Başkanlığını 26 yıldır Ekrem Demirtaş’ın sürdürdüğü İzmir Ticaret Odası’nda artık değişim zamanı olduğunu belirten Mahmut Özgener, “Yıllardır beklenen o gün geldi. Göreve gelirsek, ilk saniyeden itibaren yeni yönetim anlayışını benimseyeceğiz” dedi.
Nisan ayıyla birlikte Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB) bağlı ülke genelindeki tüm kurumlarda seçim heyecanı başladı. İzmir’de ise en büyük heyecan, ticaret odası seçimlerinde yaşanıyor. Değişim sloganıyla 26 yıllık Başkan Ekrem Demirtaş’ın karşısına oldukça iddialı projeleriyle çıkan Mahmut Özgener, üyelerin de bu değişimi istediğini söyledi. Özgener, “Finansal desteklerden yararlanmak, ulusal ve uluslararası fuarlara katılmak, gençlere daha iyi bir eğitim sağlayarak girişimci olmalarının yolunu açmak isteyen tüm üyeler mutlaka oyunu kullanmalı. Çünkü, 9 Nisan’da bu şölen ateşini 40 binin üzerindeki kıvılcımla Fuarizmir’de birlikte yakacağız. Değişimi sağlayarak adeta tarih yazacak üyelerimize teşekkür etmek için ben de orada olacağım” dedi. Özgener, yönetim anlayışındaki değişiklikten hazırladıkları projelere ve adaylık sürecine kadar birçok konuda Milliyet Ege’nin sorularını yanıtladı.
- Seçim günü nasıl bir atmosfer bekliyorsunuz; öngörünüz nedir?
Son derece yüksek katılımın olacağını tahmin ediyorum. Çünkü, üyelerimiz bazı şeylerin değişmesi gerektiğinin farkında ve biz de bunu kendimiz için avantaj olarak görüyoruz. Adaylığımın değişim isteyen üyeler arasında yarattığı heyecan sandığa da yansıyacak. Zaten üyelerimizin çoğu yaptığımız ziyaret veya toplantılarda İTO’da değişim ve dönüşümü başarabilecek yeterli gücümüz olduğunu gördü ve bizlere desteklerinin açıkladı. 9 Nisan’da başarıya ulaştığımızda, üyelerimizin finansal kaynaklara ulaşmaktan, ulusal ve uluslararası fuarlara katılarak kendilerine yeni pazarlar bulmaya kadar çeşitli alanlarda önleri de açılmış olacak. Özetle, bayram havasında, yoğun katılımlı ve renkli bir seçim olacağına inanıyorum.
‘Hepimiz yürekten inanıyoruz’
- İTO seçmenlerine oldukça güveniyorsunuz?
Evet çok güveniyorum. Çünkü, uzun yıllar beklenen o gününün geldiğine hepimiz yürekten inanıyoruz. Tüm üyelerimizle tek vücut olup, hem ekmeğimizi büyütmenin hem de yeni yatırımları daha uygun koşullarda hayata geçirip farklı pazarlara yönelmenin sevincini yaşamak istiyoruz. Artık sadece aidat borçları için üyelerimizi aramak yerine, ‘Şu gün şu ülkedeki fuara katılacağız; sizi de bekliyoruz’ ya da ‘Şu fonlar şöyle finansal destekler sağlıyor, bunlardan yararlanın’ veya ‘Sizin için şu projeyi başlatacağız. Gelin birlikte yapalım’ demek için bu değişimi sağlamak zorundayız. Üyelerimizin önünü açacak projeler için seçimde katılımcı rekoru kıracağımıza inanıyorum.
‘Sözlerimiz lafta kalmayacak’
- Değişim sloganıyla yola çıktınız. Biraz açar mısınız?
Sloganımız basit bir vaade dayanmıyor. Görev aldıktan sonra ilk saniyeden itibaren yeni bir yönetim anlayışıyla değişimi hedefleyeceğiz. Bildiğiniz gibi ülkemizde değişim ve gelişim genelde beylik laflar olarak kullanılıp, adaylar amacına ulaştıktan sonra bir kenara kaldırılıyor. Bir sonraki seçimde yine adaylar “değişim ve gelişim” talepleriyle ve vaatleriyle ortaya çıkıyor. Ama bu sözler bizim için lafta kalmayacak. Değişimin koşullarının nasıl oluştuğunu biliyoruz. Görev aldığımız ilk saniyeden itibaren tüm üyelerimizle birlikte hareket etmenin, onların talepleri doğrultusunda şekillenen bir gelişimin en doğru yaklaşım olduğunu biliyoruz.
‘İlk 5 içinde kentin sakiniyiz’
- İzmir’de bu değişimi sağlamak zor olmayacak mı?
Hayır olmayacak. Çünkü biz İzmir’e ve insanına güveniyoruz. İzmir için değişim yolunda hiçbir proje ‘büyük’ veya ‘ulaşılamaz’ değil. Başka kentlerden İzmir’i yorumlayanlar hep bir ‘İzmir Milliyetçiliği’nden söz eder. Ancak İzmir’in bu kentte yaşayanlar, bu kentte doğup büyüyenler, bu kentte iş yaşamını sürdürenler için neler ifade ettiğini anlamak dışarıdan bakan gözler için çok zor. Tüm göstergeler, İzmir’de yaşayan ve dışarıdan kentimizi hayranlıkla izleyenlerin algıları, ülkemizde hiçbir yerleşim bölgesinin yakalayamadığı kaliteyi işaret ediyor. Araştırma ve istatistiklere bakıldığında İzmirliler için söylenen her övgü cümlesinin az olduğunu düşünebilirsiniz. Uygarlıkla ilgili her sıralamada mutlaka ilk 5 içinde bir kentin sakinleriyiz. Genç ve çalışan nüfusumuz en yüksek ağırlığa ulaşmış durumda. İzmirlilerin yüzde 32’si 20 ile 40 yaş arasında ve bu dinamizmimizi kentimiz içinde ve dışında, profesyonel hayatta yansıtan gençlerimiz göğsümüzü kabartıyor.
‘Gençlerin yanındayız’
- Söz gençlerden açılmışken; İzmir’de yetişen genç beyinlerimizi başka kentlere kaptırıyoruz. Bununla ilgili bir çalışmanız var mı?
Bugün Türkiye’de nereye giderseniz gidin, ülkenin en büyük kurumlarında profesyonel kadrolara baktığınızda, İzmirli gençlerimizi görebilirsiniz. Ülkemizin işgücünün yüzde 7’sini oluşturan bir kent olarak, Türkiye’nin kaderine etki edecek eğitimli ve yetenekli insanlarımızı İzmir’e odaklayacağız. Bir sinerji ve dinamizm yaratarak İzmir için neler yapabileceklerini araştıracak, bizlere getirdikleri her projeyi olanaklarımız doğrultusunda gerçeğe çevirmeye çalışacağız. Örneğin, tüm dünyada inovasyon için ortam yaratan ülkeler ve kentler, beyin göçünün merkezi konumunda. Yaratacağımız inovasyon hareketiyle, sadece İzmirli gençlerin değil, kent dışından parlak birçok genç beyinin şehrimize gelip, insanlığı ve ülkemizi ileri götürecek çalışma yapmasını sağlamalıyız.
‘Liderlik önemli’
- Seçime dönersek, yönetim anlayışıyla ilgili eleştirileriniz var. Peki sizin öneriniz ne?
Bakın, bir kurumu yönetmek için ‘patron’ değil, ‘lider’ olmanız gerek. Bundan neyi kastettiğimi şöyle açıklayayım: Eğer siz herşeyi tek başınıza yapmak ister, her sorunu tek başınıza çözmeyi planlar, diğer üyeleri veya yönetim kurulunuzu dinlemez, ‘biz’ yerine ‘ben’ diyerek hareket ederseniz, o zaman ‘patron’luk yapmış olursunuz. Ama asıl olan ‘lider’lik yapmaktır. Bu da tüm İTO üyeleriyle el ele vererek, kapınızı devamlı onlara açık tutarak, sorunlara birlikte çözüm yolu arayarak ve üyelerin onayıyla karar alarak gerçekleştirebilirsiniz. İşte bu yüzden ben ‘patron’luk değil, ‘lider’lik yapmak için adayım.
- Atölye Kent ve Gurme Köy’de olacak diye hatırlıyorum
Evet, doğru hatırlıyorsunuz. Kentimiz ve bölgemizin en önemli özelliklerinden olan yemek kültürünü tüm yerli ve yabancı turiste tanıtarak, ‘Yerel Gurme Köyleri’ kurulmasına destek olacağız. Tüm KOBİ üretim atölyelerinin çağın şartlarına uygun şekilde, altyapı ve lojistik problemlerini çözerek ‘atölye kentler’ oluşturacağız. Gençlerimizin öğrencilik hayatlarıyla senkronize şekilde ilerleyecek sertifika programlarına yer vereceğiz. Ayrıca üyelerimizin yabancı pazarlara da açılması ve kendilerini tanıtmaları için fuarlara yoğun şekilde katılım sağlayacağız.
‘Yılda en az 50 fuar’
- Finansal desteklerden fuarlara kadar çeşitli projeleriniz de var. Bunları kısaca anlatır mısınız?
Dünyanın önde gelen finans merkezlerinde sunumlar yaparak İzmir’in potansiyelini anlatacağız. Bu yıl İzmir’de 33 fuar düzenlenecek. Bu rakam Almanya’nın Hannover şehrinde ise 87. Neredeyse bizimkinin 3 katı. Biz, sahip olduğumuz Fuarizmir gibi modern bir alanda yılda en az 50 fuar düzenlemeliyiz. Bakın; bugün dün yanın neresine giderseniz gidin, mermer ve gelinlik sektöründe faaliyet gösterenler, İzmir’i tanıyor. Bu başarıyı diğer sektörlerde düzenleyeceğimiz fuarlarla yakalayabiliriz. Böylece tıpkı Hannover, Milano, Paris veya Frankfurt gibi dünyanın gözde fuar kentlerinden biri oluruz. Fuarların yanısıra global çaptaki ticaret odaları ile üyelerimiz arasında dijital entegrasyonu da sağlayacağız.
24 saat yaşayan bir Kemeraltı
- Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın 24 saat yaşayan yer olması gerektiğini de söylemiştiniz. Bunu biraz daha açar mısınız?
Kemeraltı, bugün maalesef İzmir gibi potansiyelini tam anlamıyla kullanamayan nadide bir bölgemiz. Adeta bir mücevher gibi alan, bu tarihi alanı akşamları tek başına karanlıkta bırakmak inanın İzmir’e hiç yakışmıyor. Gerekirse her 100 metrede bir güvenlik personeli koyarak, karanlık bölgeleri ışıklandırıp kameralarla buraları sürekli izleyerek çarşıyı sürekli açık tutmalıyız. Akşam işinden çıkan hem alışverişini yapsın hem de yemeğini yiyip günün yorgunluğunu atsın. Yaz aylarında belki de sabaha kadar birbirinden ilginç eğlenceler, festivaller düzenlenebilir.
Tütün otomobil ve inşaat
1963 yılında İzmir’de doğan Mahmut Özgener; Dokuz Eylül Üniversitesi Pazarlama Bölümü’nü bitirdi. 1987’de ‘Öz-Ege’ firmasıyla tütün sektöründe çalışmaya başlayan Özgener, ‘Vosmer Otomotiv’ şirketiyle otomotiv ve ‘Artı Üç Yapı Sanayi’ firmasıyla da, inşaat sektörlerinde çalışmalarını sürdürüyor. 1999’da Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanlığı’na seçilen ve bu görevini hala sürdüren Özgener, 1994’te Altay’a ‘Başkan’ oldu, 3 dönem bu görevini yürüttü. 2004-2006 yılları arasında Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Yönetim Kurulu Üyesi olan Özgener, Federasyon Başkanı Hasan Doğan’ın hayatını kaybetmesinin ardından, vekâleten ‘Başkan’ seçildi. Ağustosta gerçekleştirilen seçimleri kazanarak, Futbol Federasyonu Başkanlık görevini 2011 yılına kadar sürdürdü. 2011-2012 döneminde İzmir’in EXPO 2020 adaylığı sürecinde EXPO Yürütme Kurulu Başkanı olarak görev alan Özgener, evli ve 2 çocuk babası.
Ata’nın emriyle ilk vekil
Köklü bir aileden geldiğini ve 100 yıldır bu kentte olduğunu belirten Mahmut Özgener, “Babam Esin Özgener’in babaannesi Hatice Özgener, Atatürk’ün emriyle ilk kadın milletvekillerinden biri. ‘Asfalt Osman’ olarak bilinen rahmetli dedem Osman Kibar ise, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) ilk başkanıydı ve daha sonra İzmir’de belediye başkanlığı yaptı. Diğer dedem Türkiye’nin ilk ziraat mühendislerindendir. Ayrıca Cumhuriyet’in ilk yıllarında pek çok zirai tesisin kurucusu olmuştur. İşte onların bu ülke ve bu kent için yaptıklarını yapma sırası artık bende.