İngiltere’nin İRA terör örgütüyle “silahları susturan” anlaşma sürecinden alınan derslerden biri de şu:
Çok iyi bir ön hazırlığa dayanan sağlam bir plan yapılmış olmalı.
Hedef saptanmalı.
O hedefe giden yol haritası -bütün olasılıklar dikkate alınarak- çizilmeli.
Planın fizibilitesi “yapılabilirliği” dikkate alınmalı.
Psikolojik ortam hazırlanmalı.
Bunlar yapılmadan girişimlerde bulunmak “tehlikeli maceradır...”
Ayrıntılı ve gerçekçi ön çalışmaya dayanmayan plansız çözüm girişimleri beklentileri yükseltir, düş kırıklıklarına neden olur.
Çözüm girişiminden öncesini de aratacak olumsuz bir “U” dönüşü yaşanır.
Çeyrek “U”
Ankara’nın “çözüm” hedefleyen “Kürt açılımı” ne yazık ki bu sakıncalarla “arızalı” doğdu.
Kapağı basılmış, içindeki sayfaları bembeyaz ve boş olan bir kitap bu açılım...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Diyarbakır gezisindeki heyecan katsayısının istenen yükseklikte olmayışı bu nedenledir.
Ama...
Plansızlığa ve MGK’nın son bildirisine rağmen gene de gezinin performansı iyi.
Yani...
Tam bir “U” dönüşü olduğu, “geri dönüşüm tamamlandığı” söylenemez.
Ama henüz başlarda da olsa “U” harfinin çizim süreci “çözüm” sürecini gölgelemekte.
Cumhurbaşkanı Gül’ün bu gezisi bir “jest” olarak bölgeye ılık esintidir.
Karşılanışı, başta Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir olmak üzere Diyarbakır’daki STK’larla diyaloğu karşılıklı iyi niyet mesajı veren beden dilleri, halkın seslenişi, hatta en büyük başkan bizim başkan sloganları “umudun tükenişi” değil, “arızalara” rağmen hâlâ “beklentilerin sürdüğünü” gösteriyordu.
Burada “Cumhurbaşkanı Gül’ün kişiliğine olan değerlendirmeler, kırıklıkların dışa vurumunda fren etkisi yapıyor” diyebilirim.
Özellikle MGK’nın “tek devlet, tek millet, tek dil” bildirisi üzerinden 24 saat bile geçmeden Gül’ün ziyareti gene de tepkileri törpülemiştir.
Gül’ün bir yandan kucaklayıcı, öte yandan “devlet var” mesajı veren denge çizgisini şahsında sürdürmesi bu gezinin ötesinde de önemlidir.
Çözüm uzun ve zorlu bir yolun sonunda.
Zaman zaman çok duyarlı kavşaklarla karşılaşıldığında, kopmalar yaşandığında devreye ağırlık koyarak engelleri kaldırabilecek isimlere ihtiyaç vardır.
Gül, bu umudu veriyor.
Gerçi BDP Başkanı Demirtaş “MGK bildirisinin altında Cumhurbaşkanı Gül’ün de imzası var” söylemiyle Çankaya ve hükümeti, askeri aynı pakete koyduğunu vurgulamıştır ama bu tutum onun ve temsil ettiği hareketin yararına olmaz.
İleride ve gerektiğinde devreye girecek ağırlıklı bir kişiliğe BDP’nin de ihtiyacı var.
HABERCİLİK!
Ekranda haberleri izliyorum. Sunucu “Başbakan Erdoğan’ın Rize’de baba evine giderek yılbaşını orada geçireceğinin programında yer almadığını... MGK toplantısından sonra ansızın Başbakanlık uçağıyla Trabzon’a uçtuğunu, bunun bir sürpriz olduğunu” söylüyor.
Olabilir...
Ama...
Aynı haberde “Başbakan Erdoğan’ın eşinin, annesinin, kızları ve torunlarının daha önceden Rize’ye geldikleri” de anlatılıyor.
O zaman, bunun neresi sürpriz?
Başbakan’ın eşi, annesi, kızları, torunları yeni yılı Rize’deki Erdoğan’ların baba ocağında, Recep Tayyip Erdoğan olmadan mı yılbaşını geçireceklerdi?
Neyse ki...
Başbakan Erdoğan’ın Ankara’ya dönecek olması da “sürpriz” diye sunulmayacak herhalde.
YENİ YIL
1Ocak’ta “yeni doğmuş bebek” olarak resmedilmişti 2010...
Şimdi, ak sakallı bir dede görüntüsüyle uğurluyoruz.