Hamdi Ağabey (Türkmen), bana bu köşeden Manisa’da olanı biteni yazmamı istemişti. Manisa’da neler oluyor, neler bitiyor herkesin haberi olsun demişti. Biz de ‘tamam’ dedik.
Ama pek de sözümüzü yerine getiremediğimizi fark ettik. Yine Manisa’nın dışından yazdık.
Zaten biz Manisalılar böyleyiz. Manisa’nın gelişemediğini, sosyal tesislerin olmadığı konularında ahkamı keser, entel entel havayı basarız, soluğu İzmir’in Kordon’unda alırız.
Alışkanlık mı desem, bilmiyorum.
‘Ne yazayım’ diye parmaklarım klavyenin tuşları arasında dolanırken, beynimin bir köşesi İzmir Körfez’inde sulara gömülen vapur olayına ‘Bir de sen dal’ dedi.
Sıcaktan fena bunaldım herhalde...
Malum, sıcaklardan kavruluyoruz. Beyin hep yazlık bölgelerde, serin sularda takılı. Şöyle uzanmışım kumsala, havasında...
Sanırım beynim de gönlüm de, içinde deniz olan bir yazı istiyor. Hem Manisa’da deniz vardı da yazmadık mı canım...
Hazır İzmir Körfezi’nin derin ve serin sularına bir vapur batmışken ve içinde bulunan kimine göre 200, kimine göre 250 kişi ölümden dönmüşken...
Bu konuya geç de olsa dahil olmak lazım.
Bir de bu vapurda olan kişi sayısının nasıl bulunduğunu merak ettim doğrusu. Vardır bir sayan her halde... Rakamlar farklı. ‘232’ diyen yok, ya 200, ya 250...
Neyse konu zaten suyun içinde geçiyor. Bir de ben sulandırmayayım!
İzmir’de bir vapur battı, insanlar ölümden döndü.
Ve yine ‘Takke düştü, kel göründü’ durumu ortaya çıktı.
Her gün binlerce kişinin, bir yakadan bir yakaya 50-60 yaş ortalamalı jiletlik vapurlarla taşındığı ortaya çıktı.
Ne zaman? Vapur batınca!
Allah’tan vapur yolcusuz battı. Gemiyi de en son kaptanı terk etti.
Bizim ülkede işler hep böyledir. Önce olay olur, sonra ortalık karışık, herkes yol gösteren yazıları döşer, en sonunda da tedbir alınır.
Olay anında genelde ahaliyi Allah korur. Son vapur olayında da böyle oldu. Büyük bir felakete teğet geçildi, kaza can kaybı olmadan atlatıldı.
Sonrasında ise batan geminin haberlerini okuduk bir hafta boyunca... Ve anladık ki, Körfez’i yüzerek, hatta yürüyerek, geçmek daha güvenli.
Bu konuda en çarpıcı tespit Hamdi ağabeyimizden geldi. Ben de batıl inançları olanlardanım. Totem, motem, aklınıza ne gelirse takılırım. Hamdi ağabeyimizin yazısından da oldukça etkilendim... Bence gemilerden önce, her görev aldığı birimin başına felaketler gelen hanımefendiye önce bir kurşun döktürmek lazım...
Bir de bu olaydaki tesadüfe bakar mısınız?
Vapurun dümeni koca körfezde kitlendi. O trafikte, jiletlik vapur sürüklene sürüklene gitti fenere çarptı.
Ne feneri, ne?
Deniz fenerine!
Hem de İzmir’de...
Hem de Ramazan’a kısa bir süre kala...