Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

KUZEY Irak Kürt Lideri Talabani tarihe ışık tutacak ve bazı karanlık noktaları ve iddiaları aydınlatacak açıklamalarda bulundu.
Eski Jandarma Komutanı Orgeneral Merhum Eşref Bitlis'in "ölmediği, öldürüldüğü" yolundaki iddialarla da bağlantılı olabilecek konuşmamızı geride kalan Perşembe akşamı Ankara Sheraton Otel'deki 2312 numaralı dairede yaptık.
Talabani ile konuşmamızı, bu akşam Kanal D'de sunacağım DURUM programında ayrıntılarıyla ekranda yansıtacağım.
Talabani'ye sordum:
"Bir süre önce sizin Suriye'de Abdullah Öcalan'la yaptığınız Kürtçe konuşmalı video bant bana ulaştı. Kanal D'de yayınladım. Orada Öcalan ile konuşurken - ölmeden önce Turgut Özal'ın bu sorunu başka yöntemlerle çözmek üzere olduğuna - dair sözleriniz var. Bu model neydi?"


TALABANİ herşeyi anlatacağını söyledi. Kendisinin Turgut Özal ve Eşref Bitlis tarafından özel ulak olarak Suriye'ye gönderildiğini şöyle anlattı:
"Hakkari'de komutanlarla toplantıdaydık. Birkaç gün sonra Suriye'ye gidecektim. Jandarma Komutanı Rahmetli Eşref Bitlis'e sordum. Dedim ki...
- Eğer Öcalan beni görmeye gelirse bana ne tavsiye edersiniz?
Bana:
- Gidip görüşün - dedi. Sonra şöyle devam etti:
- Bunda yarar görüyoruz. "
Talabani "Bitlis'in sözleriyle yetinmediğini"
söyledi ve Özal'a başvurduğunu anlattı:
"Sayın Özal'a da bir mektup yazdım. Aynı şekilde Sayın Süleyman Demirel'e ve İnönü'ye de...
- Öcalan'la bir toplantım olduğunu ve Öcalan'ın şiddeti durdurmaya hazır olduğunu - söyledim."


TALABANİ bu fikri Avrupa'ya da taşımış.
Anlatıyor:
"Sonra Avrupa'ya gittim. İngilizlerle ve Almanlarla görüştüm.
Onlar da memnun oldular.
Çünkü terör faaliyetleri Avrupa'da da başlamıştı.
PKK'nın kan döken faaliyetlerinden kimse hoşlanmıyordu.
Tekrar, Türkiye'ye davet edildim.
Sayın Özal'la ölümünden önce konuştum."


TALABANİ anlatmayı sürdürüyor:
"Sayın Özal'a - Ben aracı oluyorum. - dedim.
Özal, bana - Öcalan'a söyleyin. Sana söylemesi yetmez. Görüşlerini açıkça söylesin. Şiddeti durduracağını söylesin. - dedi.
Sayın Özal, bana Öcalan'la birlikte basın toplantısı düzenlememizi tavsiye etti.
Ona - Öcalan'ı barış vs... bir ikna yoluna gidelim mi? - diye sordum.
Ancak - Bunu tek başıma yapamayacağımı, parlamentodan birtakım Kürt liderlere ihtiyacım olduğunu... - söyledim. Sayın Ahmet Türk mesela...
- Benimle O, gelebilir. İkimiz beraber baskı yaparız, Öcalan'a.-
Ahmet Türk geldi.
Ben de oradaydım.
Basın toplantısı yapıldı. Herkes oradaydı.
Barışçı bir çözüm için ısrar ettik.
Öcalan'a bizler - ayrılıkçılık yapmamasını, bağımsız Kürdistan dememesini - söyledik.
- Çözüm bulunması. TC içinde bulunması gerek. - dedik.
O da - Terör tarafında değilim. - dedi.
Ancak geri geldik.
Suriye'ye gittim. 30 Türk askerinin bir dağ yolunda baskınla öldürüldüğünü duydum. "


TALABANİ, bundan sonra uzun uzun Abdullah Öcalan'ı kınadığını anlattı.
Ve bu konudaki sözlerini şöyle noktaladı:
"Özal, bunlardan sonra öldü. Türk biraderlerimiz, bana - Biz bu teröristlerle konuşmayız. Aynı masaya oturmayız. - dediler."
Bunları söyleyenler, Özal'ın ölümünden sonra yönetime egemen olanlar.
Yani... Demirel, Çiller ve Güreş Paşa.
Nitekim... Talabani, daha kendisinin Abdullah Öcalan'a mesaj götürdüğü sıralarda devrin Başbakanı Demirel'e, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'ye ve Ana Muhalefet Partisi Başkanı Mesut Yılmaz'a da konuyu açıyor.
Onlar, Özal'ın görüş ve formüllerini paylaşmıyorlar.
Demirel "Apo silahı bıraksın ama biz teröristlerle görüşme yapmayız." demiş. Erdal İnönü ve Mesut Yılmaz da öyle.
Talabani'nin sözlerinden sonra Eşref Bitlis'in pasivist olduğu ve o nedenle şahinler tarafından öldürüldüğü yolundaki iddialar, herhalde yeni bir boyut almakta.
Bu gece Kanal D'deki DURUM programında bu ilginç ve tarihe ışık tutacak anlatımları ekranda sunacağım.