Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Atatürk'ün ölümünden sonra İnönü'nün Çankaya'ya çıkması az hadise miydi? İnönü son aylarını suikast ihbarları ve kaygılarıyla geçirmişti. 1950 seçimleri sonrası "komutanlar" İnönü'den bir işaret bekliyorlardı. Alsalardı Celal Bayar cumhurbaşkanı seçilebilir miydi? 1960 ihtilalinin lideri Orgeneral Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanlığı namluların ucunda gerçekleşmişti. Bir profesörün adaylığını koyması halinde seçilme şansı yüksekti. Ancak, ona Ankara'ya geldiğinde "Başına öyle şeyler gelir ki, ailen mezarını bile bulamaz" denildi. Profesör apar topar İstanbul'a döndü. Bir sonraki cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Çankaya'ya Genelkurmay Başkanlığı üniformasından soyunarak çıktı. O dönemin ünlü "Silahlı Kuvvetler Birliği"nin tercihiydi bu. Meclis oyları, meşruiyet için formaliteydi.Namlu gölgesi düşmeyen bir seçim, Fahri Korutürk'ü Çankaya'ya çıkardı... Ama, onun oramiral apoletleriyle de namlu zaten özdeşti. Bununla beraber merhum Korutürk'ün "oramiral" etiketiyle değil, "eski büyükelçi" şapkasıyla cumhurbaşkanlığı yaptığını teslim etmeliyiz.Bir sonraki cumhurbaşkanı Kenan Evren, hem genelkurmay başkanıydı hem de 1980 ihtilalinin lideriydi.............................................1980 sonrası, demokrasi miladıdır. Demokrasinin çocukluk hastalıklarının aşılmasıdır.Örneğin... Sonraları 9. Cumhurbaşkanı olacak Demirel'in bilgelik yansıtan bir kara mizahı vardı. "Madem 10 yılda bir asker müdahale ediyor. Bari bunu takvime koysunlar, müdahale zamanı geldiğinde iktidardaki siyasi parti görevi bıraksın. Milletvekilleri istifa etsin, gidecekleri zamanı da takvime koysunlar. Ne zaman demokrasiye dönülecek, seçimler yapılacak, bunların hepsini bilelim!.." Ancak...Artık 1980 sonrası bu tür söylemlerin doğrulanmayacağı bir süreç başlamıştı. Gerçi merhum Turgut Özal ulusal uzlaşmayla seçilmiş sayılmazdı. Demirel ve İnönü, "Özal'ı cumhurbaşkanı olarak tanımayacaklarını" söylemişlerdi. Namlu devre dışıydı.Ardından Süleyman Demirel'in seçiminde de "namlu katsayısı" yoktu. Ayrıca, Demirel sadece kendi partisinin değil, ana muhalefet partisi CHP soyağacının da oylarıyla seçildi."10 yılda bir askeri müdahalenin takvimlere yazılması" gibi bir kural geçerliliğini yitirmişti.10. Cumhurbaşkanı Sezer'in seçiminde de namlu dayatması yoktur. Dönemin başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan -28 Şubat sürecinde iktidardan ayrılan Çiller'in DYP'si ve Kutan'ın FP'si de dahil- parlamentodaki tüm partilerin ortak kararıyla seçildi.Ne var ki... 28 Şubat gölgesi altında bu seçim de kolay değildi................................................Ve geliyoruz 2006 yılları sonrasının Türkiye'sine...Çankaya'ya yürüyen kişinin karşısına çıkanların dayanağı ne namlu ne tehdit... Sadece "hukuk..." tur. "Cumhurbaşkanını seçmek üzere toplanacak olan Meclis için toplanma sayısı olarak 367 parmak gerekli mi, değil mi?" sorusu tartışılıyor."Gerekli" diyenler ve "değil" diyenler, kendilerince sağlam hukuk dayanakları gösteriyorlar.Bunların hukuk açısından irdelenmesi ayrı konu.Ancak...Bu tartışmanın "çok olumlu" özelliğine işaret etmeliyim."Hukuk tartışılıyor... Anayasa tartışılıyor... İçtihat oluşturma yolunda bilimsel verilerle siyaset yapılıyor..."Bu süreç demokrasinin vardığı bir önemli aşamadır.Siyasette çıta yükseliyor. gunericivaoglu@milliyet.com.tr Cumhurbaşkanı seçimi için şu "367" tartışması gene de iyi işarettir. Çünkü demokrasi aşamasıdır. Anlatayım: