Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Genelkurmay’ın ışıklarını gözlemeye ve anlam üretmeye ara verip başka ışıkları yansıtıyorum.
İhsan Doğramacı da artık “görünmezler” arasında...
Onun adını daha önceleri, çocuk yaşlarımda duyardım.
Çiçeği burnunda gazeteci çağımda, “Hacettepe Üniversitesi kurulabilir mi?” tartışmaları yapılıyordu.
AKİS dergisinde çalışıyordum.
Genel Yayın Yönetmenim Kurtul Altuğ “bu konuyu araştırıp yazmamı” söyledi.
Günlerce çalıştım, Milli Eğitim Bakanı, Ankara Üniversitesi Rektörü, Üniversite Senatosu üyesi profesörlerle, Ankara Tıp Fakültesi Dekanı’yla konuştum.
Doğramacı’nın kurmak istediği yeni üniversiteye geçit olmadığı kanısına vardım.
Yazıyı da “Yeşil ışık yok” ekseninde döşendim.
AKİS’de âdet şöyleydi:
Önce Kurtul Altuğ okur...
Onun süzgecinden geçtikten sonra noktalama, gramer için yazı Hasan Hüseyin Korkmazgil’e giderdi.
Ve son okumayı Metin Toker yapardı.
Bazen araya birkaç satır ilave ederdi.

Kırmızı yeşile dönüştü
“Doğramacı’nın yeni üniversitesi” konulu yazım da bu süreçten geçti, Metin Toker’in masasında, yazının tezi altüst edilmişti.
Konuştuğum kişilerin tırnak içindeki “Bu üniversite kurulamaz” hükmüne varan bütün söylemleri aynen kalmıştı ama “Onlar ne derse desin Hacettepe Üniversitesi kurulacak” mesajı verilmişti.
Sonuç...
Gerçekten bütün bu karşı görüş korosuna rağmen, Prof. Doğramacı, Hacettepe Üniversitesi’ni kurdu.
Metin Toker dönemin Başbakanı İsmet İnönü’den “yeşil ışık” işaretini almıştı.
Metin Bey’in böyle bir huyu vardı.
“Ne olacağını bilir ama renk vermez, burnundan ter damlatırcasına çalıştırırdı.”
Fena halde bozulmuştum.
O zaman bana şöyle denilmişti:
“Doğramacı bir şeyi kafasına koymuşsa mutlaka yapar. Engelleri kesin aşar.”

Haberin Devamı
Başka ışıklar...


Aile sırları
Sonraki yıllarda onu daha yakından tanıma imkanım oldu.
Hacettepe Üniversitesi’nden sonra Bilkent Üniversitesi’ni kurdu.
Bahçelievler’deki konuk evinde bana ailenin özel evrakını açtı.
Bilkent’in kurulduğu uçsuz bucaksız arazi, Prof. Doğramacının kişisel malıydı.
Bunu üniversiteye bağışlamıştı.
Fakat bununla da yetinmemişti. Mirasçılarının ileride hak iddia edebilme kuşkularını gidermek için bütün aile fertleri hukuk normlarına göre “mirastan feragat” belgelerini imzalamışlardı.
Yani aile de üniversiteye gönül vermişti.
Bu aile sırrı sadece çok dar bir çevrede biliniyordu.
Doğramacı o günlerde “yaşamını benim yazmamı” önermişti.
Bu bağlamda birkaç ilginç anısını da anlatmıştı.
Örneğin...
“Ara rejim döneminde askerin ısrarla cumhurbaşkanı olmasını istediğini ve kabul etmediğini” yansıtayım.
Prof. Doğramacı “evet” demiş olsaydı, sanıyorum Türkiye bugün büyük olasılıkla AB üyesiydi.
Ecevit’in Başbakan olarak “Onlar ortak, biz pazar; Türkiye’yi Avrupa’nın bahçıvanı yaptırmayacağız” söylemiyle AB yolunu kapatması, Köşk’te Doğramacı olsaydı havada kalırdı.
Doğramacı YÖK’ün mimarıdır ama onun asıl orijinal mimarisi böyle değildi.
Türkiye’nin en iyi 5 üniversitesinden 2’si onun eseridir.
On binlerce öğrencide hakkı vardır.
Üzerine ışık yağsın..


Başka ışıklar...

HACETTEPELİYE ÖDÜL
İstanbul’da bir zamanlar Kasımpaşa nasıl algılanıyorsa Ankara’da Hacettepe de öyleydi.
Ankara’nın ağır abileri Hacettepeliydiler.
Prof. Doğramacı Hacettepe Üniversitesi’ni kurduktan sonra semtin havası da namı da değişti.
Ve...
Bakınız Vehbi Koç Vakfı’nın 9. ödülü Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Turgay Dalkara’ya verildi.
Yansıda Vehbi Bey’in güler yüzü...
Bu seçimden “hoşnut olduğunu” gösteriyordu sanki.
Dalkara’da Prof. Doğramacı’nın da hakkı var.
Turgay Dalkara “beyin ve damar hastalıkları” alanında dünyanın en saygın isimlerinden biri.
Harvard Tıp Fakültesi’nde de ders veriyor.
Mezun olduğu Hacettepe Üniversite’si Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi aynı zamanda nörolojik bilimler ve psikiyatri enstitüsünün başında.
1992 yılından bu yana Massachusetts General Hospital’ün kadrosunda.
Araştırmalarının bir kısmını da orada gerçekleştiriyor.
Yani yüz aklarından biri...
Vehbi Koç da sağlık ve eğitim alanına odaklanmıştı.
Vehbi Koç Vakfı bugüne kadar Türkiye’ye eğitim alanında 27, sağlık alanında 6, kültür alanında 5 kurum kazandırdı.
Burs vererek doğrudan destek olduğu öğrenci sayısı 40 bine ulaştı.
Ödül gecesi törenin düzenlendiği İş Bankası Kulesi’nden çıkarken “gazetecinin sarkaç hareketlerini” düşünüyordum.
Bütün bir gün Ankara-İstanbul yüksek gerilim hattı altında kalmıştım.
Akşam ise o törende “negatif elektrik yükünü toprağa vermiştim.”