Alaattin Çakıcı'nın sorgulanma tartışması giderek alevlenmekte.
Ancak...
Dumanlar, ışığı görmeyi engelliyor.
Sorular ve tartışma konuları birden fazla:
"1- Hıncal Uluç'u yaralamaya azmettirme bağlamında hakim, önceki gün, 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu ve davanın düştüğü yolunda karar verdi.Gerçekten öyle mi?"
Bu karar temyiz ediliyor.
Kararı verecek olan
Yargıtay, ilginç sorunlarla karşı karşıya.
Şöyle ki:
"Temyiz gerekçelerinden biri, Çakıcı'nın geçen yıl Fransa'da tutuklanmış olmasıdır. Bu yargılama sürecinde bir aşamadır.
O halde zaman aşımını kesmiştir.
Zaman aşımı süresi 7,5 yıla çıkmıştır" diye özetlenebilir.
Bu durumda Yargıtay kararı bozar mı?
Bizim yasamız, zaman aşımı için sadece iç adalet kurumlarındaki aşamaları düzenlemiştir.
Yargıtay, yurtdışı bir adli uygulamanın zaman aşımını kesip kesemeyeceği yolunda ilk kez karar verecek ve içtihat oluşturacaktır.
İkinci temyiz gerekçesi ise, "İstanbul 6. Asliye Mahkemesi'nin Fransa'ya iletilmek üzere yazdığı 16 Ekim 1997 yazısında, zaman aşımı tarihi olarak 4 Eylül 2001'i göstermiş olmasıdır."
Ancak...
Bu görüşünü zaman aşımını düzenleyen TCK 104'deki unsurlardan hangisine dayandırdığını belirtmiş değil.
O nedenle Yargıtay kararı, bir bakıma gene içtihat oluşturacak.
Elbette Ekim 1998'de Adalet Bakanlığı, hazırlayıp da sonra - iade sürecini zorlaştırmamak kaygısıyla - çekmecede tuttuğu "Çakıcı'yı sorgulama talimatını" Fransa'ya göndermiş olsaydı, 5 yıllık zaman aşımı hiç tartışmasız kesilmiş olacaktı.
Ama
Aralık 1998'de gönderdiğimiz
Fransa'da ifade alınma yazısı,
- iade nedeniyle - yerine getirilemese bile, gene de zaman aşımını kesme gerekçesi olarak dikkate alınabilir.
Çakıcı'nın,
Türkiye'nin isteği üzerine, kırmızı bültenle yakalanması ve tutuklu olması da böyle bir gerekçe olabilir.
Diğer dosyalar
Bir diğer alevli konu da,
"Çakıcı'nın iade konusu olan iki dosyanın dışında kalan ve idamı gerektirmeyen diğer suç iddiaları için neden sorgulanmadığıdır."Önce belirtelim ki...
Çakıcı, Fransa'dan istenirken, idamı gerektirmeyen bütün dosyaların neden bildirilmediği hala cevabı alınamayan bir soru.
Bundan sonrasına gelince...
İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in
"Çakıcı'nın getirildiği gece 7 saat sorgulandığı doğru değil" açıklamasından sonra yapılacak şey basittir.
Suçluların iadesini engelleyen idam cezası kapsamındaki dosyaların dışında, diğerleri için
Fransa'ya derhal başvurulur.
Avrupa Konseyi'nin
"İade Anlaşması gereğince" onay alınır,
Çakıcı, o dosyalar nedeniyle sorgulanır, yargılanır.
Zaten
Adalet Bakanlığı, bu bağlamda ilk başvuruyu dün yapmış bulunuyor.
Peki
Çakıcı şimdi sorgulanamaz mı?
Bakan Türk ile
Prof. Uğur Alacakaptan, Prof. Sulhi Dönmezer ve
Prof. Özek'e göre
Çakıcı'yı
- şu aşamada - ancak rızası ile sorgulamak mümkün.
Zorlama yapılamaz.
Ancak
Özek ve
Dönmezer'in görüşleri,
Çakıcı'nın isterse
"anayasal susma hakkını kullanabileceğidir."
Kısacası...
Birkaç haftalık zaman dahi alsa, hukukun olağan yollarından adalete mesafe aldırmak en akılcı yöntem.
Ve siyaset...
Hüsamettin Özkan ile birlikte dün Tantan ve Türk görüşmesi, hükümette Çakıcı'nın sorgulanması çatlağını onarmayı amaçlıyordu.
Siyaset, hukuk devleti ilkeleri ile kamu vicdanı arasında dengeyi oluşturmalı.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr