Güneri CIVAOĞLU
TANSU Çiller, dün gene
"gerçek dışı" ve
"tehlikeli konuşmalar" yaptı.
"Rus füzeleri bu hükümetin burnunun dibinden geçiyor. Kıbrıs Rum Kesimi'ne götürülüyor. Hiçbir şey yapamıyorlar" dedi.
Bu sözler
"gerçek dışıdır" çünkü... Dünkü yazımda da belirtiğim gibi
"Kıbrıs Rumlarının, Rusya'dan aldığı S - 300 füzeleri Ağustos 1988'de tamamlanacak. Henüz üretimi tamamlanmamış S - 300'ler nasıl gemilere yüklenir ve boğazlardan bizim hükümetin burnunun dibinden geçirilir?"
Boğazlardan geçmiş olanlar,
Mısır'ın daha önce
Ukrayna'dan aldığı
Rus üretimi
SA - 2 füzelerinin parçalarıdır. O yüzden
Mısır gemisiyle taşınmıştır.
Zaten
S - 300'lerin üretimi bitmiş olsaydı dahi neden illa boğazlardan geçilsin.
Rusya bunları,
Balkanlar üzerinden
Selanik'e indirebilirdi. Oradan bir
Yunan gemisine yükleyip tereyağdan kıl çekercesine
Güney Kıbrıs'a gönderebilirdi.
Ayrıca bu füzelerin
Türkiye'yi tehdidi de abartılmaktadır. Çok yükseklerden ve yavaş uçan
ABD'nin
B - 52 bombardıman uçaklarına karşı üretilmiş olan
S - 300 füzeleri,
Türkiye'ye tek atış yapmaya kalkıştığında alçaktan ve hızlı uçan bizim jetlerimiz tarafından rampalarında imha edilirler. Birkaç dakikalık iştir.
Çiller bütün bu nedenlerle
"gerçek dışı" konuşuyor.
Tıpkı daha önce
"Ruslarla anlaştığını ve bu füzelerin Rumlara teslim edilmeyeceği" yolunda yaptığı açıklamanın
"gerçek dışı" olduğu gibi...
Oysa sonradan ortaya çıktı ki...
Rusya, Çiller'e
"Rumlara taarruz silahları satmayacağı" yolunda söz vermiştir.
"S - 300'ler hava savunma füzeleridir" gerekçesiyle Rumlarla satış anlaşmasını sürdürmektedirler.
Çiller, bu iki deyim arasındaki ince nüansı farkedememesinin sığ politika böbürlenmesiyle
Türkiye'ye zaman yitirtmiştir.
Çiller zaten kendi iktidar döneminde
"cesur kadın" makyajı için
"vururuz" tehditleriyle durduk yerde
Türkiye'yi
"casus beli" yani
"savaş hali" ipoteğine sokmuştur.
Çiller, şimdi aynı tehlikeli oyunu sürdürüyor.
Kıbrıs Rum Kesimi elbette
Türkiye'ye karşı bir silahlanma içinde. Ama bu
S - 300 füzelerinin bir şey yapmadığını yukarıdaki satırlarda anlattım.
T - 80 tankları da karadan ve havadan vurabileceğimiz kolay hedeflerdir. Yunananistan'la Ortak Savunma Anlaşması kapsamında yaptıkları askeri havalanına 16 uçaklık bir jet filosu dahi indiremiyorlar. Ancak 8 - 10 uçak... Çünkü ikmal, onarım, yedek parça stokları gibi teknik sorunlar bu havaalanı ile karşılanamıyor. Yunanistan'la Ortak Savunma Anlaşması çerçevesinde yapılan askeri deniz üssü de ancak üç gemi kapasiteli.
Oysa...
Türkiye uçak filoları rahatlıkla bizim topraklardan kalkıp,
Güney Kıbrıs'ı vurarak dönebilir. Havada üstünlüğümüz açıktır.
Denizde ise akaryakıt ikmal aracımız nedeniyle, çok sayıda savaş gemimizi açık deniz de tutabiliyoruz. Nitekim geçen seneki deniz tatbikatlarını
Laskiye ve
İskenderiye açıklarında yapmıştık. Denizde de bu üs, bizim üstünlüğümüzü dengeleyemez.
Çiller'in daha önceki gerçek dışı iddialarıyla
Türkiye akılcı yaklaşımlar için zaman yitirmiştir. Bu hükümetin de ayranı kabaran
"vururuz, yakarız" gibi tehditlerin dışında ciddi, soğukkanlı ve akılcı bir politika üretilmiş değil.
Oysa... yapılabilecek şeyler var.
Şöyle ki:
1-
Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi olarak şu iki taahhüdde bulunmuştur.
a) İhtilaflı bölgelere silah satmamak.
b) Kıbrıs'a sofistike silah satışını yapmamak.
Rusya bu iki taahhüdünü de
S - 300'leri Rumlara satarak yerine getirmemiştir.
Türkiye derhal Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne başvurabilir.
Birleşmiş Milletler'in ve Güvenlik Konseyi'nin
Türkiye'ye ilişkin yaptırım kararlarını bu nedenle dondurmayı düşünmekte olduğunu bildirebilir.
2-
Kıbrıs Türk Kesimi'ne
S - 300'leri bahane ederek, silah yığınağı yapabiliriz. Örneğin uzun menzilli top, saldırı helikopterleri, kara füzeleri... Böylece karşılıklı silahlanma tırmanmasını önlemek için Kıbrıs Rum yönetimi üzerindeki
ABD ve
İngiltere baskıları artar,
S - 300 füzelerinin alımının önlenmesi söz konusu olabilir.
3-
1969 Viyana Anlaşmaları Hukuk Sözleşmesi taraflara sözleşmelerinin bir maddesinin ihlali halinde, diğer maddeleri askıya alma hakkını vermektedir.
Lozan Antlaşması'nın 19'uncu maddesine göre adaların silahlandırılması yasaktır.
Yunanistan 30 yıldır bu adaları silahlandırıyor. O halde
Lozan Antlaşması'nın teyid ettiği
"1914 Londra Anlaşması'nın da tarafımızdan askıya alındığını" Yunanistan'a bildirebiliriz.
1914 Londra Antlaşması Limni, Midilli, Sakız, İkarya vs.. gibi adaların
Yunanistan'a verilmesini öngörüyordu. Bu adaların iadesi için
Uluslararası Devletler Hukuku kapsamında dava açabiliriz.
Böyle daha pek çok konu var.
Yeter ki nara atmak yerine düşünelim.
Savaş üstünlüğümüz zaten açık.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr