Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Perşembe günü CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Galatasaray’ın hocası Fatih Terim’e telefon etti. FB maçı sonrası basın toplantısında gözleri dolu dolu...
Tek sorumlu benim. Faturasını ödemeye hazırım" dediğini izlediğimiz bu onurlu adama moral destek verdi.
Siyaset ve sporda iki lider arasındaki diyalog bana başka çağrışımlar yaptı.
Fatih Terim’in Milan’a teknik direktörlüğü bağlamında Kuzey İtalya’nın endüstri devlerinden birinin izlenimlerini yansıtayım.
Ona göre "Abdullah Öcalan nedeniyle İtalya ile Türkiye’nin arası açılmıştı. İtalyan malları, Türkiye’de boykot ediliyordu. İstanbul’daki İtalyan restoranları bile halkın protestosu nedeniyle boştu. O sıralarda İtalya’da yönetime yeni gelmiş bulunan Berlusconi, aynı zamanda Milan’ın da başkanıydı. Fatih Terim’in yükselen yıldızına tutunmakla Türkiye’de buzları eritebileceğini düşündü. Terim’in Milan’a hocalığı şansını iyi değerlendirdi. Hem Milan seyircisi, hem Türkiye kamuoyu çifte kazancı oldu."
Ve bir soru:
"R. T. Erdoğan AB tam üyeliği için Avrupa gezilerinden İtalya durağına Terim’i de götüremez mi?"
Ve İtalya’da hala "Diva" diye anılan operanın tanrıçası soprano Leyla Gençer’i...
Erdoğan, şimdilerde şeytan tüyünü Çizme’de de yakalayan Emre’nin bir İnter maçını ziyaret programına koysa...
Aynı şeyi İspanya gezisinde Nihat’ın bir maçı için yapsa!

Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valery Giscard d’Estaing de Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği karşıtı bazı talihsiz laflar etti.
"O ne derse desin, biz işimize bakarız" diye geçiştirilemez.
d’Estaing önemli adamdır. Eski Fransa Maliye Bakanı, Başbakanı ve Cumhurbaşkanı olarak Avrupa’da etkinliği vardır.
Yunanistan’ı AB’ye tam üye yapan lokomotif olması gücünün kanıtıdır.
Hafta sonu olduğuna göre birkaç satır "light" takılalım.
Efendim...
Bu zat çapkınlığıyla tanınır.
Cumhurbaşkanlığı sırasında her gece Elysee Sarayı’ndan bir "meçhul adrese" çıkarmış. Sadece çok önemli durumlarda açılması için özel kalemine bir zarf bırakırmış. Zarfın içinde gerekirse o gece bulunabileceği telefon numarası yazılı olurmuş.
Numaralardan biri Paris’te oturan çok ünlü ve çok güzel bir sinema yıldızına aitmiş. Sakın C. C. olmasın!
Diğer telefon numarası ise 1969 ihtilalinden sonra Fransa’ya kaçmış olan eski Yunanistan Başbakanı Karamanlis’in Paris’te yaşayan güzel kız kardeşininmiş.
Genel kanı... Bu özel "aile" yakınlığı nedeniyle, demokrasiye yeniden geçen Yunanistan için d’Estaing büyük çaba göstermiştir. Yunanistan’ın AB’ye tam üyeliği için Fransa’ya lokomotif rol oynatmıştır.

Madem, d’Estaing bu kadar "Grekofil"... O halde Türkiye adına lobi de Yunanistan tarafından yapılmalı.
Örneğin, Yunanistan’ın Türkiye ile ilişkilerini ısıtan Dışişleri Bakanı Papadreu, d’Estaing’e "artık politikalarının değiştiğini, Türkiye’ye tam üyelik statüsünün Atina yararına olduğunu" söyleyebilir.
Daha geçen hafta Mısır Çarşısı girişindeki Pandeli lokantasında karşılıklı rakı içerken, Yunanistan Kültür Bakanı bize "yeni Türkiye politikasını" vurgulamış ve "seçimlerde iktidar değişse bile bu politika değişmeyecek" güvencesini vermişti.
Üstelik bunu söylerken kafası yerindeydi. İlk rakı kadehindeydi.
Sonuç...
Recep Tayyip Erdoğan’ın gereğinde Baykal’la AB ülkelerine gitmesi, yanına sivil toplum örgüt liderlerini alması iyi elbette ama... AB’de bu yüzler neredeyse aşındı. Söyleyecekleri de ezbere biliniyor. Çünkü evden sıkılan Brüksel’e sefer eyledi. Onların yanı sıra Avrupa’da çok duyarlı kilit adamlar ile arkadaş ilişkileri olan Jak Kamhi, Selahattin Beyazıt, Ahmet Ertegün, Şenes Erzik de düşünülmeli... Yazar Yaşar Kemal, Dünya Basın Konseyleri Başkanı meslektaşımız Oktay Ekşi de heyete ağırlık kazandırır.