Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün Hatta... Siyaseti bırakması.Köklü demokrasilerde bu bir gelenektir. "İstifa konusu" içinde değilim ama tahminim tanıdığım Baykal'ın da bunu yapacağı yolunda.Sanıyorum bazı kaygıları var. Önümüzdeki cumhurbaşkanı seçimi için CHP'yi bir kaos içine bırakmamak, cumhuriyetin gereklerine uzun soluklu sahip çıkacak bir isim üzerinde "son görev" sorumluluğu olduğunu düşünüyor.Çankaya önümüzdeki 5 yılın dengeleri için belki geçen dönemden de önemli işleve sahip olacak. Yüzde 47 oy ve yüzde 55 Meclis'te temsil ağırlığına sahip AKP iktidarını dengeleyecek bir cumhurbaşkanı sistemin sigortası gibi görülmeli. Bu seçimlere de cumhurbaşkanı kimlik kartında uzlaşma sağlanamadığı için gidilmedi mi? Baykal kendi açtığı yolun sonunu cumhurbaşkanı seçimiyle noktalamayı düşünüyor olabilir. CHP'den seçilen DSP'lilerin de ayrılacağı düşünülürse Baykal'ın tereddütleri daha iyi anlaşılabilir. Genel beklenti Baykal'ın bu seçim sonuçlarından sonra istifa etmesi. Sorunlar ve çözümler için olasılıklara birkaç paragraf açalım. "Her devlet sisteminde iktidar vardır. Sadece demokrasilerde muhalefet de vardır." Ama hukuk düzeninde var olan muhalefet bazen fiilen yok olabilir.Açayım:AKP iktidarı döneminde ekonomi yılda ortalama yüzde 7.3 büyüdü. Yüzde 30'a yakın bir büyümedir bu. Sadece AKP'nin değil, herhangi bir iktidar partisinin de bu rakamlarla seçim kaybetmesi mümkün değildir. Ekonominin diğer rakamları da büyümeyle paralel çizgiler izlemiştir. Yani... AKP'nin seçimi kazanması doğaldır. Ancak... Neredeyse her iki kişiden birinin oylarını aldığını işaretleyen sonuçlar sadece ekonomik performansla izah edilemez. Muhalefet partilerinin toplumdaki "ehliyetsiz" yargısı, AKP'nin değirmenlerine su taşımıştır. Seçmen CHP ya da MHP'den birine güven duymamıştır. Hele geçmiş koalisyonları hatırlayarak "CHP-MHP ortak hükümeti" ihtimaliyle dehşete düşmüştür.Özellikle CHP'nin bir alternatif iktidar partisi imajını çizemeyiş nedenleri ciddi olarak araştırılmalı. Yeni bir şeyler söyleyememek, çağı yakalayan projeler üretememek bir yana, en önemli eksiği vitrinidir.Vitrinde "bu devleti yönetebilir" denebilecek isimler gösteremedi. Sadece Baykal ve birkaç ona yakın isim... Hepsi o kadar.Oysa en azından bir "gölge hükümet" oluştursaydı... AKP'nin her bakanının sorumluluk alanı için CHP'nin bu "gölge hükümet bakanları" iyi bir markajla toplumun önüne çıksalar, konuşsalardı... "işte her alanda liderliği olan, bilgili ve modern çağ donanımlı bir kadro" dedirtebilirlerdi. CHP var olan insan kaynaklarını naftalinleyip tavan arasına sakladı.İşte sonuç... CHP'NİN NAFTALİNLİ İSİMLERİ Merhum Turgut Özal bir konuşmamızda "Ulus devlet olmayı bir türlü -tam- başaramadık. Bütünlüğü korumak için din birleştiricidir" demişti. Bunu "Kürt sorunu" bağlamında söylemişti.Güneydoğu illerinde diğer partiler zaten yok. AKP'nin ise DTP'li adaylara tur bindiren başarısı, Turgut Özal'ın söylemiyle örtüşüyor.Güneydoğu'da tarikat, cemaat, aşiret otoritelerinin yönlendirdiği oyların önemli bölümü AKP'ye yönelmiştir. Sonuçları iyi yorumlamak gerekir. Yörede DTP'nin bağımsız olarak seçim kazanmış milletvekilleri "Kürt sorunu" eksenli politika yapıyorlar. Kürt kökenli seçmen tarafından o nedenle seçildiler. Buna karşılık, DTP kökenli oyları da geride bırakan AKP ise yöredeki tarikat cemaat ağında etkili olmuştur. İktidarlara yakın duran aşiret reisleri de toplu oyları AKP'ye yönlendirmişlerdir.Elbette... AKP'nin ekonomide aldığı sonuçlar, daha demokratik yaklaşımları da birer etkendir. Ama merhum Turgut Özal"ın "henüz -tam- ulus devlet olamamanın boşluğunu din mayasıyla doldurmak" görüşü, 2007 seçimleri için de geçerli. AKP Genel Başkanı R. T. Erdoğan ve kurmayları bu "mayayı" meydanlarda, ekranlarda, dile getirmiş değillerdir. Ama zaten o tür dirsek temasları yüzeyde ve sözelde değil derinlerde olur.AKP'nin Güneydoğu'da aldığı sonuçlar bölünme kaygılarına ve çözüm beklentilerine bir pencere açmıştır. gunericivaoglu@milliyet.com.tr DERİN GÜNEYDOĞU