İŞTE formül: "Cumhurbaşkanı, hükümet kurma görevini verme aşamasına gelmeden Kurucular Kurulu tüzük değişikliği yapacak. Ve Genel Başkan Erdoğan’ın ‘siyaset ve hukuk genel başkan yardımcısı’ başbakan adayı olacak."
AKP, büyük olasılıkla 3 Kasım’ı izleyen günlerde Kurucular Kurulu’nu toplayacak ve bir tüzük değişikliği ile kimin başbakan olabileceğini saptayacak. Bir hukuk adamı olan Ertuğrul Yalçınbayır şöyle dedi:
"Tüzük değişikliği yapılarak, genel başkanın milletvekili seçilememesi halinde, ona - milletvekili sıfatının gerekli olduğu alanlarda da - kimin vekalet edeceği tanımlanabilir. Örneğin genel başkan siyaset ve hukuk genel başkan yardımcısı."
Bu görev Abdullah Gül’ün.
Yalçınbayır "isim vermek söz konusu değil, yapılacak şey sorunun çözümünü kurumsal hale getirmektir. Genel başkanın milletvekili seçilemediği hallerde, milletvekili sıfatıyla genel başkanın yerinin nasıl doldurulacağı konusuna açıklık getirmektir" diye izah ediyor. Meclis Başkanlık Divanı oluşmadan, Cumhurbaşkanı’nın hükümet kurma görevini verme aşamalarına gelinmeden, bu tüzük değişikliği yapılabilir.
Başbakan atama konusunda Cumhurbaşkanı Sezer’in "takdir ve karar yetkisini Anayasa bana vermiştir" görüşünün AKP, böylece arkasından mı dolaşıyor?
Yalçınbayır "hayır" cevabını verdi. Sezer’in söylemini destekledi:
"Başbakan atama yetkisi Cumhurbaşkanı’nındır. Bu yetki paylaşılamaz, bölüşülemez."
Yalçınbayır, bu kesin söylemine bir de "fakat" parantezi açtı:
"Elbette, parlamento ve demokrasi geleneklerini de gözetecektir.
Yani...
Seçim sonuçlarına saygılı, güvenoyu alabilecek, TBMM’de, hatta toplumda uzlaşma oluşturacak bir isim için takdir yetkisi kullanacaktır.
Bazı durumlarda liderlerle de görüşmeler yapılmıştır.
Cumhurbaşkanı, Hükümet kurma görevini vermeyi düşündüğü partinin lideriyle de konuşabilir.
Bu yöntemlerden hangisini uygulayacağına kendisi karar verir."
Bütün bu söylemler ciddi, demokrat, hukuk ve sorumluluk bilinci olan deneyimli bir siyasetçi fotoğrafı ortaya koyuyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış, hukuk devleti ilkelerinden süzülmüş bir Cumhurbaşkanı’na "şıklık" dersi vermekten(!)... "Demek bize mesafe konulmuş" gibi jargonlardan çok farklı.
Tüzük değişikliği de işte o farkın yansıması.
Sezer, Çankaya’da liderler zirvesini topladığında, katılmayan parti genel başkanı yerine tüzüğüne göre onu temsil eden genel sekreteri davet etmişti.
Etmeyebilirdi de...
Tüzük değişikliği ile genel başkan vekilinin kurumsal hale getirilişi işte böyle Cumhurbaşkanı takdirine bırakılmış adres ilanı.
Sezer o adrese tebligat yapıp yapmamakta serbest.
Ama...
Böyle bir kurumsallık da gözetilmeyecek "katsayı" değil.
Gül, bir seçim mi?
Galiba daha eskiye uzanan bir statü...
Çünkü...
Genel başkan katılamadığı zamanlar zaten Kurucular Kurulu’na, MKYK’ya, diğer parti organlarına AKP Siyaset ve Hukuk Başkan Yardımcısı olarak Abdullah Gül başkanlık yapmakta.
Uzlaşmacı kişiliği, İngilizcesi, uluslararası kuruluşlarda parlamenter deneyimi, onu AKP içinde seçenek haline getirmişti. Bununla beraber, tüzük değişikliği olasılığında grup başkan vekilliği, - Arınç - ona değil, genel başkana bağlı olacak.
Anayasa Mahkemesi’nin tedbir ya da kesin kararıyla Erdoğan genel başkanlıktan ayrılmak zorunda kalırsa ve dönüşü "olanaksız" hale gelirse ne olacak?
AKP tüzüğü, MKYK’nın 10 gün içinde toplanarak kendi arasından bir genel başkan vekili, 45 gün içinde de Kurucular Kurulu’nun genel başkan seçmesini öngörüyor.
Gül’ün rüzgârı...
Ama...
Gene de Cumhurbaşkanı - gelenekler gereği ve tüzük değişikliği ile alanı daralsa bile - takdir yetkisine sahiptir.
Zorlamalar sistemi gerer.
.......
Not: 26 Ekim 2002’de bu köşede şöyle yazmıştım:
"Cumhurbaşkanı Sezer onun (R. T. Erdoğan’ın, işaret edeceği bir ismi hükümet kurmakla görevlendirmek gibi uzaktan kumandalı konumda mı?
Vekâleten başbakanlık, hukuk adamı Sezer tarafından Türkiye’ye layık görülür mü?"
Sorunun cevabı bir gün sonra Çankaya’daki kabulde Sezer’den geldi.