Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fransız Senatosu'nun Clemenceau Salonu'nda, Salı günü Atatürk semineri vardı.
Salon doluydu.
İzleyiciler arasında, Senato Dış İlişkiler Komite Başkanı da var.
Çoğunluk, Fransız aydını.
Politikacılar, yazarlar, araştırmacılar...
Atatürk'ün 60. ölüm yıldönümünde, O'nun, Fransız Senatosu çatısı altında anılması...
Konuşmacılar arasında yer almış bulunmam, onur vericidir.
Ve seminer sonrası, cep telefonları çalışmaya başlıyor.
Kanal 6 ve Kanal E'de yayınlanan videobant, bir anda Paris'teki küçük topluluğumuzun da, gündemini oluşturuyor.

Ve, az önce çatısı altında olduğumuz Fransız Senatosu salonuna da adını veren Fransız gazetecisi, devlet adamı ve eski başbakanlardan olan Clemenceau'dan esinlenerek, düşünüyorum.
Clemenceau, ünlü Dreyfus Davası'nda, Alfred Dreyfus'un savunucuları arasındaydı.
Dreyfus, yüzbaşılığa kadar yükselmiş bir Yahudi'ydi.
1894'te, Almanlara casusluk yapma suçuyla, yaşam boyu hapse mahkum edildi.
10 yıl, Fransız Guyanası açıklarındaki, Şeytan Adası'nda yattı.
Sonra...
Clemenceau'nun gazetesi L'Aurore'nin sayfalarında, Emil Zola ile birlikte başlayan kampanyayla birlikte, yeniden yargılanması kabul edildi.
İkinci yargılamada, suçsuz bulunarak beraat etti.
Türkiye'yi karıştıran son video çekimi için, suç ya da suçluluk hükümleri veriyor değilim.
Belirtmek istediğim şey, kamunun ilgi odağı olan konularda, siyasi tepkiler ve medya çok önemlidir.
Tarihi görevler yaparlar.
Ancak...
Tavırlarının adaletin yerini alarak, zaman zaman yargısız infaza dönüşmemesi ne de özen gösterilmelidir..
O nedenle, yorumlarımızı, inançlarımızı elbette yansıtmalıyız... Hele böylesine duyarlı bir konu üzerinde ilgimizi özenle sürdürmeliyiz.
Ama...
Çok acele ve kesin hükümler vermekten de kaçınmalıyız.
Ve, elbette böylesine duyarlı bir konu üzerinde, özenle ilgimizi sürdürmeliyiz.

Yukarıdaki satırlarım, öncelikle hukuk için geçerliydi.
Ama...
Siyaset için de, önemle dikkate alınmalıdır.
Kanal 6 ve Kanal E'da yayınlanan kaset, üst üste darbeler yemiş bir kişinin, yere vurmak üzereyken, tepkilerini ve iddialarını yansıtıyor olabilir.
Ama...
Elbette, ciddiyetle değerlendirilmelidir.
Bu değerlendirmenin asgari koşulu ise, ilgililerin yani Mesut Yılmaz'ın ve Güneş Taner'in yapacakları açıklamalardır.
Şu satırlar yazılırken, Mesut Yılmaz, henüz Uğur Dündar ile Arena Özel'de yapacağı konuşma için karar vermiş değildi.
Tavrını henüz bilmiyoruz.
Fakat...
Yaşar Okuyan ile konuştum.
Onun anlattıklarına göre, iddialarla, sonuçlar birbiriyle örtüşmüyor.
Güneş Taner de, aynı doğrultuda konuşmakta.
Sağlıklı bir yargı için, iddialarla, cevapların karşılaştırılması gerek.
Hükümetin büyük ortağı DSP de, aynı tavrı benimsemiş görünüyor.
Hüsamettin Özkan "Şimdiki hükümetten çekilmeyi düşünmediklerini, Ecevit'in dönüşünden sonra, değerlendirme yapacaklarını" söyledi.
DTP'de de, hava bu doğrultuda.
Anavatan da "hükümete devam" eğiliminde.
Fakat, anahtar durumunda olan CHP lideri Baykal, hükümete olan desteğini sürdürmek konusunda, gönülsüz.
Dünkü konuşmamızda, "Yılmaz ile Perşembe günü yapacağı görüşmeyi iptal ettiğini... En doğrusunun, hükümetin istifa etmesi olacağını... Bu yapılmadığı takdirde, ortalama 10 gün içinde, hükümetin anayasal yollarda, görevden uzaklaştırılabileceğini" söyledi.
Bunun için, FP ve DYP'nin gensoru önergelerine CHP katılabilir mi?
Baykal'ın cevabı şöyle:
"Neden olmasın?"
Öyle görünüyor ki...
Artık, şöyle ya da böyle bu hükümetin devam edebilmesi ihtimali çok az.
Türkiye'nin, Demirel tarafından oluşturulacak bir yeni hükümetle, seçimlere gidebileceği görülüyor.
Zaten, bu formül Aralık sonu için geçerliydi.
1,5 ay öne alınmış bulunuyor.

Aslında...
Hükümetin, Merkez Bankası'nın, bu iddialar doğrultusunda, ışığında ya da tam öyle olmasa bile banka alımlarında, etkili olmaması gerekir.
Gazete alımlarında, hükümetin fikrinin ne gereği olabilir?
Hadi, birincisi özelleştirme yasasındaki "tek tek özelleştirilebilecek kurumların sayımı" nedeniyledir.
Ama, ikincisi?
Özelleştirme Yasası, bütün özelleştirme işlemlerini tek bir çatıda bütünleştirmediği için, örneğin, Mevduat Fonu'nun el koyduğu bankaların özelleştirmesini, Merkez Bankası'na bıraktığı için, siyasi etkilere açık hale geliyor.
Türkiye gündeminde, Organize Suçlarla Mücadele, Pişmanlık Yasası, Memurin Muhakeme Yasa tasarıları gibi önemli maddeler var.
Hükümetin geleceği, ne olursa olsun bunlar mutlaka geçmeli.
Özelleştirme Yasası da, bu demetin içine konulmalı.






Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr