Güneri CIVAOĞLU
Susurluk Raporu'nun tamamı açıklanmalı mı?
10 günlük tatil süresince okuduğum kitaplardan biri de,
Büyükelçi Kamuran Gürün'ün,
SAVAŞAN DÜNYA VE TÜRKİYE adlı çalışmasıydı.
Bu çok değerli kitabın sayfalarından günümüze alıntılar yapalım.
"Kutlu Savaş'ın Susurluk Raporu'nun tamamı açıklanmalı mı" tartışmalarına belki bir katkısı olur.
"Lenin'in Vasiyetnamesi" diye anılan ve
Lenin tarafından dikte edilen notlar, aradan
çeyrek yüzyıldan fazla süre geçtikten sonra
Kremlin'in patronlarından
Kruşçev tarafından açıklanmıştır.
Lenin'in, ölmeden önce dikte ettiği satırlar şöyle:
"Genel Sekreterlik makamına geçtikten sonra yoldaş Stalin, geniş yetkileri elinde toplamıştır.
Bunları her zaman gerekli özenle kullanabileceğinden emin değilim. Stalin son derece kabadır.
Kendi içimizde, komünistler arası ilişkilerde serbestçe tahammül edilebilecek bu kusuru, Genel Sekreter
sıfatıyla hareket ederken, mazur görülemez.
O nedenle Stalin'
in, bu mevkiiden uzaklaştırılmasını, Genel Sekreterlik
makamına başka birinin seçilmesi hususunu yoldaşlara teklif edelim......."
Gene ölmeden önce,
5 Mart 1923'de
Stalin'e hitaben
Lenin şu satırları dikte etmiş:
"Karıma telefonda kaba bir şekilde hitap etmişsiniz. Karım bu noktayı unutacağını söylemekle birlikte.....
Ben, bana karşı yapılanı bu kadar kolaylıkla unutmaya niyetli değilim.
Karıma karşı olan bir şeyin, bana karşı yapılmış olduğunu da belirtmem gereksiz.
O nedenle, sizden, sözlerinizi geri alıp özür dilemek veya aramızdaki ilişkileri kesmek şıklarından birini tercih etmenizi istiyorum."
Stalin'in, bu satırları yazdıktan sonra,
7 Mart 1923'te durumu ağırlaşır.
9 Mart günü felç olur.
Artık konuşamamaktadır.
Hiçbir etkinliği kalmamıştır.
Bu yazılar
Lenin'in eşi
Krupskaya ve bir avuç kişinin arasında kalır.
Genel kanı şudur:
Lenin eğer hasta olmasaydı,
16 Nisan 1923 tarihli
12'nci kongrede ağırlığını koyar,
Stalin'i yeniden
Genel Sekreter seçtirmezdi.
Belki, insanlık adına çok da iyi olurdu.
Yazıların,
çeyrek yüzyıl karanlıkta kalmasının
Sovyetler Birliği'ne ve
insanlığa maliyeti korkunçtur.
Stalin, 1939 yılına kadar dehşet ve şiddet simgesi olmuş, tam bir diktatör haline gelmişti.
5 yıl önce yaptırdığı son kongreye katılmış bulunan
1966 delegenin 1108'ini...
139 Merkez Komitesi üyesinin
98'ini tutuklatmış ya da öldürtmüştü. Kimilerini de sürdürmüştü.
Ayrıca...
Ordunun üzerinden de geçmişti.
5 mareşalin 3'ü... Birinci sınıf 4 ordu komutanının 3'ü... İkinci sınıf 12 ordu komutanının hepsi... 67 kolordu komutanının 60'ı... 199 tümen komutanının 136'sı kurşuna dizilmişti...
Öte yandan...
Viktor Suvarov "Sovyet Ordusu'nun İçi" kitabında bu ordu temizliği sırasında
33 bin yüksek rütbeli subayın öldürmüş olduğunu yazar.
Sovyet Ordusu'nun,
Hitler Orduları karşısında uzun süre tutunamayışının nedeni,
Stalin'in bu büyük subay kıyımı ile izah edilir.
100 binlerce sivilin canına mal olmuştur.
Diktatörce aldığı yanlış ekonomik kararlar nedeniyle, tarımda üretimi düşürmüş,
zengin topraklarda yoksul insan kitlelerinin sorumlusu olmuştur.
Bu satırlar elbette farklı bir olayı, farklı tarihi ve farklı toplumu yansıtmakta.
Ancak...
Belgelerin, özellikle yetkiyi kötüye kullanma eğiliminde olanlarla ilgili belgelerin gizlenmesinin, nelere malolabileceğini göstermek bakımından düşündürücü bir örnektir.
Susurluk Raporu'da bir yönüyle bu tarih merceğinden bakarak değerlendirilmeli.
Her şeyin üzeri örtülerek, ülkenin kaderi yetkilerini kötüye kullanma eğiliminde olanlara bırakılamaz.
Elbette...
Türkiye'nin, onuru ve uluslararası prestiji önemlidir. Düşmanların kullanmaya ve sömürmeye can attıkları bazı sırlar,
devletin yüksek yararları gereği belki ve çok özel durumlarda - bazı yöntemlerini benimsemesek de - saklı tutulabilir.
Fakat...
Devlet görevi ile bunu istismar ederek
kişisel servet sağlamak birbirinden kesin çizgiyle ayırmak koşuluyla...
Birincilerin
gizliliği özenle korunurken, ikincilerin
teşhiri, adalete teslimi, bilgi akımı, hukukun ceza unsurunun tam anlamıyla uygulanması sağlanmalıdır.
Bu nasıl olacaktır?
Çizgi nasıl çekilecektir?
Sorunun cevabını, başta,
Cumhurbaşkanı Demirel olmak üzere, iktidar, meşru muhalefet ve devletin saygın kurumları oluşturabilirler.
Buldukları formülün kamu vicdanını rahatlatacak nitelikte olması gerekir.
Yani...
Kutlu Savaş Raporu'nun açıklanacak ve saklanacak satırları ve belgeleri
Başbakan dahi olsa tek kişinin takdirine bırakılamayacak kadar büyük bir tarihi sorumluluktur.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr