Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BAZI işyerlerinde yapılan toplu sözleşmelere veya beyaz yakalı yöneticilerin özel sözleşmelerine şöyle bir hüküm konuyor:
"Eğer, kuruluşun sahibi sözleşmenin yapıldığı tarihte geçerli olan şirket veya gazete anayasasının dışına sapan bir politika çizgisine yönelirse, çalışanın, işyerinden ayrılmak ve tazminat istemek hakkı doğar."
Söyleyin Allah aşkına... Devlet, bir şirketten ya da gazeteden daha az önemli ve daha az ciddi midir?
Ki... İktidarlar, o anayasanın dışına çıkabilmekte, hatta, o anayasayla tanınmış düzeni "küfür" ya da "batıl" olarak ilan edebilmekteler.
ANAYASALAR da, aslında sözleşmelerdir.
Toplumla, devlet arasında bir sosyal mukaveledir.
Referandumda oylanmış
ve milletin büyük çoğunluğu tarafından onaylanmıştır.
Artık devleti yönetenlerin ve devlet kurumlarının görevi, milletle devlet arasındaki bu temel mukaveleyi hiç ödün vermeden uygulamaktır.
Sapmalar olması halinde, derhal, Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan olarak devreye girmesi ve bu Anayasa cürmünü işleyenleri yargılayarak, cezalandırması gerekir.
Hukuk devletinin gereği budur.
Eğer, hukuk devleti başından itibaren işleseydi...
Refah Partisi'nin daha ilk sapmalarında başsavcılık tarafından konu Anayasa Mahkemesi'ne intikal ettirilseydi... RP hizaya getirilseydi, Türkiye, bugünkü dramatik sorunla karşı karşıya kalmazdı.
Meseleler, henüz mesele olmadan çözülürdü.
1950'li yıllarda Fransa da tıpkı bizde olduğu gibi yönetemeyen demokrasiydi.
de Gaulle, askeri müdahalenin eşiğinde karmakarışık bir Fransa'nın yönetimini devralmıştı.
de Gaulle, yetkilerin - ya istismar edilirse - kuşkusuyla bütün kurumlardan esirgendiği, suya tirit, paranoyak mevcut anayasayı, "yönetebilir demokrasi" oluşturacak cesur bir anayasayla değiştirmeye kararlıydı.
En önemli sorunlardan biri, hukukun bağımsızlığı ve etkin işlerliğiydi.
Yeni anayasanın 5. maddesinde Cumhurbaşkanı, yargının garantörü olarak gösterildi. Bağımsız yargıç ve savcılar, doğrudan cumhurbaşkanlığına bağlandı.
Öyle ya...
Siyasi iktidarların Adalet Bakanları tarafından yönlendirilen Savcı ve Hakimler Yüksek Kurulları ne kadar bağımsız olabilirlerdi?
Yargının bağımsızlığını, partiler üstü ve tarafsız cumhurbaşkanı korumalıydı.
Zaten, gene aynı madde, Cumhuriyetin kurumlarının ahenk içinde ve etkin çalışmasının koordinasyonu görevini de cumhurbaşkanına vermiştir.
Bugün Fransa'da adalet, en iyi çalışan ve en güven verici kurumlardan biridir.
CUMHURBAŞKANI, bunalım dönemlerinde çözüm yeri olarak da tanımlanıyor.
Türkiye'de rejim sıkıştığında gözler, Çankaya'ya çevrilir.
"Cumhurbaşkanı'nın bir şeyler yapması" istenir.
Ne yapacaktır ki!...
Yetkisi nedir?
İşte... Bir mektup yazar... Sözlü uyarır... Liderleri toplar... Konuşur.
O kadar.
Başka yaptırımı yok.
Oysa... de Gaulle, yeni anayasasına "cumhurbaşkanının meclisi - gerekli gördüğünde - fesih yetkisini" de vermiştir.
Sadece Fransa'da değil, bu yetki Portekiz, İtalya ve Yunanistan'da - bazı şartlarlaAlmanya'da da - cumhurbaşkanlarına verilmiştir.
Onlardan farklı olarak Fransa Anayasası'nın 8. maddesi cumhurbaşkanına dilediği kişiyi - parlamento dışından da olsa - başbakan atama yetkisini tanıyor.
Fransa'da bu yetki iki kez kullanılmıştır.
Couve de Mourville ve Raymond Barre, bunalımlı dönemlerde parlamento dışından atanan iki başbakandır. İkisi de değerli devlet adamları durumuna tırmanmışlardır.
İtalya'daki son kriz de, Cumhurbaşkanı'nın atadığı teknokrat başbakanla aşılmadı mı?
FRANSA'da Anayasanın 11. maddesi "cumhurbaşkanının gerek gördüğü konularda ülkeyi referanduma götürmesini" öngörür.
Bu ona, kararları için büyük bir destek olan kamuoyu rüzgarını sağlar.
Fransa Anayasası'nın 16. maddesi ise "cumhurbaşkanının gerekli gördüğü durumlarda bütün yetkileri eline almasını ve ülkeyi kanun gücünde kararnamelerle ve hükümet kararnamesi gibi tek imzalı kararnamelerle yönetme" olanağını verir.
Cezayir olayları boyunca, 1958 - 1962 arası de Gaulle, bu yetkiyi 4 yıl süreyle kullanmıştır.
Fransa bugün, Avrupa'nın en sağlam ekonomisine ve en istikrarlı siyasi yapısına sahipse, bunda de Gaulle Anayasası'nın katkısı hiç küçümsenmesin.
Bizdeki demokrasi anlayışları farklı olabilir.
Ancak... Bir düşünelim.
Temel özgürlükler ve cumhuriyet meşalesinin ilk yandığı yer olan Fransa, acaba bizden daha az mı duyarlıdır?
Demokrasi, laz müteahhidin, sigara paketi arkasına çizdiği planla yaptığı inşaat gibi derme çatma anayasalarla zor yürüyor.