Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dışarıda zarif bir sonbahar. Sıcağı ve soğuğu incelikle işlenmiş. Evden çıkmadan önce özenli bir şekilde hazırlanıyorum. Kendimce takıp takıştırıyorum. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nden aldığım Sabri Berkel desenli kolyem ve küpelerim. Minik çiçek taşlı yüzüğüm. Sergi gezmeye değil de bir buluşmaya gider gibiyim. E, haksız da sayılmam. Popüler kültürün hayatıma değmiş, kimi kişiliğimin oluşmasına katkı sunmuş, kimi sesiyle, kimi oyunculuğuyla, kitaplarıyla ömrümün bu demine ulaşan hoş sadalar bırakmış isimleriyle buluşacağım. Hem de M. K Perker’in çizdiği bir dünyada, portre sanatına hediye edilmiş siyah beyazlarla. Sıraselviler’deki Pilot Galeri’de.

Haberin Devamı

Galerinin alt katına iner inmez Zeki Müren’le karşılaşıyorum. Paşa üç farklı dönemiyle arzı endam ediyor kırmızı duvarda. Nasıl güzel bir karşılama. Sabit mikrofonun önünde, takım elbiseler içinde gençlik zamanlarıyla, sahne ve gösteri kültürüne büyük katkılar yaptığı yılların pullu payetli, dolgu topuk çizmeli kostümlerinden biriyle, son zamanlarında kilo almış bir İstanbul beyefendisi hâliyle… “Şimdi uzaklardasın, gönül hicranla doldu…” O şarkılarda ne çok hüznüm, ne çok hevesim, ne çok anım var. Uzun süre ayrılamıyorum portrenin önünden. Paşa kolyemi beğenmiş midir?

Biraz ilerliyorum, “Ah Güzel İstanbul” filminden bir karesiyle Sadri Alışık, başında fötr şapkası, dudağının kenarında sigarası, boynunda kaşkolu. “Korkma, dünyada her zaman inanılacak sağlam şeyler bulunur” diyen sokak fotoğrafçısı Haşmet İbriktaroğlu rolündeki Alışık. ‘Turist’ geldiğimiz hayatın inceliklerini öğrendiğimiz. Perker çizgileriyle not almış her birini. Ne çok özlemişim.

Derken Kel Mahmut çıkıyor karşıma. Okulun kapısının önünde, ellerini göğsünde kavuşturmuş, yüzünden düşen bin parça; belli ki maç için kaçmış Hababam Sınıfı’nın dönüşünü bekliyor. Melih Kibar’ın o şahane bestesi kulaklarımda; Münir Özkul ile hasbhal ediyoruz. Bir halkın değerler sistemini sağlamlaştıran sinematografik harçların usta sanatçısı. Saygıyla selamlayıp ayrılıyorum yanından. Az ileride Frida Kahlo. Eften püften gençlik acılarıyla varoluşun ilk sancılarını çektiğim günlerde tanışıp kendimden utandığım, yaşadığı onlarca dibe çöküşte yatıya kalmayı reddedip ayağa kalkışıyla örnek aldığım kadın. Ah ne çekti o şişko Diego’dan. Perker’in yüzüne nakşettiği o hüzünlü yarım gülümsemeye karşılık veriyorum, kadın kadına tatlı bir sohbet geçiyor aramızda. Bir-iki adım daha ve Oğuz Atay. Tuvalin tamamını kaplamayan çizgilerle bir ‘tutunamayan’ göndermesinde bir araya getiriyor Perker bizi. 50 yaşını devirdi Berna Moran’ın, “Hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak nitelediği kitap. Sizi görmek ne güzel Oğuz Atay. Yazmak çekti kalemim, sizden herhangi bir satır okuduğum her an olduğu gibi.

Haberin Devamı

İşçisin sen işçi kal

Az ileriden bir ses duyuluyor:

“Çekti gitti arabayla egzozuna boğuldum
Gözümde tomurcuk yaşlar ağır ağır doğruldum
Ustam geldi, sırtıma vurdu, unut dedi romanları
İşçisin sen işçi kal giy dedi tulumları”.

Bir bakıyorum karşımda, Perker’in sanayide bir oto tamircide elinde İngiliz anahtarıyla çizdiği Cem Karaca. Ah o elleri yumuk yumuk, akça pakça, tırnakları ojeli, saçları dalgalı, hain kız. Biz kaç kuşak kadın, deli divane âşık olduk “Tamirci Çırağı”na… Sen istesen ne olur, istemesen ne olur. “Değil mi Cem Bey?” diyorum, gülümsüyor.

Haberin Devamı

Son dönemlerde en mutlu olduğum buluşmanın içindeyim. Kimler kimlerle ‘yüz yüze’ gelmiyorum ki… Her birini ayrı sevdiğim, her birinin hayatımda, hayatımızda derin hatıraları olan: Nezihe Muhittin, Cüneyt Arkın, Samuel Beckett, Can Yücel, Patti Smith, Marianne Faithfull, Chuck Palahnuik, Halide Edip Adıvar, Yaşar Kemal, Antoine de Saint Exupery, Nâzım Hikmet, Salvador Dali… Her biriyle sanatın bize verdiği özel lisanla sohbet ediyorum. M. K. Perker’in bize yol arkadaşlığı yapan “Bir tür nezaket protokolü” olarak tanımladığı bu isimleri son kez saygıyla selamlayıp ayrılıyorum Pilot Galeri’den.

M. K Perker’in 30 yılın ustalığıyla düzenlediği bu buluşmaya mutlaka gidin. “Yüz Yüze” sergisinde, siyah beyaz portrelerin içinde rengârenk hissetmenin tadına varın.

İyi pazarlar…