Şimdi "çözülmez" gibi görünen sorunlar -büyük olasılıkla- birkaç yıl sonra "AKP'nin dikensiz gül bahçelerini" oluşturabilir.
Örneğin...
"Üniversitelerde türban..."
YÖK Başkanı AKP çizgisinde...
YÖK'ün önerisiyle Çankaya'ya sunulan ve atanan yeni üniversitelerin rektörlerinin net çoğunluğu da öyle.
Mevcut rektörler ise, önümüzdeki 2 yıl içinde sürelerinin dolması nedeniyle görevlerini yeni rektörlere devredecekler.
Herhalde bu "yeniler" de AKP zihniyetinin yansımalarını gösterecek.
Türban, artık fiili bir durum olacak.
Kapılardan -rektör emriyle- geri çevirme uygulamaları geçmişte kalacak.
Anayasa değişikliğine gerek bile kalmayabilir.
Anayasa Mahkemesi sınırları
Siyaset literatüründe "postmodern darbe"nin "yargı" ile örtüştüğü iddiaları yoğun.
Yargıtay başsavcılarının Anayasa Mahkemesi'nde parti kapatma davaları açmalarıyla, Anayasa Mahkemesi'nin kararları da önümüzdeki birkaç yılda aşılmış olabilecek.
Anayasa Mahkemesi'nde süresini tamamlayan üyelerin yerine, Çankaya'dan yapılacak yeni üye atamaları, bu yüce mahkemedeki zihniyet ve oy dengesini tamamen değiştirerek, AKP çizgisine çekebilir.
Bu durumda, Anayasa Mahkemesi'ne açılabilecek davaların daha duruşma bile açılmadan reddedileceği günler çok uzak değil.
Zaman AKP'ye çalışıyor.
Kaldı ki MHP'nin 70 parlamenterinin oy desteği vereceğini açıkladığı anayasa değişikliği de siyaset gündemine ansızın düştü.
MHP'nin "parti kapatmayı daha da zorlaştıran, sadece şiddet kullanmaya endeksleyen ve Anayasa Mahkemesi yetkilerini budayan anayasa değişikliği" çağrısı, AKP'yi sıkıştırıyor gibi görünmekte ama kozlar hâlâ AKP'de...
Bu öneriyi cebine koyar, ancak işine geldiği zaman kullanmak üzere saklar.
Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararını açıkladığında "Türkiye'nin alacakaranlığa gireceği" ve "bunu önlemek için anayasa değişikliği" gerekçesi ciddi bir kaygıyı yansıtıyor olabilir ama yeterince açılmadığı için AKP'yi harekete geçirecek bir itici güç olabileceği hayli kuşkulu.
Hele bu değişiklikte "siyasi etik yasası, dokunulmazlıkların kaldırılması, servet bildirimi, siyasi partilerin değil, sorumlularının cezalandırılması" da önerildiğinden, zülfü yare dokunacağı için çok da olasılığı yok.
AKP zaten diğer hâkim tepelerin çoğunu ele geçirdiği için önümüzdeki birkaç yılı kazasız atlatmak şansına sahip. Ondan sonrası zaten cumhuriyetin "beyaz zambaklar ülkesinde" hayaline nokta...
Atatürk'ün "tercüme edilerek mutlaka basılmasını" istediği bu kitap, bir avuç aydının önderliğinde bir milletin yükselişini anlatır.
O dönemde, Kuran-ı Kerim'den sonra en çok satan ikinci yayın olmuştu.
YENİ PARTİ
Siyasetin bugünkü aktörleriyle, AKP'nin durdurulması olası görülmüyor.
Ve... CHP "günah keçisi" yapılıyor.
Vur CHP'ye... Suçla CHP'yi...
Peki CHP bu denli yetersizse, birileri çıkıp yeni baş aktörlüğe neden soyunmaz?
Daha önce de yazmıştım... İşte Cem Uzan örneği...
Bu genç adam tek başına çıktı, asırlık CHP'nin yarısı kadar oy aldı.
Demek olabiliyormuş... Prof. Dr. Burhan Şenatalar'ın "10 Aralık Hareketi" bağlamında gönderdiği "çağdaş sosyal demokrat yeni bir parti için" başlıklı broşürü, böyle bir arayışa katkı olarak göründü. Broşürün beni etkileyen tarafı; seçilen fotoğraflar, başlıklar ve anlatımdaki bilinçaltına olumlu uyarılar veren görsel tasarım ve çağdaş ifade. "Umut iktidar olsun, korku değil" resimaltıyla sunulan fotoğrafla başlıyor sayfalar...
Ve tüm görüntüler, eşlik ettiği satırları okutturacak adrenalini veriyor.
Hele on binleri kucaklayan fotoğrafın altındaki "Bensiz olmaz değil, sensiz olmaz" sloganı... İlk adım güzel, sonrakileri izleyeceğiz.