Pazar gecesi. Eyüp’te Feshane... İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin etkinlikleri bağlamında 5-10 bin kişi meydan ve çevreyi doldurmuş.
Deniz Feneri Derneği adına konuşmacı sahneden sesleniyor:
“Benim ailemin dışında bir oğlum daha var.
Adı Ömer...
Afrikalı...”
Kalabalıktan bir uğultu duyuluyor.
Ama sahneden yapılan açıklama bu kez alkışa dönüşüyor...
“Bu öyle sandığınız gibi evlilik dışı edinilmiş bir oğul değil. Yardımsever herkes bir manevi evlat seçiyor. Ona yılda 70 lira göndererek evlat sponsoru oluyor.
Ben de Afrikalı Ömer’e sponsor oldum.
Hadi sizler de 70’er lira vererek evlat sponsoru olun.”
Zaten bu gösteri merkezi girişindeki çarşıda evlat sponsorluğu için bir Deniz Feneri kulübesi var.
İsmet Paşa vetosuHalkın arasına Osmanlı döneminin komedyenlerini canlandıran çeşitli dönem giysileri içindeki görevliler, ellerinde poşetlerle gruplar arasında dolaşıyorlar.
Poşetlerde çeşitli hediyeler var.
Fakat armağanı vermeden önce talihliye sahnedeki Deniz Fenerliden sorular yöneltiliyor.
Cevabı doğru verirse poşeti alacak.
İşte bir soru:
“İstanbul’daki, içinde paşa olan 5 semt say. Hediyeyi al.”
Talihli adayı semtler sayıyor:
“Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Kasımpaşa...”
İtiraz yok.
Ve sonra...
“İsmet Paşa...”
Sahneden anında uyarı geliyor:
“Hiç başka paşa kalmadı mı?” türünden bir mesaj...
Gerçi bildiğim kadarıyla İstanbul’da İsmet Paşa diye bir semt yok ama sahneden konan tavır yanlışlığa değil, İsmet Paşa adının anılmasına...
Deniz Feneri Derneği birkaç gün içinde inanılmaz ölçüde tanındı.
Ama...
Hâlâ bu dernekle ilgili ciddi bir araştırma, yöneticileriyle yapılmış röportajlar yok.
Ne TV’lerde, ne gazetelerde...
İstanbul’un muhafazakâr semtlerinde Ramazan boyunca her gece Deniz Feneri’nin de katıldığı etkinlikler yapılıyor. Sahura kadar insanlar oralarda kalıyorlar.
Yiyor, içiyor, hatta getirdikleri kilimlerin üzerinde uyukluyorlar.
Kadınların tamamına yakını çarşaflı, tesettür giyimli.
Çarşıdaki TV ekranlarında Kuran yayınları... Vitrinlerde tesettür giysileri...
Ve bu manzaralar, kamuoyunun bir bölümüne yansımıyor. Bilinmiyor.
Muhafazakâr medyayı izlemeyenler için meçhul.
Örneğin... Belki gazeteci olarak bilmemem ayıp ama TV’lerde ilk “Deniz Feneri” anonsunu gördüğümde etkilenmiştim.
Güzel bir tasarım ve sunumdu.
Çağdaş bir konsept yaratılmıştı.
Bu yardım örgütü aracılığıyla, olanaklarım ölçüsünde ben de bir katkıda bulunmak istemiştim.
Başka bir Türkiye Artık değişimi görmek, derinliğini algılamak gerek.
Başka bir Türkiye’nin daha oluştuğu gerçeğiyle yüzleşmemek kendini aldatmaktır.
AKP’nin seçim sonuçlarını yorumlarken, geleceğe dönük öngörülerde bulunurken bu sosyal oluşum çok önemlidir.
Berlusconi’ye, Putin’e erişen, bir ucu AB’ye uzanan AKP’nin bu topraklardaki kılcal damarları işte yukarıdaki satırlarda yansıttığım insan manzaralarıdır.
GS ve FBHafta sonu oynanan Süper Lig maçlarında GS de, FB de döküldü.
Gerçi GS beraberlikle kurtuldu ama FB’den daha iyi değildi.
Bu ikisinin görüntüleri aslında Milli Takım’ın Belçika karşısındaki pırıltı yoksunluğunu da izah ediyor.
Çünkü takımın beyni de, omurgası da bu iki takımdan oluşuyor.
Malzeme bu...
Her ikisi de yeni hocaların elinde...
Yaz rehavetinden onları çıkaracak, kondisyonlarını düzeltecek, kendilerini iyi tanıyan hocalardan yoksunlar.
Üstelik yeni transferlerle bir kısmı yerlerini kaybedecek olmanın kaygısını da taşıyorlar.
Avrupa ülkelerinde Milli Takım teknik direktörleri, oyuncularının kendi ülkelerinde ya da başka ülkelerde oynadıkları takımların antrenörleriyle sürekli iletişim içindedirler.
Oyuncularının sakatlanmamaları, özel çalışma programları için yararlı diyalogları olur.
Bunlar ve diğer yöntemler Türkiye’de de uygulanmalı.