Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yunan Dışişleri Bakanı Papandreu, kan kanserli bir G. Kıbrıslı çocuğa ilik aramak üzere Milliyet'in katkısını istedi.
"Milliyet ağırlık koyduğu konularda etkili oluyor" dedi.
Bir rastlantı değil.
Milliyet için bu izlenimler yarım yüzyılda oluşmuştur.
Örneğin...
İşte Galatasaray Kongresi bağlamında bir Milliyet anısı...
Milliyet Gazetesi'nin unutulmaz genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi, yıllar önce telefonla Selahattin Beyazıt'ı arar:
"Galatasaray'ın iyi yönetilmesi lazım. Galatasaray Kongresi yaklaşıyor.
Başkan olacaksın."
Beyazıt, "Abdi sen ne diyorsun. Ben futbol kulübü yöneticiliği bile yapmadım. Başkan nasıl olurum?" diye karşı çıkar.
Abdi Bey "inan bana yaparsın. Sen 'evet' de ve gerisini bana bırak" der.
Beyazıt, İpekçi'ye öylesine sevgi doludur ki öneriyi geri çevirmez.
Ve hiç kulis yapmadan, seçilme çabası göstermeden kongreyi kazanır.

Erkeğin süsü

Bu olay Milliyet etkinliği için bir göstergedir.
Galatasaray gibi kültür dokusu derin bir camiayı, yaşamında kulüp yöneticiliği bile yapmamış bir isme yönlendirmek ancak büyük bir güven ve saygı odağı olmakla mümkün.
Abdi İpekçi ile onun yönetimindeki Milliyet ve daha sonraki dönemlerin Milliyet'i, yarım yüzyıllık geçmişinde böyle bir dizi oluşumu gerçekleştirmiştir.
Bu anıyı Selahattin Beyazıt'tan birkaç kez - bir kez değil - dinledim.
Hiçbirinde "kendi kişilik faktörünü" dile getirmedi.
Konfüçyüs "tevazu erkeğin süsü" der.
Abdi İpekçi de zaten neden Selahattin Beyazıt için ısrarlı olmuştu ki...

Milliyet ağırlığı

Milliyet'in herhalde en eski okuyucuları arasındayım.
İlk delikanlılık çağlarında Milliyet'i spor sayfalarından başlayarak okurduk.
Yani başından değil, tersinden...
Milliyet spor sayfaları, genç kesimin ortak paydasıydı.
Zamanla ilk sayfaya da bakmaya başladık. Kısa, öz, yalın dille yazılmış haberleri kolayca okuyorduk.
Bir de imzasız başyazılar vardı... Çok yıllar sonra öğrendiğimiz "haber analizi" diye anılan türden aydınlatıcı, yargıyı ise okuyucuya bırakan başyazılardı.
Birinci sayfada başlayıp, birinci sayfada biterdi.
Abdi İpekçi bir süre böyle imza atmadan yazdıktan sonra "artık yazılar oturdu, zamanıdır" diye düşünüp, yazının altına adını koymaya başladı.
Ve bizim kuşak, yavaş yavaş iç sayfalara da geçtik.
R. C. Ulunay, Peyami Safa, Burhan Felek, Çetin Altan, Hasan Pulur, Haldun Taner... Bülent Ecevit, Turhan Selçuk, Bedri Koraman ve diğer değerli yazar, çizerlerle bu sevgiyi sürdürdük.
İşte benim Milliyet'le ilişkimin, göz göze gelme, flört ve nihayet aşk yılları...
Sonra da bu ilişki hep sürdü.

Büyü

Gazeteciliğe başladım.
İçimde hep Milliyet'te çalışmak duygusu vardı.
Aradan yıllar geçti. Artık 4 yıldır ben de Milliyet ailesindenim.
Bu gazetenin "basında güven" simgesi oluş sürecini yıllarca dışarıdan izlemiştim. Şimdi o büyünün içindeyim.
Ve Milliyet bir kez daha doğmakta.
Geleneklerinin, gücünün, saygınlığının, güvenliğinin çizgisini ve ilkelerini koruyarak 2000'lere yeni sayfalarla açılıyor.
50. yılını geride bırakırken, siz ve biz Milliyetçiler, bir yeniliği daha paylaşıyoruz.
Nasıl ki biz delikanlılık çağlarında Milliyet'le başlamıştık... Şimdi de köklerimizi korurken, taze dallarımızla bugünün gençlerine uzanıyoruz.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr