CUMHURİYET filmini izleyenler arasında, herhalde "en talihlisi" olduğumu söyleyebilirim.
Hiç değilse, böyle hissediyorum.
Çünkü...
Yanıbaşımda, CUMHURİYET filminde beyazperdeye yansıyan görüntülerin pek çoğunu yaşamış olan bir hanımefendi oturuyordu.
Hatta...
Filmde, çok güzel bir genç kızın rol gereği canlandırdığı kişiydi.
Atatürk'ü anlatabilecek, belki de yaşayan tek tanık.
Sayın Sabiha Gökçen...
Salonun alacakaranlığında, zaman zaman yüz ifadesini, kaçamak bakışlarla, onu rahatsız etmeden yakalamaya çalışıyordum.
Öyle ya...
Ekranda, kendi gençlik yılları yansıtılıyordu.
Karlı bir Ankara gecesi, Çankaya Köşkü'ne, Atatürk'ün yanında onunla gurur duyuşunu gösteren bakışları...
Işıklar yandı...
Mesut Yılmaz'ın annesi, hızlı adımlarla ona yaklaştı.
Hatırını sordu...
Merdivenlere doğru giderken, "İzninizle kolunuza girip, yardım edebilir miyim?" diye sordum.
"Memnun olurum. Teşekkür ederim" dedi.
Kolunu verdi.
Yavaş adımlarla, merdivenlerde duraklayarak ilerledik.
Film için izlenimlerini sordum.
"Hepsi doğru. Aynen öyleydi" dedi.
Dikkat çekecek kadar güzel gözleri ve daima gülümsüyor izlenimini veren seçkin yüz ifadesiyle, dikkat çekiyordu.
"Hanımefendi, izninizle bir soru daha sormak istiyorum" dedim ve sordum:
"Kaç yaşındasınız?"
"86" yanıtını verdi.
"Hala çok güzelsiniz" dedim.
Yüzüme gülümseyerek baktı ve teşekkür etti.
Merdivenler bitmişti.
Düzayak olan çıkış korudoruna varmıştık.
Tekrar yüzüme baktı.
"Teşekkür ederim efendim" dedi.
Ve, kolumdan çıktı.
Tarihin güzelliği, yavaş adımlarla uzaklaştı.
"İki gece sonra, Savarona'dan canlı yayında, Cumhuriyet'i ve Atatürk'ü anlatan Durum programına davet etmek için volkan gibi kabaran arzular" içimde kaldı.
Yormak istemedim.
CUMHURİYET filminin sevdiğim ve de keşke böyle olmasaydı dediğim bölümleri vardı.
Ancak...
Bu yazı, bir film eleştirisi değil.
Bu filmin simgesi olduğu, Türk ulusunun heyecanıdır.
Yürek atışlarıdır.
Atatürk'e ait çok önemli ve 1998 Türkiyesi için hala geçerli olan söylemler ve uyarılar için salondaki alkış patlamalarıdır.
Örneğin...
Tekkeler ve zaviyelerle ligili tavrı...
Dinin, siyasete alet edilmesiyle ilgili tepkileri...
Yobazlığı yerişi...
Hıyanet ve delalet içinde olanları aşağılayışı...
Halkçılığı... Demokrasi denemeleri...
Türkiye'nin tam bağımsızlığı için olan ödünsüz ve kesin söylemleri...
Cumhuriyet'in ilanı ve hilafetin kaldırılması aşamalarında, "bu yasalar ve bu kararlar Meclis'ten geçecektir. Ancak, öyle anlaşılıyor ki, bazı kafalar da gidecektir" sözleri...
Laisizme bağlılığı...
Harf ve Şapka devrimlerinin Atatürk tarafından açıklanışı...
Dansı, modernliği, çağdaşlığı...
Öyle ki, sanki bir film izlemiyor, Atatürk'ün nutkundan pasajları bir klip eşliğinde dinliyorduk.
Ve, nutkun en önemli pasajlarında Atatürk'ü alkışlıyorduk.
Dakikalarca süren alkışlar.
Oscar ödülü alan filmler dahi böyle sürekli alkışlarla izlenmez.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar filmi balkondan izlediler.
O alkışlara tanık oldular.
Alkışlara katıldılar.
Herhalde, bu toplumun içinden gelen alkış patlamaları, onlara önemli mesajlar vermiş olmalıdır.
Siyasetin, Atatürk ilkeleriyle yoğrulmasının ve yapılmasının gereğ ini bundan daha anlamlı ortaya koyan görüntüler olamazdı.
Balkondan bakıldığında, herhalde aşağıda halkın manzaraları daha iyi ve net...
Hatta, daha görkemli olmalı.
Atatürk'ün "laisizm" için gösterdiği özen...
Menemen olaylarındaki tepki...
1998 Türkiye'sinde hala türbana, sarığa, sakala dayalı politika yapmak çabalarının ne denli hazin olduğunu ortaya koyuyor.
1950'li yıllarda, bu tarz sakat politikanın sahipleri, şöyle diyorlardı:
"Sarıklılar ve çarıklılar bizden.
Seçimleri alırız."
Gerçi seçimleri aldılar ama bir gerçeği ıskalamışlardı:
"Seçimlerle hükümet olunabilir ama iktidar olmak için anayasal kurumlar tarafından da kabul edilmek gerekir."
Artık, çarık çoktan Türkiye'nin gündeminden çıktı.
Ama...
Sarık ve türban, hala seçim primi yapar umuduyla, siyaset malzemesi olarak kullanılıyor.
Onlar da, CUMHURİYET filmindeki alkışlardan keşke ders alabilseler.
Türkiye'de, Atatürk ilkelerine rağmen, belki bir kısa süre hükümetin ucunda, içinde yer alınabilir.
Ama...
İktidar olunamaz.
Atatürk, yattığı yerden CUMHURİYET filminin alkışlarını ruhuyla yöneten bir orkestra şefiydi.
Türkiye'yi de yattığı yerden sağduyu çizgisinde tutuyor.
Tutacak...
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr