Hele seçim öngörüleri?Anayasanın temel ve değişmez ilkesi "laisizm"den... Atatürkün bütün etnik kökenleri kapsayan "Ne mutlu Türküm diyene" söylemine kadar 79 yıllık çizgide kırılmalar.İlk yaklaşımda, Türkiyenin geleceğini alacakaranlık gösteren gölgeler mi? Cumhuriyetin 79. yıldönümünde Türkiyeden siyaset manzaraları içlere siniyor mu? Basklar ve Kürtler Daha "iyimser" yaklaşımla hala Atatürkün çizgisinde olduğumuz düşünülebilir.Bir tanıklık sunayım.Geride kalan hafta çeşitli uluslardan bir grupla aynı yemek masasını paylaşıyorduk. Aramızdan biri Fransanın Bask yöresindendi. İspanyadaki ayrılıkçı Bask hareketi bağlamında ona sorular yöneltildi.Örneğin...- "Fransız Baskları da Fransadan kopmak ve bağımsızlık peşindeler mi?""- Fransa Baskları hemen sınırın ötesindeki İspanya Basklarıyla birleşerek ayrı bir devlet oluşumunun peşindeler mi?"Türkiyede kimilerinin, Güneydoğuda bağımsız Kürt oluşumu ve hatta daha ileri giderek Irak, Suriye, İran Kürtlerini de kapsayan "Büyük Kürdistan" heveslerine, Pirenelerin iki tarafındaki Basklardan örnek bulunabilir miydi?Masamızdaki Fransız Baskı şöyle bir cevap verdi:"Artık Fransa da, İspanya da AB üyesi ülkeler. Bütün kültürel, etnik, kimlik haklarımız AB şemsiyesi altında.Niye ayrılmayı düşünelim?Zaten bizim üst kimliğimiz AB yurttaşlığı.Haklarımızı ne bir devlet ihlal edebilir, ne de bir grup.Sözgelişi...Bir Fransız, Lüksemburglu, Portekizli kadar güvence altındayız.İspanya Basklarıyla birlikte Büyük Bask devletine de elbette gerek yok.Ayrıca...İspanya Baskları, Fransa Basklarından daha iyi ekonomik durumdalar. Kendi varlıklarını Fransa Basklarıyla paylaşmak istemezler. Bu akılcı da olmaz." Ancak... Değişmeyen sadece değişimdir Çıkarlar, psikoloji, etnisite kaygıları anlamlarını değiştiriyor.Bu açıdan bakıldığında, Türkiyenin hala Atatürk çizgisinde olduğu gibi bir yaklaşım yanlış olmaz.Türkiyenin, ABye tam üyelik görüşme tarihini alması ile birlikte bu tür yargılar ve değişimler Türkiyede de paylaşılacak.AB yurttaşlığı zaman içinde üst kimlik haline gelecek.Kürt kökenli yurttaşlarımız için siyaset malzemesi yapmak isteyenler, fena halde siyaset ofsaytına düşecekler.Atatürkün "Ne mutlu Türküm diyene" söylemine, abartılmış içerik koymaya çalışarak siyaset yapanlar da altlarındaki zeminin kaymakta olduğunu görecekler.Türkiyenin tam üyeliği ile AB, Hıristiyan kulübü olmaktan çıkarsa, din motifli politika yapanlar da boşlukta kalacaklar.Zaten hepsinin oy hasatları, ekonomik yoksulluk ekiminin sonucu değil mi?ABye tam üyelik görüşme tarihinin verilmesi ile birlikte her şey baş döndürücü bir süratle değişebilir. Türkiyeye yabancı sermaye yatırımları akarken, halk yığınları yoksulluk sınırından, insan gibi yaşam ortalamasına yönelirken artık "tepki oyları" değil, "akılcı oylar" ağırlık kazanacaktır. Kimse, Kuzey Irakın, İranın, Suriyenin Ortadoğu kimliğini ve ekonomik koşullarını paylaşmak istemeyecektir.Atatürk devrimleriyle gerekli altyapı oluşmasaydı, çağdaş uygarlık düzeyi hedef gösterilmeseydi, Türkiye, AB üyeliğini hayalinden geçirebilir miydi?Yüce Atatürkü şükranla anıyor, Cumhuriyet Bayramını - her şeye rağmen karamsarlığa düşmeden - umutla kutluyoruz. g.civaoglu@milliyet.com.tr Bakınız kavramlar nasıl da değişti!