Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Devlet törenleri düzenlendi.Okullar 20 yıl süreyle bu bayram nedeniyle her 27 Mayıs tatildi.Yani...Ulusun oylarıyla seçilmiş Meclisi kapatan, seçimle göreve gelmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakanını, bakanlarını, milletvekillerini, hatta Genelkurmay Başkanını hapseden orgeneral, birkaç general, albay, binbaşı, yüzbaşı ve üsteğmenin "darbe" yaparak yönetimi ele aldıkları gün "bayram" ilan edildi.Yeni Anayasayı "asker" gözetimindeki "Kurucu Meclis" yaptı.Bu 38 subayın sonradan "lider" yaptığı ve Çankaya Köşküne oturttuğu Orgeneral Cemal Gürsel, daha sonra seçilmiş Cumhurbaşkanı oldu / olduruldu.Yıllar sonra, "devlet töreniyle Anıtmezara defnedilen" ülkenin Başbakanı ve iki bakanı o darbe yönetimi tarafından darağacına gönderilmişti. Onların denetiminde, çok partili demokrasiye dönülürken "cunta" ya da "resmi" adıyla "Milli Birlik Komitesi" üyeleri de "tabii senatör" sıfatıyla, "ömür boyu" senatör oldular. Hiçbir seçime katılmadan yaşamları noktalanana kadar senatör kalacaklar, senatör aylığı alacaklar, diğer seçilmiş senatörlerin sağlıktan yasal dokunulmazlığa kadar tüm haklarından yararlanacaklardı. Şu satırların yazıldığı 27 Mayıs, "askeri darbenin" yıldönümü olarak, Hürriyet ve Anayasa Bayramı adıyla 20 yıl kutlandı. Anayasa Mahkemesinde, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerine, "seçilmiş" cumhurbaşkanları, başbakanlar, Millet Meclisi ve - bir zamanlar varolan - Senato başkanları tebriklerini sundular. 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı, askeri darbeyle oluşmuştu."Anayasa," bu yönetimin ürünü olduğu için - zorlamayla da olsa - belki bir anlam örtüşmesi varsayılabilir... Ama ya "Hürriyet?" Hangi "hürriyet?"20 yıl süren kutlamalar, demokrasiyle dalga geçmek miydi?Askeri darbenin dayattığı bayrama, aradan geçen 20 yıl içinde demokratik yönetimler ellerini bile sürmemişlerdir.Askeri darbe tarafından dayatılan bayram (!), ancak bir başka askeri müdahaleyle oluşan 12 Eylül 1980 ihtilal yönetimi (Milli Güvenlik Konseyi) sürecinde kaldırılmıştır.12 Eylül yönetimi sonrasında, hala içinde bulunduğumuz demokrasiye geçiş süreci başlamıştır. Asker koydu / asker aldı İçinde yaşarken bu denli çarpıcı ve aykırı görünmüyordu.Ama...Aradan yıllar geçtikçe ve demokraside bazı mesafeler alındıkça, daha da göze batan "İnanılmaz" manzaralar bunlar.Örneğin...Türkiyede "çok partili demokrasiye geçişin" onurunu taşıyan bir parti, hatta herhangi bir siyasi parti bile, bir "darbe" için, "ne içindeyiz, ne dışında gibi "nötr" tavır benimseyebilir mi?CHPnin o zamanki Genel Başkanı - çok saygı da duyduğum - İsmet İnönü, "27 Mayısın ne içindeyiz, ne de dışında" diyebilmişti.Parlamentoyu kapatan bir askeri darbe ile "dirsek temasındaydık" mı?Olur şey mi?Paşa, bu söylemi nedeniyle "müthiş bir söz mühendisliği yapmış olarak" alkışlanmıştı da... CHP neresinde? Demokrasiler, "halkının sahiplenişi" ötesinde, kendi kadrolarının "sağduyusu" kadar sağlamdır.Merhum Menderesin "Odunu aday listesine koysam bile milletvekili seçtiririm" söylemi, demokrasinin fitilini kısaltmıştır.Milletvekillerine, DP Grubunda yaptığı konuşmada "Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz" seslenişi ise - diğer bir dizi yanlışın üzerine tüy diken - talihsiz söylemdi; "fünyeyi ateşledi."Oysa, değerli hizmetleri olmuştu.Kendine, arkadaşlarına, rejime yazık etti.27 Mayıs daha sonraki askeri müdahalelere "kapı" açtı.Şükür ki bunları artık sadece birer acı ders olarak anıyoruz. g.civaoglu@milliyet.com.tr Madalyonun diğer yüzü