Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kuzenim Utku ile bir barda dağıtmıştık. İçkili halde eve gitmeye üşendim. Onların evinde kaldım.Sabah banyoda ayna karşısında tıraş oluyorum.Aynada bir peri kızı belirdi.Omuzlarına kadar dökülen kestane rengi saçlar, uzun bir boy, şeffaf sayılabilecek bir gecelik, gülümseyen dudaklar.Çocukluktan genç kızlığa yeni geçiş yıllarında olmalıydı.Bir gece evvel fazla kaçırdığım için "hayal görüyorum herhalde" diye düşündüm.Gözlerimi ovuşturdum.Baktım, arkamda duran ve görüntüsü aynaya yansıyan genç kız hâlâ orada, gülümsüyor.Gözlerimi sımsıkı kapattım. Birkaç saniye sonra gene açtım, genç kız hâlâ oradaydı.Yani bir gerçekti."Siz Güneri olmalısınız" diye konuşmaya başlayınca artık hiç kuşkum kalmadı.Sesinde bir neşe, bir ışık vardı.Ajda'yla işte böyle tanışmıştık. Ankara'da kaldığı sürece küçük bir grup hep beraberdik.Arkadaşlığımız ve gerçek dostluğumuz hâlâ sürüyor.O sırada henüz ne ses yarışması birincisiydi, ne de okuldan kaçıp denemeler yapmanın dışında şarkıcıydı...Peki neden Ankara'daydı?Çünkü...Kuzenimin babası, Ajda'nın babası Rıdvan kaptanın çok yakın arkadaşıydı.Ajda'nın annesi ile babası o günlerde boşanıyorlardı.Rıdvan kaptan, Ajda'yı psikolojik baskılardan ve travma olasılığından korumak için bir süreliğine Ankara'daki bu yakın arkadaşına ve eşine göndermişti............................Bunları anlatışımın nedenine gelince...Büyükelçi Murat Sungar piyanoda, Ajda Pekkan mikrofonda... Şarkının adı, "Kimler geldi, kimler geçti..." Ajda'nın piyanoyla sevişen sesi, Esma Sultan Yalısı'nda yankılanıyor. Önümüzde uzanan Boğaz'ın lacivert sularında sanki hepimizin kendi sineması yansıyor.Gerçekten... Kendi yaşam sinemalarımıza "kimler geldi, kimler geçti..."............................Büyükelçi Murat Sungar'ı da ilk gençlik yıllarımda tanımıştım.Ankara Koleji'nde Süveterliler rock grubunun kurucusu ve piyanistiydi.Konserlere kırmızı renkli, "V" yakalı süveterlerle çıkarlardı.Kız çığlıklarıyla yer yerinden oynardı.Sonraları Siyasal Bilgiler'e girdi.O dönemin en güzel sesi Alpay'la çalıştı.Ankara'nın bütün barlarında piyano çaldı.İstanbul'un ilk rock grubu olan Deniz Harp Okullu arkadaşlarından ayrılıp Ankara'ya geçen Durul Gence, Şanar Yurdatapan'la da çaldı.Dışişleri'ne geçip parlak bir diplomat olduğu ilk yıllardan itibaren de müzikten kopmadı.Böyle sanat boyutu olan bir diplomat, Türkiye'yi klasik yöntemlerin çok daha ötesinde temsil ediyordu.New York'ta başkonsolosluk, Yeni Delhi'de ve Cenevre'de büyükelçilik yıllarında diplomatlardan kurulu -dışarıdan da takviyeli- caz grupları vardı.Türk imajına güzel katkıları oldu.Daha sonraları Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olan Alexandre Philon'dan Sungar için övgüler dinlediğimi anımsıyorum.Murat Sungar'ın iki özelliği daha vardır.Sıkı bir motosiklet binicisi ve iyi bir fotoğrafçıdır. Sergi de açmıştır.Murat Sungar, Ankara'da kurulan AB Genel Sekreterliği'nin başındaydı.AB'yi en iyi bilen diplomatlardan biridir.Şimdi de İstanbul'da Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın başında.İşte bu ikili, pazar günkü "Şeffaf Oda" programı için bir araya gelince, söyleşi çok keyifli olmaz mı?Oldu...Hem de nasıl!............................Murat Sungar'ı, çok sevdiğimiz bir ortak dostumuzun evinde, bas gitarda Sedat Ergin, davulda Durul Gence ile birlikte gene dinleyeceğiz. gunericivaoglu@milliyet.com.tr Gazeteciliğimin ilk yıllarında henüz hukuk öğrencisiyken 13-14 yaşında olan Ajda'yla "banyoda" tanışmıştım. Yanlış anlamalara karşı anlatayım...