Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Kaset skandalı, hükümeti düşürecek mi?
Gündemdeki bu sorunun kilit adamı Deniz Baykal, bu olasılığa kırmızı ışık yaktı.
Değerlendirmesi şöyle:
"Başbakan Mesut Yılmaz, 'Alaattin Çakıcı'yla, kesinlikle bir kez bile konuşmadım' diyor.
Ben, Başbakan'a inanırım...
Başbakan'a inanmalıyım...
Bunun tersi kanıtlanıncaya kadar, inancım sürecektir.
Açıklanan telefon konuşması kaseti, Devlet Bakanı Eyüp Aşık'la, Alaattin Çakıcı arasındadır.
Yılmaz'la ilgili, açıklanmış bir kaset yok.
Kanıt ta yok.
Bu durumda... Hükümeti düşürme hareketlerinin yanında yer almayız.
Hükümet, zaten Aralık sonunda görevde olmayacak.
Ocak başından itibaren, Türkiye'yi 1999 ilkbaharındaki seçimlere taşıyacak yeni hükümet kurulacaktır.
O halde...
Ortada, Mesut Yılmaz'ın, Çakıcı'yla ilişkisi bağlamında bir kanıt olmadığına göre, bu hükümeti düşürerek Türkiye'yi şu çalkantılı dönemde, bir siyaset krizinin içine atamayız."


Buna karşın Deniz Baykal, bir de kayıt düşüyor:
"Ama...
Eğer, Yılmaz ile Çakıcı'nın konuştuklarını kanıtlayan bir belge ve ya bir bant ortaya çıkarsa, o zaman herşey değişir.
Yılmaz'ın, derhal Başbakanlık'tan çekilmesi gerekir.
Fakat...
Öyle,
'Mesut'la en az 10 defa telefonla konuştum. Başbakan olduktan sonra telefonlarıma çıkmadı' gibi iddialarla, CHP, tavır koymaz."


Deniz Baykal, "bu bant skandalının hükümeti çok yıprattığı" kanısında...
"Hükümet partilerinin büyük oy kanaması geçireceğini" düşünüyor.
Skandalın boyutlarını yayması...
Aşık'ın yargılanma aşamaları...
Hadisenin, ahtapotun kolları gibi herkesi kucaklayacak olması...
CHP karargahında yapılan değerlendirmeler...
Baykal ve kurmaylarına göre, "orta - sağ partiler, süratle, tükenme sürecindeler."
Önümüzdeki seçimler, bambaşka bir coğrafya oluşturacak.

Batı demokrasilerinde, böyle olaylar patlak verdiği gün, daha hadisenin üzerinden birkaç saat geçmeden, televizyon ekranlarından kamuoyu araştırmaları verilmeye başlanır.
Ertesi sabah, gazetelerde, gene kamuoyu araştırmaları yayınlanır.
Bunlar, hergün sürdürülür.
Halkın nabzı tutulur.
Siyasetçiler, tavırlarını buna göre çizerler.
Kimse, halk adına ahkam gütmez.
Bunlar bizde de yapılsa, Türkiye'nin kiminle gurur duyduğu, kimlerden utandığı, gerçeğin aynalarında görünür.
Ayrıca...
Seçmen eğilimleri, anlaşılır.
Hangi partinin, hangi liderin inişte... Hangisinin çıkışta olduğu görülür.

Abartılmış iddialar, umulan etkiyi yapmaz.
Dünkü gözlemler, "Mesut Yılmaz'ın, Çakıcı'yla defalarca konuştuğu yolundaki iddiaların, halk kitlelerinde, henüz yeterince inandırıcı olmadığı" yolundaydı.
Ancak...
"Eyüp Aşık'ın bu konuşmaları yapması, - bantta bazı düzenlemeler olsa bile - içeriğin - ikisi arasındaki ağbi, kardeş muhabbetinin - hiç te hoş olmadığı" toplumdaki ortak görüştü.
Aşık'a kesilen fatura, şimdi genişletilmiş değil.
Hükümetin, çeteler üzerine kararlılıkla gitmiş olması, özellikle şu son aylarda, bir dizi babanın yakalanması, Yılmaz - Ecevit hükümetinin şansı...

"İLİŞKİLER", sadece bir televizyon dizisi değil.
Mafya - siyaset - ticaret üçgeninin dokusu...
O alemde, sözler, zamanın rüzgarında savrulup gidiyor.
Bakınız, ikisi arasında bir sürü "ağbi - kardeş muhabbeti" var.
"Birbirlerine sonsuz güvenlerini" dile getiriyorlar.
"Ben, sadece seni tanırım" sözleri ediliyor.
Sonra...
Biri, Türkiye - Fransa ortak operasyonuyla yakalanıyor.
Ve yaktığı yeşil ışıkla, Aşık'ı yakacak ve hükümeti 7 şiddetinde depremle sarsacak kaset, açıklanıyor.
Aşık'ın, burada, başına gelecek olan şey, elbette biliniyor.
Peki...
Hedef, sadece Aşık'ı yok etmek mi?
Aşık'ın başı, böylece koparılırsa, Çakıcı'nın bundan hangi yararı olabilir.
Öyle görünüyor ki...
Çakıcı, burada bir gözdağı..
Öldürüldükten sonra, birilerinin önüne atılan siyasi mevta...
O alemin - herhalde - verdiği mesaj.
Adresleri, henüz belli değil.
Ama...
Yerine varmış olmalı.

Çakıcı'nın, avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada, dikkat çekici bir özen var:
"Devlete, MİT'e, Emniyet'e çalışmadım" diyor.
Galiba, bu da satıraralarından okunan bir mesaj.
Şöyle ki:
"Size dönük bir mesele yaratmayacağım. Sorunum siz değilsiniz. Benim hesabım, bu hükümetin Anavatan kanadıyla... Anavatan'ı vurarak hükümeti düşürmeye çalışıyorum."
Bunca karanlık ilişki dokularından sonra, "alacaaydınlık" satırlarla yazıyı noktalıyalım.
Profesör Uğur Alacakaptan'ın dekanı olduğu Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Galatasaray Hukuk Fakültesi'nden sonra, öğrenci adaylarının en çok tercih ettikleri hukuk eğitimi veren kurum...
Öğrenciler arasında, hukuk tercihleri başta geliyor.
Yoksa, bu hukuk devletine özlemin bir göstergesi mi?





Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr