Siyasi ittifak arayışlarının, bu yazgıyı değiştirme şansı bulunmayışıdır. Çünkü...Böyle AKPye endeksli politika edilgendir. Negatiftir. Korku vermeye dayalıdır. AKPnin reklamını yapmaktır.Oysa AKPden bağımsız olmak, hatta AKP söylemlerinin önüne geçerek, onu edilgen hale getirmek gerekir. "Hayır" tavrına değil "yapıcılığa" dönük çekim alanı yaratılmalıdır. Pozitiflik esastır."AKP geliyor" korku alarmı yerine "biz geliyoruz. Kaygı duymayın" mesajı sonuç verir. AKPnin reklamını yapmaz. Kendi çekim alanını ışıklandırır.İttifak arayışları ve oluşumları da böyle olmalıdır.Yoksa...Kendine güveni olmayan ve başka bir siyasetin önlenemeyen gelişine panik yaptığı izlenimleri veren siyasetlere halk nasıl güvenir?AKP olmasaydı, topluma ne söyleyeceklerdi? AKPnin seçimlerden -bir mucize olmazsa- birinci parti olarak çıkacağı görünen gerçek... Ve tehlikeli olan şey, genelde "AKPnin seçeneği olmak" pankartı altında sürdürülen... AKP sendromu olmayanlar İkisi de "AKP sendromu" yansıtmıyorlar. Elbette kuşkusuz AKP ayak seslerini deneyimleriyle onlar da duymaktalar, fakat bunu "aman geliyor panik atağı" haline getirmiyorlar.Baykal, CHPsini, serinkanlılıkla "neyin olacağını görmek için önce nelerin olmayacağı görülmeli" mesafe çizgisinde tutuyor. CHPnin köküne inanıyor. Haklı.Cem de ittifak arayışlarını, AKPye seçenek oluşturma kulvarında değil, toplumun kesimleriyle buluşmak için geniş alanda yürütüyor.Esnaf, işçi, öğrenci, memur, sanayici, teknoloji ve hizmet kesimi, kırsal kesim insanı...Artık pek de doğru olmayan "merkez partileri" birleştirmek gibi "kabuk" yaklaşımların daha derinine iniyor.Kabukların içleri hala dolu mu?Kamuoyu araştırmaları öyle göstermediğine göre, kabuklarla değil, özdeki insan kesimleriyle ittifak daha akılcı olmalı.Cem şöyle diyor:"Yasal gerek olduğu için Yeni Türkiyenin sonuna zorunlu olarak - p a r t i - sözcüğünü koymak zorunda kaldık. Halk artık ne yazık ki partilerden neredeyse bıkmış. Oysa Yeni Türkiye bir büyük hareket girişimi."Sezdiğim kadarıyla Cem bu hareketi "parti" kavramının ötesine taşan ve halk kesimleriyle bütünleşen siyaset dalgası olarak kabartmayı amaçlıyor.Buna zamanı olacak mı? Bu bağlamda Cem ve Baykalın akılcı söylemlerinin altı çizilmelidir. Buzul çözmek Bu parti ittifakı, bir çelişki değil mi?"Değil" denebilir.DTP ile ittifak - karşılıklı - işlevsel bir tercih.Bayar - daha önce de yazmıştım - dede Kemal Aygünden Bayarlı, Menderesli eski Demokrat Partinin kalıtımını taşıyor. Bayarın babası Nuri Bayar, DP kapatılınca onun devamı olarak kurulan APnin Genel Sekreteri ve Sanayi Bakanıydı. Kök ve gövde kalıtımlarından sonra, APnin sürgünü DYPye, yani dallara gelelim. Bayar, 9. Cumhurbaşkanı Demirelin danışmanıydı. Politikanın göbek taşında pişti. Bayar bu kalıtımlarıyla Yeni Türkiye hareketine, DP, AP, DYP çizgisindeki geleneksel buzulları çözebilir, donmuş kanalları açabilir.Belki... Demokrasi tarihimizdeki CHP - DP kamplarını yaklaştıracak adımlar atılmıştır. Cem de Ankara büromuzdaki söyleşisinde buna işaret etmiş."Kalıtımlarının" yanı sıra Bayarın kişisel "donanımı" da vurgulanmalıdır. TV konuşmaları doyurucu. Pırıl pırıl da bir etik sicili var.Geleceği kucaklamak isteyen gençler için henüz kırkların başında olan Bayar iyi bir mesaj.Kemal Dervişin de artık YTPye aktif olarak geçmesi çok yakın görünüyor.Seçim kampanyası üçlü santrforla yürüyecek.Keşke CHP de olabilse. Hayali bile güzel.Bugün YTPye İslam kesimi araştırmalarıyla çok önemli yapıtlar veren çağdaş ve aydınlık bir isim; Ruşen Çakır katılıyor. Gene akılcı bir tercih... Kabuktaki simge isimler yerine, YTP, derine yönelmekte. Çakırın önereceği güzergah, muhafazakar kesimle de iletişime katkı yapabililir. g.civaoglu@milliyet.com.tr Peki ya DTP ile birleşmek?