Aslında her şey güzel başlamıştı. Her yıl olduğu üzere, Brüksel’de düzenlenen NATO Savunma Bakanları toplantısının ardından, Almanya’nın Bavyera eyaletinin başkentinde, Transatlantik bölgenin iki yakasını bir araya getiren, küresel katılımcılarla düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı (MSC) başlayacaktı. Ancak Rusya’dan gelen ve konferansın heyecanla başlamasını engelleyen bir haberle sarsıldı topluluk. Zira Rus muhalif lider Aleksey Navalni’nin ölüm haberi, başlangıçta bir matem havası estirdi maalesef. Batı’yı simgeleyen ülkelerin hepsi Navalni’nin cezaevinde hayatını kaybetmiş olmasını ‘Putin rejiminin gerçek yüzü’ olarak tarif ettiler. Konferansta son derece dirayetli bir şekilde kürsüye çıkan eşi Yulya Navalnia, kocasının ölümünden Rusya Devlet Başkanı ve çevresindekileri sorumlu tutarken, “Eşime yaptıklarının hesabını verecekler” dedi.
İlk kez Rusya’nın ve İran’ın davet edilmediği konferans bu sene 60. yıldönümünü kutluyor. Matemle başlamaması gerekiyordu. Nitekim
Brüksel’de düzenlenen NATO savunma bakanları toplantısı öncesinde Türkiye’nin, Yunanistan ile birlikte Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi’ne katılacaklarını açıklandı. Açıklamayı, Almanya Savunma Bakanı Pistorious yaptı.
NATO savunma bakanlarının Brüksel’de yapılan dünkü toplantısı öncesinde, Türkiye açısından önemli bir gelişme yaşandı. Nitekim Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorious, toplantı öncesinde Türkiye’nin yanı sıra Yunanistan’ın, Avrupa hava sahasını korumayı amaçlayan Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi’ne (ESSI) dahil edildiğini açıkladı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un önerisiyle ve 13 Ekim 2022’de 15 ülkenin attığı imzayla başlayan ESSI, Türkiye ve Yunanistan’ın da katılımıyla 21 ülkeye ulaşmış oldu. ABD’nin füze savunma sisteminden bağımsız, ancak NATO’nun da füze savunma sistemine entegre şekilde çalışabilecek Avrupa Gökyüzü Kalkanı, yaklaşık 3.5 milyon kilometrekarelik alanın güvenliğini üstlenecek. Hava savunma
Avrupa ülkelerinin birçok kaygıları bulunuyor. Kaygılandıran unsurlar arasında ABD başkanlık yarışını Donald Trump’ın kazanması, Ortadoğu’nun alevlenmesi veya Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı kazanıyor olması gibi.
Bunların hepsi haklı kaygılar. Ancak Avrupa ülkelerinin hükümet başkanlarını kaygılandıran bir diğer mesele yükselen ve bir türlü frenlenemeyen milliyetçilik akımı. Özellikle Almanya’da korkutucu düzeyde arttı.
Faşizan milliyetçiliğin küreselleşmenin bir neticesi mi, yoksa son 25 yılda iktidara gelen siyasi partilerin Alman seçmeninin kaygılarını giderememe becerisi mi bilinmez. 18. yüzyılda ulus devletin oluşma süreciyle birlikte başlayan romantik milliyetçilik akımı 20. yy ilk yarısında çok vahşi ve saldırgan bir hal aldı. Netice olarak İtalya’da faşizme, Almanya’da Nazizme büründü. Başka örnekler de yok değil. 21. yy milliyetçilik akımı ise korkudan kaynaklanıyor sanki. Küreselleşme ve düzensiz göç ile gelecek kaygısından dolayı Avrupa’daki seçmenler aşırı
ABD, Ürdün’ün kuzeydoğusunda 3 Amerikan askerinin ölümüne ve 40’a yakın askerin yaralanmasına neden olan İran destekli saldırıyı karşılıksız bırakmadı. ABD’den kalkan B-1 stratejik bombardıman uçaklarının öncülüğünde gerçekleştirdiği harekatta, 85 nokta vuruldu. Vurulan hedefler arasında İran ve taşeron güçlerin 7 tesisi vardı. Bu tesisler arasında komuta kontrol merkezi ve mühimmat depoları bulunuyordu.
Aslında Beyaz Saray, sadece İran Devrim Muhafızlarının ABD askerlerinin ölümüne neden olan saldırısına karşılık vermedi. Aynı zamanda, 17 Ekim 2023’den bu yana Suriye, Ürdün ve Irak’da bulunan ABD tesislerine karşı İran rejimi ve destekçilerinin yaptığı 170 saldırıya da toplu yanıt vermeye başladı. Washington, İran’ın Suriye’deki uzantılarını ABD’deki askeri üslerinden kaldırmış olduğu stratejik bombardıman uçaklarıyla vurarak, Tahran yönetimine de gözdağı vermiş oldu. ‘Seni sadece yanı başından değil, her zaman her yerden vurabilirim’ mesajını iletti. Bunu yaparken de Ortadoğu’da ABD
ABD’de yaşanabilecek olası yönetim değişikliği ile Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlatmış olduğu savaşın seyri, Avrupa ülkelerini oldukça düşündürüyor. Neredeyse iki yıl önce başlayan Rusya-Ukrayna savaşının daha ilk günlerinde Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, savaş ekonomisine dönüşümü telaffuz etmeye başladılar. Bu konuda öncü davranan lider de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron oldu.
Pandemi döneminde Çin’den AB ülkelerine yapılan ihracat kısıtlamasından ve Avrupa ülkelerinin temel ihtiyaçları konusunda Çin’e olağanüstü bağımlı olduklarının ortaya çıkmasından sonra stratejik otonomi ve tedarik zinciri kavramlarını tartışmaya açan Macron’a bir çok Avrupa ülkesinden destek gelmişti.
İki yıldan bu yana devam eden Rusya-Ukrayna savaşında Moskova yönetimi savaş ekonomisine geçiş yapabildi. AB ülkelerinde ise buna yönelik bir ‘çaba girişimi’ var ancak henüz hamle denilebilecek bir gelişme yaşanmadı. En basit örnek ise AB’nin
BM’nin en büyük yargı organı Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika’nın “Gazze’de soykırım davası” başvurusunu kabul etti. Mahkeme, Gazze’deki soykırım iddialarının ispatlandığına hükmetti, İsrail’den bunun önlenmesini istedi.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail’in Gazze’de askeri harekata son vermesi ve soykırımı önlemesine hükmetti. Adalet Divanı, ayrıca İsrail aleyhine ileri sürülen iddiaların ‘makul seviyede’ ispatladığına hükmederek, (İsrail’in) davanın düşürülmesi talebini de reddetti.
Türkiye saatiyle 15’de başlayan duruşmada, 17 hakimden oluşan mahkeme heyetinin başkanı ABD’li Joan Donoghue, 50 dakika süreyle Adalet Divanı’nın İsrail aleyhine hükmettiği kararlar ve ihtiyati tedbirlerle ilgili mütalaasını okudu. Mahkeme, Güney Afrika’nın İsrail aleyhine açtığı davada yetkili olduğunu hatırlatırken, saldırılara maruz kalan Gazzelilerin, İsrail’in de taraf olduğu Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesindeki “korunan grup”
GÜLDENER SONUMUT - TBMM’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması Avrupa ve Amerika’da geniş yankı uyandırdı. Oylamanın hemen ardından İsveç Başbakanı Ulf Kristersson “Bugün NATO’ya tam üye olmaya bir adım daha yaklaşmış bulunuyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin İsveç’in NATO üyeliği lehinde oy kullanması olumludur” dedi.
Rusya eleştirilerine son
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de memnuniyetini dile getirirken, AB dönem Başkanlığını üstlenen Belçika’nın Dışişleri Bakanı Hadja Habib, İsveç’in NATO üyeliği yolunda hayati bir adım olduğunu vurguladı. NATO üyeliğinin onaylanması konusunda Türkiye’den beklentilerini sıklıkla tekrarlayan Almanya Başbakan’ı Olaf Scholz da, kararın çok önemli ve son derece doğru olduğunun altını çizdi.
TBMM’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasıyla birlike, Batı ülkelerinde Türkiye’nin Rusya’nın dümen suyuna gittiği yönündeki eleştiriler de resmen sona ermiş oldu. Zira uzun süre,
Dünyada çatışmalar ve savaşların sayısı oldukça çoğaldı. Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde iç savaşlar ve askeri darbelerle değişen rejimlerin sayısı gözle görülür şekilde arttı.
Neredeyse iki yıl önce Rusya’nın Ukrayna’yı ilhak etme çabasıyla başlayan savaş henüz dünya savaşına neden olmadı. Hatta tarih, Thomas Friedman’ın 4 Nisan 2022 yılında New York Times gazetesinde kaleme aldığı ‘Ukrayna ilk gerçek dünya savaşıdır’ başlıklı köşe yazısını sanki yalancı çıkarttı.
1. Dünya Savaşı 1914 yılında başlayıp, 1918 yılında mı sona erdi? Yoksa aslen 1914 yılında başlayıp, 1918 yılında ara verilip, 1939 yılında tekrar başlayıp, 1945 yılında mı sona erdi? Bu tartışmaları yapan tarihçiler var. Var olmaya da devam edecek. Aksi kabul edilene kadar 1. Dünya Savaşı 1914-1918 yılları arasında, 2’ncisi ise 1939-1945 arasında yaşandı. Toplumbilimde tanımlar ve analizlerde zaman ve mekan konuları çok önemli. Bir başka deyişle ‘Zeitgeist’, yani zamanın ruhuna göre değerlendirmede bulunmak gerekiyor.
Rusya’nın