Ereğli seçimi aslında iki turlu seçim sisteminin birinci turu gibi görülmeli. "AKP’nin en büyük olduğu gerçeği" sandıklara atılan oylarla vurgulanmıştır. Artık açıkça görülüyor ki...
Seçim sonrası ortak hükümetin büyük partisi AKP ve başbakanı da AKP’li olacaktır. Hatta tek başına iktidar olasılığı bile var.
Buna makas değiştirtebilecek ne olabilir?
1- Belki Recep Tayyip Erdoğan’a milletvekiliği yolunun YSK tarafından kesilmesi.
Görüldüğü kadarıyla Tayyip Erdoğan’ın önü açık. Fakat - hiç temenni etmeyeceğimiz - hukuki zorlamalar olabilir.
Öyle bir durumda bazı araştırmalara göre AKP oyları yüzde 40 düşecek. Bazı görüşler ise Abdullah Gül’ün ılımlı siyaset üslubuyla AKP çıtasının daha da yukarılara yükseleceğidir.
2- AKP’nin karşısında büyük bir çekim alanının oluşması...
Baykal, Cem, Derviş, Bayar kare asıyla, oyun, tamamen değişebilir.
Ama bu dört asın aynı elde toplanması gerçekleşir mi?
Çok zor...
3- Şu ya da bu şekilde yeni bir hükümet kurulur. O hükümet bir olasılıkla AB’yle uyum yasalarını çıkartır. Seçime kadar olan süreçte gün ola harman ola... Belli olmaz Recep Tayyip Erdoğan, takılan çelmelerden biriyle tökezler.
Bunlar Ankara’da konuşuluyor.
Örneğin...
MHP’nin dışında bir hükümet olur mu sorusunun cevabı dün sabahtan beri araştırılmakta.
AB’ye uyum yasaları ve erken seçim için komisyon çalışmaları kısa da olsa zaman kazandırdı.
DYP anahtar parti olarak görülmekte.
Eğer Tansu Çiller bir başkasının başbakanlığına "he" derse "imkansız" değil.
Aracılara göre Tansu Çiller’in bütün isteği seçimlere başbakan olarak girmek, AB’den tam üyelik için görüşme tarihini alabilen ve Irak’a ABD müdahalesinde Türkiye’yi yöneten kişi olmak.
SP’nin dışarıdan desteği ile 276’nın bulunabileceği umuluyor.
Ya DSP’li ya da YTP’li bir ANAP - DYP ortaklığı...
Ereğli seçimleri DYP içinde "düşündürücü" oldu.
Bu sıraladığımız üç olasılıktan birincisi "net" değil.
Yani... Tayyip Erdoğan’ın milletvekili adayı olmaması AKP oylarını indirir mi yoksa daha ılımlı Gül ile yukarı mı çeker?
Üçüncüsü ise macera...
İsmet Paşa’nın deyimiyle "macera bazen yönetime gelebilir, fakat onun macera olma özelliğini değiştirmez".
Görülüyor ki...
Türkiye’nin ihtiyacı, AKP karşısında geniş bir platformun oluşturulması.
"Büyük sayılar yasası" gereğince siyasi çekim alanı yaratmak.
Barajın altında kalabilecek ılımlı partilerden oyların bu çekim alanına yönelmesini sağlamak.
Yukarıda da belirttiğim gibi Baykal, Cem, Derviş, Bayar’lı bir platform.
Gerçekleri görelim...
Ereğli seçimleri eğer simgesel birinci tursa CHP ikinci parti.
Yerleşmiş ve nesilden nesile devredilen bir oy tabanı var.
Derviş eğer CHP’ye girerse bu partinin oyları yüzde 20’yi aşar.
Ancak Derviş, Cem’e söz vermişse dönmesi çok zor.
Cem, Özkan, Derviş sinerjisi de gene CHP dolaylarında oy potansiyeli iddiasında.
Sonuç... Derviş adeta cebinde taşıdığı yüzde 5 - 8 oy oranıyla joker.
Kartını göğsüne hala yakın tutuyor.
Ama... Kamuoyu araştırmalarında oyu ancak yüzde 1 gibi görünen Bayar da aslında diğer joker.
Kemal Derviş’le birlikte bu platformda Bayar da yer alırsa geleneksel merkez ve sağ oylardaki sol isimlere karşı tereddütleri kırabilir.
Mühürleri çözebilir.
Merkez ve sağdaki barajı aşamayacak partilerin oylarını bu platforma çekebilir.
Bayar, kendi partisi için toplayacağı oylardan 5 - 8 katı oyları böylece etkileyebilir.
O nedenle kare as deyimini kullanmıştım.
Böyle bir oluşum da seçimde tek başına iktidara gelebilir.
İşadamlarının doruğundan şöyle bir yorum dinledim:
"Kemal Derviş, Türkiye’den ileride. Sıradan bir politikacı gibi düşünmüyor. "- Ne olabilir - in değil, ne olmalı - nın peşinde."