Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Fortune dergisine göre; Keynes'den bu yana en iyi iktisat yorumcusu olan Profesör Paul Krugman şöyle yazıyor:

"Bunalım ekonomisi dünyada hala başı boş dolaşmakta. Dün Asya'daydı, bugün Türkiye'de; Yarın nereye gidecek?"
Paul Krugman,
kısa adı MİT olan Massachusetts İnstitute of Technology'de iktisat profesörüdür.
New York Times gazetesinde Reckonings (Hesaplaşma) başlığı altında köşe yazıları yazmaktadır.
Küresel itibara sahip bir isim.
Prof.Krugman, şöyle diyor:
"Bu yıl Türkiye'de kriz patladı. Tüm krizler gibi Lira'nın ani düşüşü...
Mali analizler Türkiye performansının 1997 - 1998'lerdeki Asya Kaplanları'nın performansına benzeyebileceğini öne sürüyorlar. Ekonominin azalan milli gelirle, aniden bütünüyle tepe taklak olması..."
Tanrı korusun
dileğiyle devam edelim.

Krugman'a göre; "IMF reçetelerindeki ekonomi ayetleri, kutsal kitabın tanrı buyrukları değildir.
Her ülkenin kendi özellikleri vardır.
İşler iyi giderken IMF'ye ve o ayetleri uygulayanlara alkış tutulur.
Sonra herşey tepe taklak olduğunda, bu kez yöneticiler suçlanır.
Hem de daha birkaç ay önce onları göklere çıkaran IMF ve uluslararası diğer ekonomi mabedlerindeki ruhban sınıfı tarafından...
Türkiye'de de durum bu olabilir.
Doların durdurulamayan yükselişi, TL'nin güneşe bırakılmış bir kartopu gibi eriyişi...
Neredeyse duran üretici sektör...
Krizden bu yana sayıları 1 milyona yaklaşan işten çıkarılanlar...
Her olumlu haberle alınan derin nefesi, aradan 24 saat geçmeden bir krizin izlemesi...
Krugman "o çok övülen piyasa ekonomisinin, bütün erdemleri ve güzellikleri ödüllendiren, çirkinlikleri ve yanlışları ise cezalandıran ilahi mahkeme olmadığı" görüşünde.
O nedenle... "Herşeyin kendi işlerliğinde bırakıldığı 'bırakın gene kriz çözsün' mantığının gelişmekte olan ülkelere uygulanamayacağı" kanısında...
Krizden çıkabilen az sayıda ülke, zaman zaman gerçekçi müdahalelerde bulunmuşlar.

Müdahale; "Küresel gerçeklerin dikte ettiği makro ekonomiye yerel makyajın yapılmasıdır. Ve mikro ekonomide yani sektörel planda ince ayarlardır."
Buna karşılık... Her aklına gelenin olur olmaz konuşması ve ekonomiyi zembereklerinden boşaltması, "müdahale" değil "müsamere"dir.
Topluma rol kesmektir.
Bunu bakanlar yapıyor, işadamları yapıyor, profesörler yapıyor...
En son Ekonominin Koordinatörü Devlet Bakanı Kemal Derviş'in işadamlarına "bir ara moratoryumu bile düşündük, ama vazgeçtik" söylemi, ekonominin altında patlayan bir mayındı.
Acaba, bankaların bilanço süslemeleri, sendikasyon kredilerinin vadesini karşılama çabaları, benzer nedenler ötesinde, bu sözler, dövizde ipin ucunun kaçmak üzere olmasının nedeni değil mi?
Nasıl ki... Bir savaşın ortasında Genelkurmay Başkanı "ordularım bu savaşı kazanamaz" diyerek çekip gidemezse ya da "kumanda ettiği kuvvetlerin aşil topuğunu" dile getiremezse, ekonominin Genelkurmay Başkanı konumundakiler de aynı ağır sorumluluğun altındadır.
Moratoryumu değil dile getirmek, kimsenin aklından geçmesine olanak vermemek durumundaydı.
İyi niyetli olduğuna inandığımız Derviş'in bu söyleminin tahribatı dileyelim ki daha büyük olmasın.