Dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Harvard’ı turluyorduk.
Binalardan birinin üzerinde gördüğüm levha şaşırttı.
“İslam Hukuku” üzerine çalışmalar yapılması için inşa edilen binanın finansmanını “Bin Laden” sağlamış. Faaliyetini sürdürmesi de “Bin Laden” kaynağından karşılanıyormuş...
11 Eylül 2001 saldırısı henüz yeni yaşanmıştı.
Bu levha, hâlâ nasıl o duvarda kalabiliyordu?
İzah ettiler:
“Bu, İslam Hukuku Enstitüsü’nün finansmanı 11 Eylül saldırısını düzenleyen terörist Bin Laden değil, onun kardeşidir.
Boston’da saygın bir kişiliktir.
Hatta 11 Eylül’den sonra onun Amerika’dan gitmemesi için itibarlı The Boston Globe Gazetesi tam sayfa yayın yaptı.
ABD basınında röportajları yayımlandı.”
GS’NİN HALLERİ
Galatasaray’ın yeni arenasının mimarı Mete Arat, 15-16 yaşlarımızdan bu yana arkadaşımdır.
Damardan değil ama Beşiktaşlıydı.
Bir süre önce söyleşirken, “ben artık Galatasaraylıyım” dedi.
Kimse, “tabii projeyi yaptı, iyi para aldı, Galatasaraylı oldu” gibi “düz mantık” ucuzluğuna girmesin.
Mete’nin izahı şöyle oldu:
“GS kongresine gittim. Oradaki nezaketten, üyelerin düzeyinden, konuşmalardaki saygıdan etkilendim.
Sonra bir araştırma yaptım.
Üniversitesi, yüz yıllara dayalı okulu ve gelenekleriyle böyle bir kulüp dünyada yok.”
Ben de “GS’den koşan 400 metre Türkiye şampiyonu komşunun oğlu Vural abinin” telkiniyle sarı kırmızılı olmuştum.
Ama Mete’nin gözlemlerini ilerdeki yıllarda paylaştığım için “bu kulübün sevdalısı” oldum.
Hâlâ öyleyim...
Bu satırlardan sonra acımı paylaşayım:
Pazar gecesi Galatasaray’ın düştüğü hal, içimi parçaladı.
Genel kanı, “105 yılın en kötü GS takımının bu olduğu...”
Bunu iddia edecek kadar araştırma yapmış değilim fakat Galatasaray’ın takımıyla, yönetimiyle tel tel döküldüğü kanısındayım.
Bu böyle gitmez...
Gidemez...
Peki, Galatasaray’ı nasıl bu zilletten kurtaracağız?
Kafamda elbette bazı cevaplar var.
Ama...
Önce, kafasına, yüreğine inandığım “o kişiyle” konuşacağım.
Bu yazı devam edecek.