13 Şubat 2005... Şeffaf Oda’da Sevgililer Günü... Konuklarım; Can Dündar, Günseli Kato, Pınar Altuğ.
Programın sonunda Can Dündar’dan sevgililer günü için yazdığı “Eğer”i okumasını istiyoruz.
Yayın sırasında telefonlar susmuyor... Yazıyı maille isteyenlerin, programın tekrarını talep edenlerin sayısı oldukça fazla...
Videosu internette hâlâ paylaşılıyor.
Eğer’in Şeffaf Oda boyutu böyle...
Can Dündar boyutunu da kendisinden dinleyelim:
“Eğer’i ilk bu programda okumuştum. O günden beri bu yazıyla yaşıyorum desem yeri var. En çok istek alan yazım haline geldi. Ben de yeni yayımlanan Aşka Veda kitabıma ilk yazı olarak onu koydum.”
Can Dündar 7 yıl sonra o yazıyı Şeffaf Oda’da tekrar okuyor...
Funda Arar’ın gözleri buğulanıyor.
Aşka Veda, Can Dündar’ın aşka dair yazılarını bir araya getiriyor.
Aşka Veda’da bir türlü veda edemediğimiz aşk anlatılıyor.
...........................
Romantik isyankâr Can Dündar’ın ses tonu etkileyici... “Müzik yapsaydı güzel olmaz mıydı” diye soruyorum. Funda Arar “olabilir ben hiç duymadım şarkı söylerken” diye yanıtlıyor.
Can Dündar “hiç tavsiye etmem” diyor gülerek...
...........................
Can Dündar’a kadın kılığına girdiği tiyatroyu soruyorum. Şöyle açıklıyor:
“Şiddete dikkat çekmek amacıyla yapılmış okuma tiyatrosuydu. İsveç Tiyatrosu’nun sahnelediği bir oyundu. Dünyanın 7 farklı ülkesinden şiddete maruz kalmış 7 kadının rol aldığı güzel bir oyun. Ben, Rusya’da kadınlar için telefon hattı kuran ve onların dertlerine el atan bir şiddet mağduru Rus kadınını seslendirdim. Erkek olarak bir kadının öyküsünü anlatıyor olmak heyecan verici bir deneyim.”
FUNDA ARAR’IN PRAG SEÇİMİ
FUNDA Arar’ın yeni albümü “Sessiz Sinema”, bana Oscar ödüllü The Artist filmini anımsattı.
Funda anlatıyor: “İsminden de anlaşılacağı gibi sessiz film gibi çektik klibi. Bana eşlik eden arkadaşımla birlikte çok ünlü iki sinema oyuncusunu canlandırıyoruz. Dekor, saç, makyaj 1930’lu yılları yansıtıyor. Mutlu sonla biten bir aşk filmi.”
Albümün 6 şarkısında Prag Senfoni Orkestrası eşlik etti. Senfonik bir albüm değil ama yaylıları Prag’da çaldırdık. Ben yıllardır çok istiyordum. 3 gün Prag’a gittik. Burada neden yaptırmadın diye soruyorlar. Burada da senfoni orkestralarımız var, çok iyi müzisyenler var ama maalesef o kaydı elde edebileceğimiz stüdyolarımız yok. 100 senelik bir binada kayıtlarımızı yaptık.”
Funda Arar’ın şarkı seçimleri çok güzel ama en önemli özelliği yorumlayış tarzı...
“Ben şarkıları yaşayarak okuyorum. Dinleyenin etkilenmesi ve onun da yaşaması önemli bir şey. Eğer onu geçirebiliyorsam ne mutlu” diyor.
.......................
Sessiz Sinema ve Aşka Veda ile Funda Arar ve Can Dündar keyifli bir pazar harmanı...
9 bin yıllık kira
İRLANDA’NIN başkenti Dublin’de dünyanın en ünlü birası Guinness üretiliyor.
Artık müze olan Guinness’in eski tesislerini Arthur Guinness 9 bin yıllığına kiralamış. İddiaya bakın...
“Bu bira var ya, bu bira en az 9 bin yıl daha üretilecek” demiş oluyor.
Gerçekten de -daha kaç yıl üretilecek bilemem ama- dünyanın en çok satılan birası bu.
Dünyada günde yaklaşık 10 milyon pint (bizde Arjantin dediğimiz büyük biralara verilen ad.) Guinness içiliyor.
Yılda 2 milyar pint... Bardağı hafifçe çalkalayıp önce koklamak sonra yudumlamak gerekiyor.
Ağızda 5 saniye kadar -yanakları da ıslatarak tutmayı- öneriyorlar. Leziz...
İçimi hafif.
Kalori değeri bir bardak portakal suyu kadar.
Bileşimi sadece su, arpa ve mayadan ibaret...
Diğer biralardan farklı olarak yüzde 80’i karbondioksit değil nitrojen...
Kabarcıklar yüzeyde patlamıyor bardağın cam kenarlarına ulaştığında tekrar aşağıya yol alıyor.
Bardağın doldurulması sürecinde yukarıdaki 4’te 1 boş bırakılıyor. 50 saniye bekleniyor.
Sonra tamamı dolduruluyor.
İçinde şeker ve ek alkol ya da renk katkısı yok.
Zaten başta Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri katkıyı yasaklamış.
New York Brooklyn Brewery’nin bira ustası Garrett Oliver’e göre “bir bira, iyi bir arkadaş gibidir.”
İrlandalılar bu ikisini birleştirmiş.
Elde bira bardakları, arkadaşlarıyla publarda çene çalıyor, kahkaha patlatıyorlar.
Publar İrlandalıların ikinci adresi.
PUBLARDA HAREM
DUBLİNLİ işçiler arasında Guinness çalışanları yüzde 10-20 daha yüksek ücret alıyor.
Ayrıca her birinin günde 2 pint bira içme hakları var.
Yüzme havuzları ve diğer spor alanlarına sahipler.
Dublin’de bazı “en”leri de yaşadık.
Bir Bodrum’daki 20 metre kare alanıyla Dawson Lounge Dublin’in en küçük barı.
Bruxelles ise kentin en eski pubı.
1198 yılında kurulmuş. Salonun küçük bir bölümü ahşap çerçeve ile ayrılmış. İçinde salona açılan küçük pencereler var. Eskiden kadınlar bu “harem” diyebileceğimiz küçük bölmede toplanırmış.
O küçük pencerelerden salondaki bara seslenerek bira isterlermiş. Bin yıl sonra gelinen sosyal yapıyı ise en iyi Cafe du Seine yansıtıyor. Milyonlarca dolar harcanarak gerçekten ilginç bir iç mimarisi olan mekân oluşmuş.
Metro kompartımanı gibi kalabalık.
Kızlar ve erkekler “iyi hoş da neden ayakta” sorusuna çanak tutuyorlar.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025