Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Pazar kahvesi

Kamuoyunda dikkatler Abdüllatif Şener’e odaklanmış. Değişik bir AKP’li o.

A. Şener: ‘Siyaset zenginleşme aracı sanılıyor’

Erdoğan hükümetinin başbakan yardımcısıyken, ansızın 22 Temmuz 2007 seçimlerinde aday olmayacağını açıklayıverdi.
Söylemleri de dobra dobraydı. AKP kurmaylarını hop oturtup hop kaldırtıyordu.
Daha seçimin lafı bile edilmezken Doğan Medya Grubu’nun bir davetinde karşılaşmıştık.
İkili konuşmamızda “bu Meclis cumhurbaşkanını seçemez. Erken seçimlere gidilecektir. Cumhurbaşkanını yeni Meclis seçecektir” demişti.
Başbakan Erdoğan’ın “kimse aklından erken seçimi geçirmesin. Tam zamanında yapılacak” dediği günlerde yardımcısının böyle konuşması hayli ilginçti.
Ancak...
Öngörüsü gerçekleşmişti.
Başbakan Erdoğan ona “Latif” diye hitap edermiş.
Seçim kampanyasında Sivas’a gidiyorlarmış.
Abdüllatif Şener, Erdoğan’a “Benim seçim bölgeme gidiyoruz. Daha önceden size haber vermiş olayım. Bu seçimlerde aday olmayacağım” diyerek kararını açıklamış.
Abdüllatif Şener, Siyasal Bilgiler mezunu.
Maliye kürsüsünde doçent.
“Her mülkiyeli biraz komünisttir. Bana da bulaşmıştır” diyor.
Yani bizim neslin deyimiyle yeşil komünistlerden!..
Öğrenci olaylarının yoğun yaşandığı yıllarda onu da “yakalayın faşisti” diye kovalamışlar. Ölümden çok zor kurtulmuş.
Şu sıralar gene alkollü içkiler gündemde ya...
Abdüllatif Şener AKP’nin Başbakan Yardımcısı olarak Şarapçılık Kongresi’nde “Ben şarabın her şeyini bilirim. Tadı hariç” söylemiyle gazaba gelenlerin hedefi olmuştu.
O hiç aldırmamıştı.
Anlatıyor:
“AKP’li milletvekili arkadaşlarla bir yemekteydik. Hangi şarkının söylenmesini istediğimi sordular. Ben de -Bu Akşam Bütün Meyhanelerini Dolaştım İstanbul’un- şarkısını istedim. Arkadaşlar, fena halde tepki gösterdiler. Ama seviyorum o şarkıyı” diyor.
Şener, Nâzım Hikmet’in şiirlerini seviyor. Bunlardan birini de Şeffaf Oda’da seslendirdi.
Bu sohbete, sanatın demokrasi için görüşlerini dile getirerek opera sanatçısı Elif Özel de katıldı. Özel, şarkılar da söyledi.
Bir ünlü giyim firması sahibinin 3 eşim var söylemine karşılık “7 Kocalı Hürmüz” şarkısı, sanatın mizah yönüyle hoş bir cevaptı.
Abdüllatif Şener, yeni bir oluşumla ya da bir şekilde yeniden aktif siyasete gireceğinin işaretini verdi.
Türkiye’de siyaset önemli olaylara gebe.
Yaz ortalarında doğum bekleyiniz.
Yeni oluşumlar galiba aslan burcuyla örtüşecek.
Abdüllatif Şener, siyasette yeni oluşumlar bağlamında Elif Özel’e de seçimlere girmesini önerdi.


OTTOMANS’IN ÜNLÜLERİ

A. Şener: ‘Siyaset zenginleşme aracı sanılıyor’

Julia Iglesias bir kez daha İstanbul’a geliyor.  Onu ilk kez 70’li yıllarda Hilton Otel’inin bahçesinde görmüştüm.
Real Madrid’in genç takımında başarılı kalecilik kariyerini noktalayarak tamamen şarkıcılığa odaklanmıştı.
Güzel bir yaz gecesiydi. Kadife sesli bu genç adam, kadınları büyülemişti.
“Madrid’den bugün haber geldi. Bugün karımdan boşandım. Bekârım, hürüm. Mutluyum. Maceralara açığım”  anonsu tam bir tahrikti ve günaha çağrıydı.
Sonra Yeniköy’deki bir yalıya özel partiye geldi.
Kadınlar, genç kızlar girişteki terası ve kapıyı tutmuşlardı.
O, bu manzarayı görünce, keyifle “Ne kadar da çoklar”  demişti.
Hilton’da kaldığı gece, dönemin iki ünlü genç kadını, bir yolunu bulup dairesine girmişlerdi. Çocukcağız onları içeride görünce şaşırmıştı.
Haberin Devamı
A. Şener: ‘Siyaset zenginleşme aracı sanılıyor’

Şimdi hangi otelde kalacak diye sordum. İstanbul’a gelen ünlüler kuralı değişmemiş. O da Hotel Les Ottomans’ta kalacakmış.
Ottomans’ta böyle bir “sızma”  imkânı yoktur.
Ama gene de uyarırım.
Boğaz’daki Ottomans, dünya ünlülerinin İstanbul’daki tercihi.
Örneğin...
Emma Shaplin, Julio Iglasias, Donna Karan, Daniel Day Lewis, Rebecca Miller, Ben Kingsley, Kevin Costner, Paris Hilton, Ivanka Trump...
Az sayıda oda, harika bir mutfak, Osmanlı tarzını modern çizgilerle harmanlayan dekorasyon...
Çok iyi bir spor merkezi ve SPA...
Ottomans’a gelen ünlülerden gözlemleri yansıtacak bir kitap, çok ilginç olabilir.



BU GECE MÜSAİT MİSİN?
Sex and the City filmi çok yakında Türkiye’de...   Ama bu arada vizyondaki “ŞANTAJ (DECEPTION)” adlı filmde de bu tadın denenmiş olduğuna işaret edeyim.
Dolandırıcılık, cinayet, vurgun gibi öğeler bir yana, filmin New York gerçeğine yaklaşımı ilginç...
Büyük kentte yaşam çok yoğun ve çok hızlı.
Çalışma temposu ve sosyal zorunluluklar öylesine yüklü bir ajanta dikte ediyor ki, iş yaşamındakiler özel hayatlarını duygusal ilişkilerle düzenleyecek zamana sahip olamıyorlar.
O nedenle başarılı ve varlıklı erkekler, kadınlar özel “çemberler” oluşturuyorlar.
Sadece bu çember üyelerinin sahip olduğu bir telefon listesi var.
Geceyi, hiç zaman yitirmeden bir organizasyonla güzelleştirmek isteyenler listeden bir telefon numarası  çeviriyor ve soruyor “Bu gece müsait misin?”
Cevap “Evet”se, buluşma yeri ve saati saptanıyor.
Genellikle bir otelin lobisinde buluşuyorlar.
Birer kadeh içtikten sonra yukarıdaki odaya çıkıyorlar.
Sevişiyorlar.
Altın kurallar şöyle...
İsim ve ne iş yaptığını sormak/söylemek yok.
Gece bittikten sonra bir yerde karşılaşılırsa selam da yok.
Elbette diliyorlarsa, her gün buluşabilirler.
Sadece New York değil, büyük kentlerde yarış atları gibi yaşayan ve sürekli yarış kazanmak zorunda olanlar, bu ve benzeri çözümler üretiyorlar.