Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yakın bir dostundan Derviş değerlendirmesi:
"Anlamadığım ve belki hiç anlayamayacağım kadar inatçı.
Daha geniş bir ittifak için sonuna kadar gitmekte ısrarlı. Ya bildiği bir şey var. Sonuç alacağına inanıyor, hep birlikte yüzümüz gülecek... Ya da bir sonuç alınamayacak. Kaybedilenlere hep birlikte üzüleceğiz."
Derviş’in bu tarzının örnekleri daha önce yaşandı.
- ABD’den ekonomiye kurtarıcı olarak çağrıldığında ona önerilen rol Merkez Bankası Başkanlığı idi. Derviş "Bakan olmazsam bu sorumluluğun gereğini yerine getiremem" dedi. ANAP ve MHP direnişlerini kırdı. Ekonominin patronu bakan olarak göreve geldi.
- Telekom’un özelleştirilmesinde başta Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz olmak üzere üç konuda üç bakanla karşı karşıya geldi. Üçünde de sonuç aldı. Bakanlar ayrılmak zorunda kaldılar.
- Ekonominin başından uzaklaşması için MHP baskıları da etkili olmadı. Kendi istediği ana kadar görevi sürdürdü.
Yani...
Gene göğsüne yakın tuttuğu ve göstermediği bir güçlü kartı mı var?
O kartla mı sonuç alacağına inanıyor?

Son günlerde Derviş, yakın çevresine elindeki kartın ucunu göstermekte; "CHP ve YTP üzerinde ittifak için kamuoyu baskısı kurarak sonuca gitmek..."
Üç büyük işçi kuruluşu bu doğrultuda açıklama yaptılar bile.
Diğer sivil toplum örgütleri de devreye giriyorlar.
Ardından toplumun kanaat önderleri...
Hangi seçim sonucu Türkiye’nin başına nasıl çoraplar örer mesajını veren sandık simülasyon araştırmaları.
Öyle bir rüzgâr estirmek ki... Bütünleşmeye "karşı çıkmanın büyük sorumluluğu ağırlık koysun."
Derviş’in ilk amacı Baykal ve Cem’i şu önümüzdeki günlerde bir araya getirmek.
Konuşmalarını sağlamak.
Çok zayıf olasılık ama bu olursa, ikinci aşama için gene aynı kamuoyu rüzgârlarıyla "ben merkezci tavırları aşacak büyük dalgayı yaratmak. Makul çözüm üretmek."
Olur mu?
Baykal’ın çağrısı bu bağlamda bir adımdı.
Bir sonuç alınamasa da bir süredir izlediği "hırçın olmayan imajının" çizgilerini koyulaştırmış olacak.
Ayrıca...
Sadece kamuoyu baskısı değil, taraflardan birinin de "bütünleşme" yaklaşımı Derviş’in elini kuvvetlendiriyor mu?
Belki...
Ama Cem’in daha baştan tavır koyuşu dikkat çekici.
İlk buluşma olasılığını bile havada bırakmakta.
Sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, kanaat önderlerinin devreye nasıl gireceklerini, etkili olup olamayacaklarını göreceğiz.
Ancak Cem, ittifakı partiyle değil, asıl onlarla yapmak görüşünde.

Derviş’e ARI Grubu simülasyon programı ile çeşitli seçim sonuçlarını sunuyor.
ARI Grubu Kemal Köprülü’nün başkanlığında, ciddi çalışan siyaset gözlemcisi ve üreticisi bir kuruluş.
ARI’nın araştırmacılarına göre hem YTP, hem CHP’nin barajın altında kalmaları felaket... Birinin baraj altında kalması ise Türkiye siyasetinin dengelerini altüst edebilir.
Kemal Derviş kendi katkısını ölçüyor.
YTP ya da CHP’den birine girerse, "katsayısıyla o partiye getirisinin gerekli büyüklüğü oluşturmayacağı" kanısını koruyor.
4 Kasım’ı daha önceden bire bir yaşıyor!

Hurşit Güneş’in ilginç bir yaklaşımı var.
"İttifaklara karşı çıkışın sır nedeni de belirsizliğe adım atmak ve sonra çok pişman olunacak bir ortamın içine düşmektir. O nedenle ben bir plan öneriyorum" diyor.
Birleşme çatısı... Seçim sürecinde kimin genel başkan olacağı... Aday listelerinin nasıl saptanacağı... Liderlerin propaganda etkinliklerine eşit katılımları... Başbakan adayının seçim sonucuna göre belirlenmesi... Hatta ortak kurultay...
Bu modeli liderler incelemeli.
Belki bir çıkış bulunabilir.
Yoksa...
Daha aday listeleri bildirim tarihine kadar bu pirinç su kaldırır.
Aday listeleri açıklandıktan sonra küskünler harekâtı ile seçimlerin iptali bile söz konusu.
Hele bir de Ekim’de ABD’nin Irak’ı vurması gündeme gelirse!
......
Bütün bu karmaşa arasında güzel olan şey "ekonominin iyi dayanmakta oluşu."