Yunan Dışişleri Bakanı Papandreu, kan kanserli bir
G. Kıbrıslı çocuğa ilik aramak üzere
Milliyet'in katkısını istedi.
"Milliyet ağırlık koyduğu konularda etkili oluyor" dedi.
Bir rastlantı değil.
Milliyet için bu izlenimler yarım yüzyılda oluşmuştur.
Örneğin...
İşte
Galatasaray Kongresi bağlamında bir
Milliyet anısı...
Milliyet Gazetesi'nin unutulmaz genel yayın yönetmeni
Abdi İpekçi, yıllar önce telefonla
Selahattin Beyazıt'ı arar:
"Galatasaray'ın iyi yönetilmesi lazım. Galatasaray Kongresi yaklaşıyor.Başkan olacaksın."
Beyazıt, "Abdi sen ne diyorsun. Ben futbol kulübü yöneticiliği bile yapmadım. Başkan nasıl olurum?" diye karşı çıkar.
Abdi Bey "inan bana yaparsın. Sen 'evet'
de ve gerisini bana bırak" der.
Beyazıt, İpekçi'ye öylesine sevgi doludur ki öneriyi geri çevirmez.
Ve hiç kulis yapmadan, seçilme çabası göstermeden kongreyi kazanır.
Erkeğin süsü
Bu olay
Milliyet etkinliği için bir göstergedir.
Galatasaray gibi kültür dokusu derin bir camiayı, yaşamında kulüp yöneticiliği bile yapmamış bir isme yönlendirmek ancak büyük bir güven ve saygı odağı olmakla mümkün.
Abdi İpekçi ile onun yönetimindeki
Milliyet ve daha sonraki dönemlerin
Milliyet'i, yarım yüzyıllık geçmişinde böyle bir dizi oluşumu gerçekleştirmiştir.
Bu anıyı
Selahattin Beyazıt'tan birkaç kez
- bir kez değil - dinledim.
Hiçbirinde
"kendi kişilik faktörünü" dile getirmedi.
Konfüçyüs "tevazu erkeğin süsü" der.
Abdi İpekçi de zaten neden
Selahattin Beyazıt için ısrarlı olmuştu ki...
Milliyet ağırlığı
Milliyet'in herhalde en eski okuyucuları arasındayım.
İlk delikanlılık çağlarında
Milliyet'i spor sayfalarından başlayarak okurduk.
Yani başından değil, tersinden...
Milliyet spor sayfaları, genç kesimin ortak paydasıydı.
Zamanla ilk sayfaya da bakmaya başladık. Kısa, öz, yalın dille yazılmış haberleri kolayca okuyorduk.
Bir de
imzasız başyazılar vardı... Çok yıllar sonra öğrendiğimiz
"haber analizi" diye anılan türden
aydınlatıcı, yargıyı ise okuyucuya bırakan başyazılardı.
Birinci sayfada başlayıp, birinci sayfada biterdi.
Abdi İpekçi bir süre böyle imza atmadan yazdıktan sonra "artık yazılar oturdu, zamanıdır" diye düşünüp, yazının altına adını koymaya başladı.
Ve bizim kuşak, yavaş yavaş iç sayfalara da geçtik.
R. C. Ulunay, Peyami Safa, Burhan Felek, Çetin Altan, Hasan Pulur, Haldun Taner... Bülent Ecevit, Turhan Selçuk, Bedri Koraman ve diğer değerli yazar, çizerlerle bu sevgiyi sürdürdük.
İşte benim Milliyet'le ilişkimin, göz göze gelme, flört ve nihayet aşk yılları...
Sonra da bu ilişki hep sürdü.
Büyü
Gazeteciliğe başladım.
İçimde hep
Milliyet'te çalışmak duygusu vardı.
Aradan yıllar geçti. Artık
4 yıldır ben de Milliyet ailesindenim.Bu gazetenin
"basında güven" simgesi oluş sürecini yıllarca dışarıdan izlemiştim. Şimdi o büyünün içindeyim.
Ve
Milliyet bir kez daha doğmakta.
Geleneklerinin, gücünün, saygınlığının, güvenliğinin çizgisini ve ilkelerini koruyarak
2000'lere yeni sayfalarla açılıyor.
50. yılını geride bırakırken, siz ve biz
Milliyetçiler, bir yeniliği daha paylaşıyoruz.
Nasıl ki biz delikanlılık çağlarında
Milliyet'le başlamıştık... Şimdi de köklerimizi korurken, taze dallarımızla bugünün gençlerine uzanıyoruz.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr