CHPnin iki kurucusundan biri ve Atatürkün ölümünden sonra 35 yıl genel başkanı olan İsmet İnönü, Kurultayda seçimi kaybetmiştir. Onun eski genel sekreteri genç Bülent Ecevitle çarpışmış ve genel başkanlığı Ecevit kazanmıştır. O günü anımsıyorum.Ecevit önünden geçerken, 90lı yaşlarındaki İsmet İnönü ayağa kalktı, kostümünün düğmelerini özenle ilikledi, yeni Genel Başkanın elini sıkarak, nezaket duruşunda onu tebrik etti.Az önce Ecevitin Genel Başkan seçildiği açıklandığında patlayan alkış yağmuru, İsmet Paşanın bu büyük jestiyle alkış sağanağına dönüştü.Ecevit taraftarlarının sevinç gösterileri ve sloganları atılırken, koltuğunda, Paşa "yel karşısında bir kaya" gibiydi. Demokrasinin bir aşamasını daha içselleştiriyordu.Nazik, dik ve vakur.Türkiyeyi, tek parti cumhuriyetinden, çok partili parlamenter demokrasiye geçiren İsmet Paşa, 1950 seçimlerini kazanan DPye yönetimi devrederken de gene bu nazik, dik, vakur görümündeydi. Demokrasinin kurucusu, demokrasi kurallarına uymayı görev biliyordu. İşte CHP kültürü... Ecevite o seçimi, İnönüyü devirmek mucizesiyle kazandıran ekibin önde gelen isimlerinden biri de Deniz Baykaldı.Turan Güneş, Besim Üstünel, Haluk Ülmandan oluşan Mülkiye cuntasına katıldığı zaman Deniz Baykal deniz asteğmeni olarak vatani görevini yapıyordu.Ortanın solu / sosyal demokrasi hareketinin içinde ve beyin kadrosundaydı.Deniz asteğmeni olduğu için Ecevit ve Mülkiye cuntasındakiler ona bir de isim takmışlardı; "Amiral".Baykal da asırlık çınar İnönünün bu demokrasi dersinin kurultaydaki canlı tanığıydı.İnönü isteseydi, kendisini deviren kurultayı, "halka, basına, dinleyicilere kapalı" yaptırabilirdi. Belki, sonuç bu nedenle kendi lehine olabilirdi.Denemedi bile... Amiral Baykal CHP tarihinde hep "isyanlar" oynanmıştır. Sürekli kurultaylar toplanmıştır.Örneğin, Kasım Gülek, CHPyi ilk halka açan politikacıydı. Ayağına çarık giyip Anadoluyu il - il, ilçe - ilçe gezmişti. Eşraf ve devlet partisini, "gerçekten halkın partisi" yapma çabasındaydı. Gülek taraftarları "kravatsızlar" diye anılıyordu.Bu deyim "halkı" temsil eden simgeydi.Genel Başkanlığa oynayan Kasım Gülek, o zamanlar Gölbaşı Sinemasında yapılan kurultaylarda kapıda durur, gelen delegelerin tek tek elini sıkardı. Paşaya bağlı genel merkez kadroları ise, onun kurultayın ev sahibi gibi kapıda gelenleri karşılamasını hiçbir zaman engellemediler. Paşa da kapalı kurultay yapmadan Güleki her defasında yendi.Daha sonraları ortanın solu / sosyal demokrat hareket oluştuğunda, dönemin deyimiyle ortanın "göbekçileri" diye anılan Turan Feyzioğlu, Kemal Satır, Nihat Erim, Emin Paksüt hatta Coşkun Kırca da parti iktidarına karşı mücadele verdiler.Paşanın da koruyucu kanatları altında, Ecevit Genel Sekreter oldu. Parti yönetimi onun arkadaşlarından oluşan ekibe geçti.O zamanın parti içi iktidarını elinde bulunduran Feyzioğlu, Satır ve diğerleri basına, halka, dinleyicilere kapalı bir kurultay toplayarak güvenoyu istemeyi akıllarından geçirmediler.Deniz Baykal bunların hepsini iyi bilir...Daha önce yazdığım bir CHP yazısında - büyük sürpriz olmazsa - tüzüğün genel başkana verdiği yetkiler nedeniyle seçimlere kadar CHP ne denli dalgalanırsa dalgalansın "tepede bir değişiklik kimse beklemesin" öngörüsünü yansıtmıştım.Muhalefetteki dostlardan tepkiler gelmişti."Bu gerçekçi politika" idi.İç savaşımlar partiye, sadece "patinaj" yaptıracaktı. Dışa dönük mücadele enerjisi, içeride emilecekti.Keşke böyle olmasaydı.Tüzükler her partide "seçilmiş krallar" için yazılmış bulunmasaydı.Ve keşke, Deniz Baykal da, tüzüğün koruma duvarlarının içine çekilmeseydi. Demokrasi arenasına çıkabilseydi.Alacağı oylar, çok farklı bir ağırlığa sahip olurdu. Amiral, siyasetin Amiral Gemisi kaptanlığının gereklerini görmeliydi. g.civaoglu@milliyet.com.tr İsyanlar Partisi