Söyleyenin kastını aşsa da, "vicdan - cüzdan" söylemi, madalyonun bir yüzünde, yargı insanlarını bir genelleme içinde yaralayıcı, aşağılayan, çirkin kelimeler olmuştur.Hakim ve savcı adalet dağıtırken "vicdan ve cüzdan arasında sıkışmaz...Ekonomik sıkıntı çeker. Bunalır, hatta havadan para kazanmış hortumcuların, vurguncuların gönderdiği haberlerle menfaat ilişkilerine zorlanır. Ama bildiği yolda yürür.Peki... "Vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışan hakim, savcı yok mudur? Elbette vardır.Ama... Diğer mesleklerde olduğu kadar.Madalyonunun diğer yüzünde eksilerden artı üretmek gerekirse... "vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışan adalet adamı" söylemi kamuoyu oluşturmak bağlamında bir yarar da sağlamıştır.Bu bağlamda "iyi şeyler" oluyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu konuyu ciddi ve sonuç alma kararlılığıyla yürütüyor. Ondan dinlediklerimi yansıtayım:"Adalet için üç önemli dayanak şöyle:1- Nitelikli yasa2- Nitelikli personel3- Uygun maddi ve fiziki koşullar."Bunlardan birincisi için bir süredir çalışmalar sürüyor. Yasalar AB normlarına göre uyum kuralları gereğince yeniden yazılıyor.İkincisi olan nitelikli personel için de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile paralel çalışmalar yapılmakta... Avrupa Birliğinden fonlar alınmakta, özellikle "insan hakları" konusunda bilgilendirme etkinlikleri haziran ayı sonunda tamamlanmış bulunacak. Adalet personelinin yurtdışına görgü ve bilgi gezileri de düzenlenmekte. Yargıtay Başkanlığı sırasında Mehmet Uygunun hâkim ve savcılar için söylediği "vicdan ile cüzdan arasına sıkışmışlar" sözleri, madalyonun iki yüzüyle bugünlere ulaştı. Üçüncüsü ise, özlük hakları ve fiziki ortam olarak adalet erkinde çalışanların durumları. Çalıştıkları ortamın da "üçüncü kuvvet" olmayı yansıtması gerekir.Oysa özellikle taşra ilçelerinde ikinci güç olan yürütmeye ait bir kaymakamlığın köşesine, en izbe yerine, savcılık ya da mahkeme sığınmış gibidir. Apartman katında ya da bodrumunda adalet dağıtılır mı?Hükümetler adalete yatırım yapmazlar.Çünkü siyasi getirisi yoktur. Aksi halde adaletin bütçeden payı binde yedi olur mu?Halktan da tepki gelmeyince siyasetçi bakıyor... 100 trilyon lirayı mahkeme binasına, savcıya, hakime verecek yerde özel idarelere verse nerelere yol, su gider, park yapılır, kaldırım değişir? Bunun oy getirisi ne olur? (Kaç ahbap - çavuş müteahhit çöplendirilir, diye sormuyorum).Şimdi manzara değişmekte, 57 proje yürütülüyor. İllerin tümünde ve büyük ilçelerde yargı artık yürütmeden bağımsız ve saygın kendi mekanlarına kavuşmuş olacak.Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Alanya ve diğer turistik alanlarda yargı binaları öncelikle bitiriliyor.Ücretlere gelince......Bu konuda bir yasa tasarısı TBMMye gönderildi. Yüksek mahkeme, hakim, savcı ve tüm adalet personeli için ayrı bir ücret sistemi öngörülüyor. Kimsenin vicdanının sıkışmayacağı bir ortam sağlanacak.Bunda Başbakan Erdoğanın Çiçekle görüşmelerinde yaktığı yeşil ışığın da katkısı var.Yakın zamanlara kadar sorun, adalet personeline ücretlerin Sayıştaya ve askeri yargıya da yansımasıydı. 40 - 50 bin kişilik zam engel oluşturuyordu.Çözümler bulunmuş gibi... İyi bakan, bakanlık politikaları kadar, çalışanlarına özeniyle de belirlenir. Peki binde yedi gibi bir bütçe ayrımıyla bütün bunlar nasıl yapılabiliyor.Sanıyorum burada Cemil Çiçekin kişisel etkinliği devrede. Maliye Bakanlığına ait özel fonları kullanıyor. Böylece IMFye takılmıyor. Ayrıca Adalet Bakanlığına ait cezaevlerindeki üretim yeniden düzenlenmiş ve artırılmış bulunmakta. Bunların da katkılarıyla Adalet Bakanlığı yatırımları 20 aydan fazla beklenmeksizin tamamlanıyor.Yargı, "cüzdan ile vicdan" kıskacından korunmaya çalışılıyor... g.civaoglu@milliyet.com.tr Yoksulluk çizgisinin üstü