Ergenekon davasındaki gizli tanıklara yeni bir isim, yeni isimle pasaport, başka ülkede yaşama olanağı, para verilecekmiş. Hatta estetik ameliyatla yeni bir yüz de yaptırılacakmış.
Erkekler ne ister bilemem...
Ama... Kadın gizli tanıklar için bir fantezi...
Yüzlerine estetik ameliyat yaptıran kadınlar eskiden Ajda burnu isterlerdi, şimdi ise Angelina dudakları...
Türkiye’de ve sınırların ötesinde binlerce “sosis dudak...” Mübalağacı bir estetik cerrahının bıçak izleri...
Bir düşüncem var...
Estetik ameliyat cerrahları önce birkaç yıl güzel sanatlar eğitimi almalılar ve özellikle insan anatomisi üzerinde yoğunlaşmalılar.
Umberto Eco’nun “Güzelliğin Tarihi” adlı kiremit ebadında, tuğla kalınlığındaki kitabı bile bir doktora tezi gibidir.
Başarılı bir cerrah olmak elbette mesleğinde çok çalışmayla, doğuştan yetenekle mümkün.
Fakat... Bir tür ressamlık ya da heykeltıraşlık işlevini de içeren estetik cerrahi, sanatla da çok yakın ilişkiyi gerektiriyor.
Türkiye’de incelmiş zevke sahip olan, operasyonu sanatçı gibi yapan birkaç cerrahın dışında ne yazık ki genelde torna tezgâhından çıkan seri imalat gibi yüzler üretiliyor.
“Doktor, bana bir Ajda burnu, bir çift de Angelina dudağı...”
Sonuç ortada... Kadınlarımıza da yazık oluyor.
Geçenlerde Entertainment kanalda bir programa takıldım.
Estetik ameliyat yapan doktor ve kadın hastalarıyla röportajları, ameliyat öncesi ve sonrası safhalarını gösteriyor.
Sürekli şöyle uyarılarda bulunuyordu:
“Burnunuz, göğüsleriniz, dudaklarınız doğal görünmeli. Ameliyattan geçmiş izlenimi vermemeli.”
Ameliyat sonrası da “bakın ne kadar doğal bir görünüş” söylemini “başarı” ölçütü olarak gösteriyordu.
Doğallık, güzelliktir. Tıpkı cilt, saç bakımı, diş protezi yaptırır gibi estetik cerrahiden yararlanmak da kadınların elbette haklarıdır.
Ama... Doğanın sanat zenginliğini yansıtabilecek cerrahlarla... O nedenle Angelina’nın değil, Sophie Marceau’nun güzelliği beni daha çok çekiyor.
ESTETİKTE GURU: IVO
Modern estetik cerrahının mucidi ve gurusu Brezilyalı cerrah Ivo Pitanguy’dur.
Onu tanıdım.
Bütün dünya ünlülerinin dostu olan Leyla Umar, bir gece onu bizim eve getirmişti.
Boğaz’da bir eski yalının en üst katında oturuyorduk. Leyla, bu yerel rengin ilginç olacağını düşünmüş. Birlikte yemek yedik. O gece İstanbul sosyetesinin en iddialı isimlerinden birkaç çift çat kapı geldiler. Daha önce hiç tanışmamıştık.
Ivo’nun kokusunu nasıl aldıklarını değil ama daha 30 küsur yıl önce o gece sosyete baskınıyla estetik cerrahinin çok önemli olduğunu anlamıştım.
Ivo Pitanguy’un neşterinin altından kimler geçmemiş ki; “Ursula Andress, İmparatoriçe Farah Diva, Raquel Welch” ve daha birçok ünlü.
Şimdilerde 80 yaşında olmalı. (Internette kesin sonuca ulaşamadım. Güzellik sevabı işledi. Ölmüşse toprağı bol olsun.)
Dünyanın en ünlü ve en zengin doktoru o...
Brezilya’da Rio’ya tepeden bakan evi Japon mimarisiyle inşa edilmiş. Picasso, Miros Chalgal gibi birçok ünlü sanatçının eserleri duvarlarında. Evinin bahçesinde “Zen Tapınağı” var. Ayrıca... Dos Porcos Grandes (Büyük Domuzlar) adlı adanın da sahibi. 1 km genişlik ve 2 km uzunluğundaki adası için “Bana suyun üzerine sessizce uzanmış, uyuyan güzel bir kadını hatırlatıyor” demekte.
Adada yerel mimaride bir evi var.
Küçük bir yat limanı, 3 temiz su kaynağı olan adada hafta sonları dalış yapıyor, palmiye gölgelerinde klasik müzik dinliyor.
Peki estetik cerrahi için bunca yıl sonra düşüncesi nedir?
Pitanguy’a göre, “günümüz insanı fiziksel güzelliği takıntı haline getirdi. İnsanlar zekânın önemini ve iç güzelliğini geri plana atıyorlar. Asıl sorumlu, güzelliği empoze eden pazarlama endüstrisi...”