Bugün, Atatürk'ü kaybımızın 61.yıldönümü.
Sevgiyle ve şükranla anıyoruz.
Önce...
Bu topraklarda gözü olanlara, Atatürk'ün çok zarif ve aydın cevabını yansıtayım.
Atatürk, Yunanistan'ın, Anadolu üzerindeki iddialarının, tarihe dayandırıldığını ve bu nedenle dünya kamuoyunda destek gördüğünü sezmişti.
Eski Yunan uygarlığının, Anadolu'daki izleri ve kalıntıları, Avrupa'da ve Amerika'da bu iddiaya sempatiyle baktırıyor.
Atatürk, Anadolu'nun büyük devletlerin desteğiyle, Yunanistan tarafından işgali girişiminin arkasında, bu motifi görmüştü.
Daha 1920'li yıllarda, Cenevre Üniversitesi Antropoloji Profesörü Egon Peter'in yapıtını okumuştu.
Ayrıca, uygarlıklar tarihi için eserleri incelemişti.
Antik Yunan'ı, eski Mısır'ı, Hint, Çin ve Babil uygarlıklarını araştırmıştı.
Sonunda, Anadolu'da, eski Yunan ve Roma uygarlıklarından daha önce yaşayan uygarlıkları saptamıştı.
Sümerler, Asurlar, Hititler, Lidya ve Frigyalılar v. s.
Ve, 1933'te, Türkiye'nin sanayi yatırımları öncülüğünü yapacak olan bankayı kuruyor.
Adını, bu araştırmaların, Yunanistan'a ve dünya kamuoyuna zarif ve simgesel bir cevabı olarak Sümerbank koyuyor.
Gene, aynı simgesel ve entelektüel bir meydan okuyuş...
1935'te ise, Türkiye'nin yeraltı zenginliklerini çıkaran ve işlemek üzere kurduğu madencilik alanındaki bankaya ise, Etibank adını veriyor.
Dikkat ediniz...
Orhunbank, Ötükenbank, Turanbank, Bozkurtbank gibi Türkçülüğü simgeleyen isimler seçmemiş.
Atatürk'ü, bazı önyargılı postmodernistler(!) ırkçılıkla suçlamışlardır.
Ayrılıkçılarla aynı kabı kirletenler de öyle.
Oysa...
Atatürk, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir" demiştir.
Böylece, "ırkçılık değil, ortak değerler, ortak özgürlükler ekseni" etrafında - birleştirici bir ulus - tanımı yapmıştır.
Modern Türkiye'nin lokomotifi olacak bankalara koyduğu isimler, hem ona ırkçılık iddialarını yadsıyan cevaptır... Hem de topraklarımız üzerindeki Yunanistan iddialarından bu güne kadar süren ayrılıkçı tertiplere kadar çok yönlü teorik, tarihi ve ideolojik saldırılara karşı, sağlam fikir mevzileridir.
Sonraki yıllarda, O'nun, Anadolu üzerindeki uygarlık katmanlarının sentezine, Türkiye Cumhuriyeti'nin sahipliği görüşü, aydınlarımızca benimsenmiş ve işlenmiştir.
Yabancı dillere çevrilen bir iddia haline gelmiştir.
Halikarnas Balıkçısı adını kullanan Cevat Şakir Kabaağaç, bu felsefeyi sürdürenlerin başında gelir.
Atatürk'ün böylesine derinliği olan tavırları, büyük bir kültür birikiminden kaynaklanmıştır.
Daha önce de belirttim, Atatürk'ün yarattığı manyetik alan, toplumu elektriklendirişi...
Kısacası, Atatürk büyüsü, kültür kimyası ile oluşmuştur.
Gürbüz Tüfekçi'nin araştırmasına göre, 1800 cilt dolaylarında kitap okumuş.
200 bin dolaylarında satır altı çizmiş.
Binlerce kenar notu ve dipnot yazmış, çarpı işareti koymuş.
Bir o kadar da tek kelimelik not düşmüş:
"Önemli..."
Fransa'nın 16 yıl Başkanlığını yapmış bulunan François Mitterrand'ın yiğeni Frederic Mitterrand, ülkesinin saygın aydınlarından biridir.
Dünya liderleri için, biyografi dizileri de hazırlar.
Sanat Çevresi adlı programı, aydınların forumu gibidir.
Bu yıl, Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. kuruluş yıldönümü bağlamında, bir Atatürk belgeseli yaptı.
Bakınız, bizim Durum programı için, Reya Kumbaracıbaşı'na, Atatürk için ne söylemiş?
"Atatürk, çağa hızır gibi yetişmiş bir büyük insandır. Atatürk, iki savaş arasındaki otoriter rejimlerin çok olduğu bir dünyada, diğerlerinden tamamen farklıydı.
O otoriter rejimlerin yol açtıkları felaketler dikkate alınarak, Atatürk'ün farkı çok daha net anlaşılıyordu.
Ama, sadece o dönemi parantez içine alarak Atatürk'ü değerlendirmek, haksızlık olur.
Yüzyıla yakın süredir, hala hem Türkiye için hem diğer Müslüman ülkeler için en geçerli referanstır.
Çok iyi yetişmişti.
Yalnızca bilimsel, ekonomik kitaplar okumakla kalmazdı.
Fransız klasiklerini, örneğin, Balzac, Flaubert ve diğer romancıları da okurdu.
Voltaire okuyordu ki, bu onun ne geniş kültüre sahip olduğunu gösterir.
Bir politikacının yalnızca politikayla ilgilenmemesinin, duygulara ve sanata yakınlığının önemli olduğunu düşünüyorum.
Atatürk, politikanın tamamen dışında olan bir kitabın, müziğin hatta yemeğin verdiği felsefe hakkında konuşacak bilgi birikimine sahipti.
Atatürk, insalcıldı.
Milletine heykel gibi uzak değildi.
Atatürk'ün insanlara yakın olması da, - O'nu takip etmeyi - zorunluk değil - içten arzu - haline getiriyordu."
İşte Atatürk karizmasının genlerinde var olan büyüklüğün yanı sıra engin kültür birikimi.
Atatürk, Türkiye'yi yattığı yerden ilkeleriyle, devrimleriyle, O'na duyulan sevgi ve saygıyla hala yönetiyor.
Atatürk, bu yüzyılın mucizesi ve gelecek yüzyıllara uzanacak bir mitoloji kahramanı gibidir.
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr