Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

ATİLLA Olgaç, televizyonda, “10 Rumu öldürdüm. Bunlardan ilki 19 yaşında bir esir askerdi. Elleri bağlıydı. Yüzüme tükürdü. Komutan ‘vur’ dedi ve yürüdü gitti. Alnından vurdum” söylemiyle kendi ayağına kurşun sıktı. Seken kurşun Türkiye’yi de vurdu.
Bir rastlantı... Canlı yayında o programı izliyordum.
Daha doğrusu, kanallar arasında sörf yaparken ekranda Atilla Olgaç’ı görünce takıldım ve kaldım.
Ona -zaman zaman izlediğim- Kurtlar Vadisi dizisinden aşinalığım var.
Mafya babalarından biri rolünde sanki gerçek bir mafyozo idi.

Haberin Devamı
Beyin ifrazatı

Özellikle gözbebeklerinin seri hareketleriyle, deniz feneri gibi çakarak, bulunduğu mekânı en ufak titreşime kadar tarayışı, diğer mafyozoları tarassut altında tutuşu gerçekten etkileyiciydi.
Psikopat mafya babasını son derece başarılı oynuyordu.
Her an tuzağa düşebileceği kuşkusuyla tetikte ve her an infaz emri verebilecek bir karakteri canlandırıyordu. Arkasında o âlemin diliyle “çok leşi olduğu” izlenimini vurguluyordu.
Verdiği bu izlenimin gerçekle örtüştüğünü düşündüren söylemi şimdi hem onun, hem Türkiye’nin başını fena halde ağrıtıyor.

Yapış yapış kirli salgı
OLGAÇ, anlattıklarının savaş suçu olabileceğini ve bu yüzden yargılanabileceğini öğrendikten sonra “Hepsi yazmakta olduğum bir senaryonun satırlarıydı. Gerçekte kimseyi öldürmedim” diye savunmaya geçti.
İnandırıcı değil...
Askerin yaptığı açıklama da Olgaç’ın “geri hizmette olduğu, böyle bir çatışma sürecinde bulunamayacağı” yolunda.
........................
Doğru veya hayali...
Ne olursa olsun, Atilla Olgaç’ın TV’deki sözleri, tam bir “beyin ifrazatı...”
Öyle yapış yapış ve kirli bir salgı ki, kendinin ötesinde Türkiye’yi de lekeliyor.
Rumların 34 yıldır arayıp da bulamadığı malzemeyi, onlara “adrese teslim paket” gibi sunuyor.
Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan radyoları, televizyonları, gazetelerinin yayınlarında “gündemin 1 numarası” Atilla Olgaç’ın bu sözleri...
Onlara göre “itirafları...”
Kıbrıs Rum kesimi AİHM’ye (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) ve savaş suçları için uluslararası yargıya gidiyor.
Bu tartışma sürerken, Rum tarihçi Ronaldos Kaçaunis de 1963’te 32 Türkün Rumlar tarafından nasıl öldürüldüğünü iddia etti, bu da bir insanlık suçu.
Ankara, tarihçi Kaçaunis’in asistini nasıl kullanacak bilmiyorum.
Ama... Kıbrıs Rum kesiminin AB üyesi olması onu daha da avantajlı duruma getiriyor.

İZ BIRAKANLAR
SALI sabahı siyasi partiler grup toplantılarında liderleri izlerim.
Haftada bir onlar için düşüncelerim güncelleşir.
Dünkü konuşmalardan “iz bırakan” iki söylemi yansıtayım...

Beyin ifrazatı

1 CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “Silivri Guantanamo olmasın” uyarısı ilginç bir metafordu.
Siyaset jargonunda tutar.
Baykal, sadece böyle bir başlıkla yetinmedi, altını da iyi doldurdu.
Ergenekon sürecinde 11 ay hapishanede kaldıktan sonra serbest bırakılanların “Neyle suçlandığıma dair bana hiçbir şey söylenmedi” açıklamaları ile “Silivri Guantanamo olmasın” uyarısını iç içe kaşıklar gibi ergenom konumunda sundu.
2 Başbakan Erdoğan, bir kısım basın için “boykot” mesajı veren “O gazeteleri almayın” çağrısında bulundu.
Kendisine göre “yalan haber” ölçütü, Erdoğan’dan “almayın” çağrısının gerekçesi...
“Yalan haber” için yasalar hukuki yolları göstermiştir.
“Düzeltme, tekzip, yargıya başvurma, parasal ceza, hürriyetten mahrumiyet cezası...”
Ama...
Bir ülkenin başbakanı serbest rekabet sisteminde bir kısım şirketlerin ürünlerinin -ki bu örnek de gazetelerdir- satın alınmamasını isterse, üstelik bunu kamuoyu önünde açıkça yaparsa, basın özgürlüğünden tutun da, serbest rekabeti başka firmalar lehine etkilemeye kadar bir dizi yanlışlığın odağı haline gelir.