Bugün Hangi ideoloji ambalajına sarılırsa sarılsın terör, "insanlık suçu"dur. "Kutsal yaşam hakkı"nın yok edilmesine hiçbir siyaset gerekçe olamaz."İnsanlık suçu" öylesine vurgulanmalı ve toplumun dokularına işlemelidir ki "terör" eylemi "utanç" konusu haline gelmelidir.Dışlanmalı, aşağılanmalı, vicdanlarda mahkûm edilmelidir."Sosyal cüzzam" gibi toplum dokularının dışına ve yalnızlığa itilmelidir.Terörist böylesine bir ağır yalnızlık ve ezilmişlik psikolojisine itilirse, toplumda sığınak bulamazsa, tükenmeye mahkûm olur. Çünkü... Ekonomik ve sosyal koşulların terör için uygun ortam olduğu bir gerçektir ama daha önemli etken, genç yaşlarda "özenme" duygusudur.Ezilmişler adına hak arayan ve bunun için silah kullanan, sözümona "halk kahramanları" rolüne itiliyorlar.Önlerine "rol model"ler konuyor.İşte bu ambalajın yırtılması ve toplum vicdanının çöplüğüne atılması önemlidir.Terör için silaha özenen çocukların bu yaptıklarının sadece utanç duyulacak bir insanlık suçu olduğunu göstermek gerek. Bunu da "toplumsal refleks" yapacaktır.Bugün düzenlenen "terörü lanetleyen sessiz yürüyüş" ve onu izleyecek diğer sessiz yürüyüşler büyük işlev ortaya koyacaktır. Terör örgütlerinin üzerinden Türkiye insanı, sel suları gibi akmalı ve terörü boğmalıdır."Kan kültürü" yerine, "yaşam sevinci" kültürünü ikame edecek olan halktır. Toplumun tümüyle tepki refleksidir.Son "cumhuriyet mitingleri", toplum refleksinin ne denli güçlü olduğunu, siyasetin akışına yatak değiştirterek vurguladı. Hareketin öncüleri kadınlardı.Bugünkü "sessiz yürüyüşte" de kadınlar gene hareketin öncüsü. Onları kutluyorum. Bugün yapılacak "teröre karşı sessiz yürüyüş", en duyarlı ve anlamlı toplumsal tavır koyuşlardan biridir. Ankara'daki trafik, sınır ötesine bir harekâtın "son hazırlık işaretleri" gibi görünüyor. Barut kokusu geliyor.Bundan önceki 24 sınır ötesi harekât, adeta bandoyla ilan edilircesine yapılmıştı ve PKK, kampları bırakıp araziye dağılmıştı, köylere gömülerek sosyal dokuyla bütünleşmişti.Operasyon sonraları bölgeye giden gazeteciler arasındaydım.Boşaltılmış kamplar görmüştük sadece.Bu kez sanki harekât mümkün değilmiş gibi bir hava estiriliyor. Örneğin... Başbakan Erdoğan'ın "İçerideki teröristi bitirdik mi ki sınırın ötesindekilere sıra gelmiş olsun" söylemi belki de "gerçekleri perdeleme" taktiği olabilir.Yoksa... Herkesin yadırgadığı bu söylemin bir başbakanın ağzından çıkması anlaşılır şey değildir.Öte yandan... Medyaya gelen bütün raporlar, "sınır ötesi harekâtın nasıl da riskli ve belalı olduğu" iddiasında odaklanmış.Sanki medya, bu havanın esmesi için istihbarat bombardımanı altında. (Bu köşede de o raporlardan alıntılar ve kaygılar yansıtıldı.) Bütün bunlar bende gerçeklerin perdelenmekte oluşu kuşkusunu yükseltiyor.Elbette... Genelkurmay'ın elindeki istihbarat, değerlendirme ve terörü vurma planlarını bilemiyoruz ve Org. Büyükanıt'ın da "Sınır ötesi harekât bizce yararlıdır" söylemi, nedensiz olamaz.Ama gene de riskin altını çiziyorum... Kaygılıyım. HAVADA BARUT KOKUSU Lube Ayar, genç bir gazetecidir. Masası tam odamın önündedir. Her an ya okuyor, ya yazıyordur.Ona "Aldığın ödülleri koymak için ileride bir depo kiralayacaksın" diye takılırım.Sık sık ödül alır.En son "Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yılın Haber Ödülü ve Metin Göktepe Haber Ödülü"nü aldı.Bir diğer uğraş alanı da mahkemelerdir.Haberleri, yazıları, kitapları nedeniyle hakkında açılmış ve sürmekte olan pek çok dava var. Tehditler de cabası...O ise hiç aldırmaz. "Cesur yürek" olayların üzerine gider. Şimdi de "Gökyüzü Operasyonu-FİRAR" adlı kitabı yazmış.Kitabın kapağında Alaattin Çakıcı'nın fotoğrafı olduğunu yazayım, gerisini, yani Lube'nin bu kitapla çıktığı yolu siz tahmin edin. gunericivaoglu@milliyet.com.tr FİRAR