Güneri CİVAOĞLU
Öncelikle belirtelim...
Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'in şu tepkisine katılıyoruz, onurlu tavrını kutluyorum.
"Türkiye, ABD'nin uydusu ve uşağı değildir. Dünyada Anayasa Mahkemesi'ne etki yapabilecek kurum yoktur. Bu sözleri, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konularında duyarlılık iddiasındaki ülkelerin kurumlarına ve yöneticilerine yakıştıramıyorum."
Gerçekten...
Türkiye, ABD'nin sömürgesi değildir.
Dünya ülkelerinin bağımsızlık meşalesini ateşlemiş bulunan hür, egemen ve saygın
Atatürk Cumhuriyeti'nin bağımsız yargısına
"karar dikte ediyor izlenimleri veren telkinlerde bulunmak" kesinlikle yanlıştır.
Peki...
ABD gerçekten böyle bir tavır koydu mu?
Resmen sayılamayacak... Ama o kuşkuları veren bir durum var.
Önceki gün
Dışişleri Bakanı Sözcü Vekili James Foley, mutat basın toplantısında kendisine yöneltilen
"Türkiye'de RP'nin kapatılması konusunda ne düşünüyorsunuz" sorusuna
"Türkiye'nin demokratik ve çok partili sistemine güveni yaralayacak bir karar kaygılandırıcı olur" cevabını veriyor.
Ayaküstü bir soruya, o anda akla geldiği gibi cevap verilmediği, bir ön hazırlık yapıldığı izlenimi var.
Şu sıralarda
Orgeneral Bir, Washington'da,
O'na bu konuda tek bir laf edilmiş değil. Ama...
Dışişleri'nde seziler önümüzdeki günlerde, bu konuda daha üst düzeylerde iletişim kanallarından telkinlerin yenileneceğidir.
Bizim
ABD'ye tavsiyemiz
"daha ileri gitmemesi, işi, Dışişleri Sözcü Vekili'nin bir gevezeliğiymiş gibi de görülebilecek aşamada bırakmasıdır." Bu bağlamda
Washington Yönetimi'nin aynaları sayılabilecek
Washington Post ve
The New York Times gazetelerinin bazı yayınları dikkat çekicidir. Her iki gazetede
Refah Partisi'nin
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması olasılığını eleştiren
"haber / analizler" yayınlanmış bulunuluyor.
Bunlardan
Stephen Kinzer imzasıyla
New York Times'ta yayınlanan
24 Kasım 1997 tarihli
haber analizde "RP'nin ordu orkestrasyonunda bir yoğun baskıyla iktidardan indirildiği" iddiasında bulunuyorlar.
"RP'nin kapatılması Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde yerini almamasının bir diğer nedeni oluşturacaktır. Ayrıca Türkiye'de Silahlı Kuvvetler'in en üstün el olduğunun işaretini verecektir" deniyor.
Edindiğimiz bilgilere göre
ABD'yi bu doğrultuda etkilemiş olabilecek görüşme
Londra'da gerçekleşti.
Birkaç hafta kadar önce
RP'nin,
Batı'ya açılan penceresi sayılan
Abdullah Gül, Londra'da bir toplantıda
ABD'nin eski
Ankara Büyükelçisi ve şimdiki
Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossmann ve
Clinton'un Özel Temsilcisi
Holbrooke ile görüştü.
Daha önce
RP'nin gölge
Dışişleri Bakanı olan Gül'ün
onları etkilemiş olması mümkün.
Ancak... Önce kendimizi eleştirmeliyiz.
Bu sütunu izleyenler iyi bilirler ki...
RP davasını siyasete bulaştıran tavırlara karşı çıkmışızdır. Hadisenin
salt hukuk boyutunda bırakılması için ısrarlı satırlarımız olmuştur.
Siyasi iktidarın seçim hesapları ile
RP'yi kapatma davası arasında en ufak bir ilişki çağrışımının... Hele, buna,
Silahlı Kuvvetler etkisi imalarının vahim tehlikelerine dikkat çekmişizdir.
RP'yi - eğer aynısı kurulacaksa - kapatmanın sakıncalarına işaret etmişizdir.
Almanya'da ve
İtalya'da
Anayasa Mahkemelerinin kapattığı partilerin kopyalanmış eşleri kurulamıyor.
Bir harf farkıyla ve
tepedeki yöneticilerin birkaç isim değişikliği ile
aynı partinin yeniden kurulması çözüm müdür?
Bunu
hukuk devleti adına sorgulamışızdır.
Kanun devleti ile
hukuk devleti arasındaki çizgi ince ama önemlidir.
Türkiye, ABD Federal Mahkemesi'nin ya da
Almanya Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına hiç karışabilir ve
şu ya da bu yönde karar almaları için telkinde bulunabilir mi?
Türkiye, Silahlı Kuvvetleri için böyle imalarda bulunulurken
Dışişleri'nin,
Hükümet'in, hatta
Hükümet adına
Milli Savunma Bakanlığı'nın gereken tepkiyi koyması beklenir. Hem demokrasimiz üzerine düşürülmek istenen gölgeleri uzaklaştırmak, hem de ordumuzu böyle yanlış yorumların dışına çıkarmak için...
ABD, belki de bilmeyerek
RP'ye kötülük yapıyor.
RP'nin kapatılmaması olasılığına
"dış baskı kuşkularını" vererek
"adalet terazisinde olumsuz ve yabancı daralar" görüntüsünü çiziyor.
Son söz...
Atatürk Türkiye'sinin
Yüksek Mahkemesi, hür ve bağımsız iradesiyle sadece hukukun üstünlüğü ve kanunlar önünde eşitlik ilkelerine göre karar verecektir.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr