Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan’ın  “Doğan Grubu gazetelerini boykot” olarak algılanan çağrısı bir dizi yoruma açıktır.
Şöyle ki...
1-  Kampların ayrıştığı dönemlerde gazeteler  “rozet” gibidir. Tarafların fanatikleri kendi kamplarının gazetelerini isimleri görünecek şekilde taşırlar.
Kendilerinden olanlara bir tür aidiyet mesajıdır bu.
Kamplaşmayı keskinleştirir.
Buna karşılık...
Sessiz çoğunluk damgalanmaktan kaçınır.
Onlar gazetelerini isimleri görünmeyecek şekilde taşırlar.
Mümkün olduğunca mahallelerinden uzak bayilerden gazete alır, böylece  “mimlenmekten” korunurlar.
Birçok güvenlik soruşturması raporlarında  “siyasal eğilim” tanımlamak için  “Falanca gazeteyi okur” diye notlar düşüldüğü bir gerçektir.
Başbakan Erdoğan’ın  “okumayın” söylemiyle yetinmeyip AKP teşkilatına da bu alanda görev çağrısı yapması sonucunda mahalle ve işyerinde  “partili baskısı” devreye girebilir.
Doğan Grubu’nun gazete okuyucuları düşmez ama AKP’den korkusu ya da beklentisi olanlar  “diğer” (şimdi, -yandaş medya- deyimini bilerek kullanmadım. G.C.) grupların gazetelerini sırf paçayı kurtarmak ya da göze girmek için göstere göstere taşırlar.
Temel özgürlüklerden biri olan ifade özgürlüğü üzerinden silindir geçmiş bir demokrasi, kimse için hayırlara vesile olmaz.
2- Türkiye gibi demokratik yapısı henüz tamamlanmamış bir ülkede başbakan  “bazı gazeteleri boykot” çağrısı yapmışsa, kamu kuruluşlarının reklamları da etkilenecektir elbette...
Sayıları birkaça inmiş olsa da kamu bankaları ve ilan veren diğer kamu kuruluşları ilanlarını, Başbakan’a rağmen Doğan Grubu’na vermekte kendileri için ciddi sakıncalar görürler. Frene basarlar. İlanlarını  “diğer” grupların gazetelerine yönlendirirler.
Belki de  belki(siz) zaten istenen budur.
Bu  -olası- uygulama Doğan Grubu gazetelerine çok büyük rahatsızlık verecek bir yekûn değildir ama kamu kesiminin tümünde bürokrasi, bu grup için çekingen, ağırdan alan bir tutuma girebilir.
Belki de  belki(siz)  böyle bir sonuç da amaçlanmış olabilir.
3- Çağrı sonrası, özel kesimde de bir durum değerlendirmesi doğaldır.
İlanlarını verirken iyi saatte olsunların damarına basmamaya çalışmaları mümkün.
Elbette ellerinde yıllardır yapılan ve sonuçları kanıtlanan gazete ilanları değerlendirme raporları var. Hangi gazetelere verilen ilanların geri dönüşümünün ve sonuç alınışının daha yüksek oranda olduğunu biliyorlar. O nedenle, Doğan Grubu’nun ilanları azalmaz.
Ama özel kesim, ticari gerçeklerle siyasi kaygılar arasıda denge amacıyla  “diğer” gazetelere de ilanlar vermek için  “ek bütçeye” gidebilirler.
4- Bunlar geçmişin deneyimlerinden de yararlanarak ortaya konan teorik yorumlar.
Buna karşılık... Başka gerçekler de var...
Örneğin  satışlar...
“Diğer” medya, iktidarla örtüştükçe satışlarının düştüğü bir süreçte.
Gazetelerin isimleri ile okuyucunun damgalanması mümkün ama ya evinde izlediği TV’ler?
Dört duvarın arasında hangi grubun TV’lerinin izlendiğini AKP teşkilatı nasıl bilecek?
Balıkçı lokantalarındaki  “gramofon kulaklardan” milyonlarcası gerek.
Gazeteleri de internetten okuyanları AKP teşkilatı nasıl takip edecek?
Ya bu boykot çağrısına tepesi atıp 10’ar, 20’şer gazete alarak dağıtan yurttaşlar?
5- Başta AB olmak üzere Batı’da,  “demokrasi” için umut bağlanan AKP, liderinin  “boykot çağrısıyla” hayal kırıklığı yaşatmakta.
Hele  “boykot çağrısının”, Almanya’da  “ülkenin en büyük dolandırıcılığı” ile ilgili yayınlardan sonra yapılması gerçekten talihsizlik.
Burada, Başbakan Erdoğan’ın  “Dolandırılan paralardan Başbakan’a ve Başbakanlık’a ödeme yapıldı” iddialarına tepki göstermek hakkıdır.
Bu çamurun üstünde kalmaması gerekir.
Ciddi, vakur ve net bir Başbakanlık açıklaması, sorunu kökünden çözerdi.
“Bu dolandırıcılığın üzerine sonuna kadar gideceğini” söyleyerek bu açıklamayı tamamlamış olurdu.
Ne var ki...
Bunun yerine sonu  “gazeteleri boykota” varan, öfke yüklü ve buram buram tehdit kokan söylemler, çağdaş demokrasilerde benimsenen  “adaletin dengeli güç kullanımı” ilkesine aykırıdır.
Küresel ekonomik kriz gümbür gümbür gelirken, içeride kamplar oluşturmaya  “aklın aklı” ermiyor.