Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Eski Jandarma Komutanı ve Atatürkçü Düşünce Dermeği (ADD) Genel Başkanı Şener Eruygur ve eski I. Ordu ve Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon gözaltındalar.
48 yıldır ilk kez oluyor bu.
27 Mayıs 1960 İhtilali’nde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral merhum Rüştü Erdelhun’dan bu yana -siyasi nedenle- hiçbir orgeneral böyle bir durumla karşı karşıya kalmamıştır. Hele bir sivil yönetim sürecinde...
“Olacak şey değil” gibi görünüyordu.

48 yılda ilk

Yazılı bir yasaya dayanmayan ama çok daha güçlü geçerliliği olan bir fiili “dokunulmazlık”  kalkmış bulunuyor.
Onların askeri güvenlik içinde bulundukları lojmanlardan, polisler tarafından alınarak götürülmeleri de dikkat çekici.
Elbette yasalar önünde herkes eşit olmalıdır.
Gücünü yasalardan alan “dokunulmazlıkların” bile kaldırılması tartışılırken, hukuki dayanağı olmayan “dokunulmazlık” statüsü de sorgulanabilir. Öte yandan, ortada hâlâ iddianamesi bile olmayan Ergenekon dosyası için bir şey söylemek mümkün değil.
Ama... Bir buçuk yıldır haklarındaki suçlamaların ne olduğunu bile bilmeyen insanların hapishanelerde tutulmaları insan haklarıyla ve adaletin özüyle çelişiyor.

Sınır tecavüzü olmasın
Diğer düşündürücü “gözaltı” manzaralarına gelince...
Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi ve yazarı Mustafa Balbay, Tercüman Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Büyükçelebi ile Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün de polis tarafından alındılar. İnanılır gibi değil.
Aygün’ün gazetecilere “Suçum Atatürk’ü, cumhuriyeti sevmek” diye seslenişi hafızalara altı çizilerek kaydedilmeli.
Daha epeyce isim var. Çoğu henüz açıklanmış değil.
1940’larda “milliyetçiler” avlanmıştı, tabutluk diye anılan ve bir insanın ancak ayakta durabileceği daracık beton hücrelerde haftalarca tutulmuşlardı.
Sonra... 1950’lerde “komünist avı” sahnelendi. Pek çok aydın toplandı, hapishanelere gönderildi.
Toplum psikolojisi oluşturuluyordu.
Önce anti-milliyetçilik... Sonra anti-komünist...
Şimdi de Ergenekon dalgası kabarmakta.
Anti-demokratlık ile Atatürkçülük aynı sepetteymiş gibi gösterilirse, bu “sınır tecavüzü” çok tehlikeli olur.
Sınır tecavüzüne dönüşmemeli.

ADRESE TESLİM MESAJ 
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, tam Anayasa Mahkemesi’nde konuşacağı gün 2 orgeneralin askeri lojmanlardaki evlerinin aranması, onların gözaltına alınmaları gündemi tamamen değiştirdi.
Bu 2 gözaltında, “mesaj izlenimi” alınabilir mi?
“Eğer asker baskısıyla Anayasa Mahkemesi karar alırsa, bunun yarınları da var. İleride sivil hayata geçecek başka orgenerallerin de bir sabah kapıları çalınabilir”  gibi bir mesaj...
Yanılıyor olabilirim ama benim de omuzumda 4 yıldız olsa, bu 2 gözaltından sonra “Acaba?”  diye düşünürdüm.
2 gazetecinin ve Ticaret Odası Başkanı’nın da gözaltına alınmalarına gelince...
“Bir kısım medya mensuplarına” ve iktidara karşı tavır alan/alabilecek sivil toplum örgütlerine “Ateşteki kestanelere uzanmayın, eliniz yanar” uyarısı mı?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın devre dışı bırakılmış olması da perdenin arkasında neler olabileceğinin soru işaretini çiziyor.
Ergenekon dosyasının bir an önce açıklanması gerekir.Siyasetin eski söylemiyle, “Hayalet taşlaması bitmeli, hukukun objektif gerçekleriyle adalet süreci başlamalıdır.”

Haberin Devamı


İLETİŞİM SATRANCI 
Gözaltılar, havai fişekler gibi patlamasaydı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya’nın Anayasa Mahkemesi’ndeki iddiaları manşetlerde yer alacaktı. TV ekranlarını kaplayacaktı.
Türkiye ve dünya gözaltıları konuşacak.
Dünya kamuoyu Anayasa Mahkemesi’nde AKP’ye kapatma davası görülürken, aslında bir darbe hazırlığının ortaya çıkarıldığı imajını algılayacak.
Hareketin başında 2 emekli orgeneralin bulunduğu haberi bomba gibi patlatılacak.
İletişim satrancında karşılıklı hamleler soluk soluğa sürüyor.
Bütün bunlardan sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ’un, Başbakanlık Konutu’ndaki yemekte Erdoğan’la konuştukları daha da merak edilir hale geldi.
Erdoğan acaba Org. Başbuğ’dan “2 orgeneral için yeşil ışık yakmasını” mı istedi?