Güneri CIVAOĞLU
KUTLU Savaş'ın,
Başbakan için hazırladığı rapor büyük bölümüyle açıklandı.
Gazete manşetlerinde ve televizyon ekranlarında fırtınalar kopardı.
Raporun, yankılarının ve yarattığı beklentilerin üzerinde düşüncelerimizi sıralayalım:
Önce, açıklamaların genel değerlendirmesi...
Kutlu Savaş'ın
Susurluk Raporu'nda belirtilenlerin azımsanmayacak bir bölümü daha önce gazetelerde, televizyon programlarında yer almıştı.
TBMM Susurluk Komisyonu çalışmaları bağlamında kamuoyuna açıklanmıştı.
Elbette...
Çok yeni olan ve
"dehşetle karşılanan" yepyeni saptamalar ve isimler de var.
Ancak...
Bunlar - genellikle - hukuki kanıtlar oluşturmuyor.
Devlet içine sızmış ya da devlet içindeyken yozlaşmış isimlerle mafya bağlantılarının kadastrosunu ortaya koymakta.
Devlet hizmeti gibi yüksek bir amaçla başlayan örgütlenmenin kişisel menfaat şebekelerine dönüşmesinin...
Ve uyuşturucu, kumar, bankacılık sistemi, haraç bataklığına sürüklenişinin resmi çiziliyor.
Fakat bu resim, henüz hukuk belgesi niteliğinde bir suçüstü fotoğrafı değil.
İtalya'da temiz eller operasyonunu yapan
Di Pietro, Mehmet Ali Ağca davasının savcısı Marini ve
İtalya'da mafya, siyasetçi, gizli servis üçgenindeki bazı bağlantılı ve netameli ünlüleri çökerten
Savcı Scarpinato ile bu konuları zaman zaman konuştuk.
Onlar
"teftiş raporları, varsayımlar değil sağlam hukuk kanıtları" arayarak sonuca ulaşmışlardı.
Savcı Marini, gazeteci
Uğur Mumcu ile tutarlı bir diyalog kurduklarını söylemişti.
"Çünkü o hukuk doktoruydu, araştırmalarını yaparken sağlam hukuk kanıtı arıyordu" demişti.
Türkiye yargı erki de hiç kuşku yok ki, karar verirken böyle sağlam hukuki kanıtlar arayacaktır.
Yılmaz, Uğur Dündar ve
Arena yöneticileriyle konuşurken bu gerçeğin bilincinde görünüyordu.
Bu günden yarına sonuç alınacağı gibi, hayali iddialar ortaya atmadı.
Beklentiler çıtasını çok yükseğe kaldırmadı.
Çünkü...
O da belirtti ki...
"Kutlu Savaş'ın raporu ilişkilerin bir genel resmini ve bağlantıları ortaya koymaktadır. Bunların yargıya malzeme oluşturması için başka adımlar atılmalıdır."
Yılmaz'a göre bundan sonrasının parametreleri şöyledir:
1 - Medya ve kamuoyu baskısı sürmelidir. Olay diri tutulmalıdır. Politikacılar ve bürokrasi üzerinde kamuoyunun sürekli baskısı olmalıdır.
2 - Aralarında hazine, maliye uzmanlarınında bulunacağı bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon politikacı, bürokrat, olaya bulaşmış güvenlik örgütü mensupları ile uyuşturucular, gazinolar, kamu bankaları, cinayet sanıkları ve hükümlüler arasındaki ilişkilerde derinleşip kanıtlar bulmaya çalışacaktır.
Bu kanıtlar yargıya sunulacaktır.
3 - Soruşturmanın, kanıtlara ulaşması için hadiselerin içinde yeralmış kişilerin konuşmaları gerekiyor. Mafyanın ünlü Omerta (= susmayıp, konuşana ölüm) yasasına karşı konuşacak olanların can güvenliklerinin sağlanması, gerekirse yeni bir kimlik ve yaşam koşulu verilmesi gerekiyor.
Ayrıca, itiraf yasası çıkarılarak, hadiselerin içinde yer alanların konuşmaları halinde ceza almaları da önlenecek.
İtiraf Yasası Meclis'in birinci öncelikli gündeminde.
4 -
Devlet Memurin Kanunu bir memur hakkında soruşturma açılmasını amirin iznine bağlamıştır. Yargı yolu önündeki bu engel, bir yasa değişikliği ile kaldırılacaktır.
Yasa dışı örgütlenmenin yetkilileri durumundaki amirler, yasa dışı faaliyetlerde kullandıkları ve emir verdikleri memurlar için soruşturma ve yargı iznini verirler mi?
5 - Bu kirli ilişkiler ağının içinde politikacılar da olabilir.
Onların
dokunulmazlık zırhı kaldırılmadıkça soruşturmalar ve yargı yolu yukarı noktalarda tıkanır.
Temiz Eller Operasyonu ayaklarda ve ellerde kalır.
Kirli beyinlere ulaşamaz.
Bütün bu aşamalar umutları kırmasın.
Soruşturmalar, yasa değişiklikleri elbette zaman alabilir.
Ama...
Medyanın ve kamuoyunun baskısı ile dosya gündemde tutuldukça ağır da olsa sağlam adımlarla sonuçlara ve kanıtlara doğru ilerleme olur.
Sonuçlar alınır.
Di Pietro, Marini, Scarpinato kamuoyu ve medya baskısının çok önemli olduğuna işaret etmişlerdi.
Uzun gibi görülen süreçte sürekli olarak yeni bulgular ve kanıtlar ortaya çıkacaktır. Hadise daima diri kalacaktır.
Püf noktası budur.
.............
NOTLAR:
1 -
Ankara'daki öğrencilik yıllarından arkadaşım gazeteci yazar merhum
Uğur Mumcu'nun ölüm yıldönümünde ailesine, meslektaşlarımıza, ulusumuza ve tümüyle insanlığa başsağlığı diliyorum.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) İstanbul Şubesi'nin uyarısını ve sorgulamasını yansıtmakta yarar görüyorum:
"Uğur Mumcu öldürüleli 1826 gün oldu; katiller hala yakalanamadı."
2 -
RP Genel Başkan Yardımcısı Recai Kutan telefon etti.
"Yılmaz, Erbakan görüşmesinde - iktidarla uyum sağlanırsa, örgütümüzü ve tabanımızı sokağa indirmeyiz -
diye bir sözün, Erbakan tarafından söylenmediğini" bildirdi.
Konuyu bu görüşmeye katılan Anavatan Grup Başkan Vekili Ülkü Güney ile de konuştum. O da
Kutan'ın bu açıklamasını doğruladı.
Ayrıca...
"RP Grup Başkan Vekilleriyle Anavatan Grup Başkan Vekillerinin gerek Anayasa değişikliği için, gerek orduya, yargıya, laiksizme karşı ortak oluşturmasının asla söz konusu edilemeyeceğini" ekledi.
Yazımda zaten
"Bu yoldaki haberlerin doğru olmamasını diliyorum" ifadesini kullanmıştım.
Açıklamaları bu dileğin doğrultusunda yansıtıyorum.
G.C
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr