beyaz küçük hanımı… Tesadüf bu ya sahibi de gazeteciydi. Uzun bir mülakatın ardından, mesleki dayanışmanın da etkisiyle bu sarışın bebeğin annesi olma şansına eriştim. Adını Prenses koydum.

Haberin Devamı

Bir aydır bir kedi annesiyim. Prenses üç aylıktı bana geldiğinde. Ve durmaksızın hapşırıyordu. Veterinere gittiğimizde akciğerlerinde ağır bir enfeksiyon olduğunu öğrendim. On gün sürecek bir antibiyotik tedavisi verdi veteriner. Eve geldik birlikte. İlk günden, verev uzanmak kaydıyla sahiplendiği kanapeme oturdu. Birbirimizin gözlerine baktık. O an içimde duyduğum sızı, korku ve çaresizlik daha önce yaşadıklarımın hiçbirine benzemiyordu. Ya iyileştiremezsem, bakamazsam? Annemi aradım. Beş çocuk yetiştirmiş bir kadın olarak o bilirdi bu hasta çocuğa bakma psikolojisini. Uzun uzun konuştuk. Ben ağladım, o güven verdi. İlaç yetmez sevgini eksik etme dedi.

Haberin Devamı

Kedi annesi olmak

On gün sabah akşam küçük bir havanda dövdüğüm pembe antibiyotikleri ıslak mamaya bulayıp Prenses’e verdim. İlk günler o kadar halsizdi ki, dizimin dibinden ayrılmadan yatıyordu. Günler geçtikçe, bağışıklık güçlendirici şurubunun da etkisiyle hareketlenmeye başladı. Hafif ısırmalar, tırmalamalar… On günün sonunda veterinere götürdüğümde müjdeyi aldım: “Akciğerleri gayet iyi görünüyor, iyi bakmışsınız”. Okul ve iş hayatımda yakama takılan kırmızı kurdeleleri düşündüm. Ama bu kadifedendi, kıpkırmızıydı. Bir canlıyı iyileştirmenin verdiği sevinci tarif etmekse imkansız…

Evde sağlıklı bir şekilde ışık hızıyla koşturan bir çılgın Prenses var artık… Benim kızım. “Prens Prensesi Sevmedi”yi yazan ben, sevilen bir prensesi de yazabilirmişim meğer. Erich Fromm, “Sevme Sanatı” adlı kitabında “Sevgi vermektir, almak değildir… Vermek, almaktan daha coşku vericidir; bir yoksunlaşma olmasından değil, verme eylemiyle canlılığımın ortaya dökülmesindendir bu” der. Fromm’un ne demek istediğini Prenses sayesinde bir kez daha deneyimledim. Annemi daha iyi anladım.

Haberin Devamı

İtiraf etmeliyim, ‘kedi annesi’ tabirini hafif alaysı kullandım bugüne dek. Ama şimdi çok ciddiye alıyorum. Prenses, ıslak burnunu yanağıma değdirdiğinde, anahtarı kilide soktuğum an, kapının önünde belirip beni miyavlayarak karşıladığında, kalbime yakın köşeler seçip benimle uykuya daldığında, gün içinde çalışırken acaba şimdi ne yapıyor diye meraklandığımda anneliği sorgulayıp duruyorum. Anne olmak için doğurmak gerekmediğini düşünüyorum.

Çiçeği burnunda bir kedi annesi olarak, başta annem olmak üzere tüm annelerin Anneler Günü’nü kutlarım…

Ve bana bu duyguyu tattırdığı için Prenses’e teşekkür ederim.