Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çünkü, doksan dakika boyunca topa en yakın ve en hakim yerde bulunması gerekiyor. Bu nedenle, sahadaki 22 futbolcudan fazla koşuyor.1. ligde görev yapan bütün hakemler gibi, o da perşembe günü Merkez Hakem Komitesinin özel kamp tesislerinde oluyor.Perşembe gecesi diğer hakem arkadaşlarıyla söyleşerek ligdeki son durumu ve duyarlı dengeleri konuşarak "güncel" hale geliyor.Bir bakıma hafta sonunun maç havasına giriyor.Cuma sabahı diğer hakemlerle birlikte çok ağır ve yorucu bir antrenmana çıkıyor. Formu gözleniyor.Yöneteceği maçta karşılaşacak takımların oyun tarzlarını, oyuncuların oyun stillerini maça çıkmadan önce videodan inceliyor. Böylece kimlerin uzun top attığını, oyuncu topu ayağına aldığında kendisinin pozisyona en yakın yerde bulunması için depara kalkması gereken anları saptıyor. O bir hakem... Sadece onu çalıştıran özel bir antrenörü var. Vücudunda bir dirhem yağ bırakmıyor. Beslenmesine dikkat ediyor. Fizik gücü, Avrupa Şampiyonlar Liginde oynayan bir futbolcu ile yarışabilir. Maçtan önce öğle yemeğini mutlaka iki yardımcı hakem ve dördüncü hakemle birlikte yiyor. Ortak dil saptıyorlar. Gerilim yapabilecek, tehlikeli olabilecek oyuncular için birbirlerini uyarıyorlar.Maçın ilk ve son 10 dakikaları çok önemli. İlk 10 dakikada hakem hatası sonraki 80 dakikayı çığrından çıkarabilir.Son 10 dakika ise, "kıyamet" yaratabilir.Uzatmalarda ise hakem sanki mayın tarlasında yürüyor gibidir.Maça çıkmadan bir buçuk saat önce stadyumda oluyor. Kartlarını, düdüğünü, yazı tura atmakta kullandığı yarım gümüş dolarını, formasını, iki takımın soyunma odalarında onların formalarını, tozluklarını, takılarını denetliyor.Yarım saat kadar meditasyon ve konsantrasyon süreci...20 dakika ısınma, esnetme hareketleri.Yan hakemlerin, kale direklerini, filelerini ve maç süresince kullanılacak ekipmanı önceden denetlemeleri...Sonra, iki takımın formalarının, tozluklarının, kramponlarının, takılarının gözden geçmesi... İlk ve son 10 Sahada Prusya subayı gibi asık surat yok. Gülümseyerek konuşmak, vücut diliyle ve sözle izahta bulunmak için diyalog gerekli.Maç süresince kritik anlarda kaptanlarla görüşmek ve teknik direktörler saha dışında olmalarına rağmen izahta bulunmak, maçın gereksiz düdüklerle kesilmeden akıcı ve zevkli oynanmasına olanak veriyor.Bazen santrayı gösterdiği halde, yan hakemin onu yanılttığına karar vererek en kritik maçlarda bile sayıyı iptal edebiliyor. Her maç sonrası saatlerce video banttan, nasıl yönettiğine bakıyor. TV futbol programlarındaki gibi kare - kare durduruyor ama sadece hata aramıyor. Asıl önemlisi bir daha tekrarlamamak için "neden hata yaptığını" araştırıyor.Ve böyle bir hakeme bütün bu özeni nedeniyle 2002 yılında Dünya Kupası finalini yönetmek zevki ve onuru verilmiştir.O hala hakemlerin en büyüğü ama en mütevazısı.Adı Pierluigi Collina.Yaş haddine gelinceye kadar düdüğünü duvara asmamakta kararlı. Diyalog Hakem Ali Aydın, "Düdüğümü duvara asacağım" kararını açıklayınca ben de hakemlerin gurusu Pierluigi Collinanın yazdığı "BENİM OYUN KURALLARIM" adlı kitaptan bazı seçmeler sundum.Cuma akşamı Galatasaray - Denizlispor maçını yöneten hakem Selçuk Derelinin penaltı üretimini (!) izlerken, Collinanın "hakemin vücudunda bir dirhem yağ olmamalı" mesajını anımsadım. Dereli, bel nahiyesinde sanki yarı yarıya şişmiş bir otomobil iç lastiği taşır gibiydi. Pozisyonlara yetişemiyordu.Ve... Collinadan bir mesajla yazıyı noktalayayım:"Beni Türk ulusuna bağlayan büyülü bir duygu var. Türk takımları benimleyken hiçbir zaman maç kaybetmemişlerdir ve kendilerine şans getiren biri olarak görüyorlardı." g.civaoglu@milliyet.com.tr Büyülü duygu