Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Şu resim, gazetedeki odamın duvarında asılıdır.
Cimbom’un Kopenhag’da aldığı UEFA Şampiyonluk Kupası’yla kendimizden geçmişiz.
Galatasaraylı futbolcularla birlikte valizlerin konulduğu bölümlerin kapaklarına vurarak tempo tutuyor, tribün sloganları atıyorduk.
“Göklerde yıldız
Gönüllerde ay
Şampiyonsun Galatasaray...”
Her slogandan sonra ara name Fatih hocaya güzelleme coşkusu...
“İm-pa-ra-tor...
İm-pa-ra-tor...”

Elbette...

Yanımdaki Ali Kırca’nın yüzüne iyi bakın. Nasıl da kendimizden geçmiş olduğumuzun en iyi anlatımıdır.
Bu arada Tafarel yolculuk boyunca neşenin mobil tek kişilik “stand-up” ustasıydı.
Galatasaray’ın kupayı kazanana kadar diğer bazı maçlarına da, oyuncular ve teknik adamlarla aynı uçaklarda gitmiştim.
Nasıl da gerilim yüklü yolculuklardı...
O gece Kopenhag’dan, İstanbul’a uçarken sadece finalin oynandığı dakikaların ve penaltıların değil, daha önceki maçların da vücudumuza şarj ettiği elektriği boşaltıyorduk.
Hatırladığım kadarıyla sadece “3 sakin adam” vardı uçakta.
Popescu ve Hagi ile Okan Buruk...
İlk ikisi her yolculukta olduğu gibi gene yan yana oturmuşlardı.
Popescu gayet ciddi kitap okuyordu.
Hagi bir Buda heykeli gibi kıpırdamadan boşluğa bakıyordu, uçaktaki curcunadan hiç haberi yoktu sanki.
Okan Buruk ise kulaklığından müzik dinliyordu.
Bir ara Fatih Hoca’nın dikkatini çekti.
Okan’ın neyi dinlediğini merak etti.
Şarkı, Candan Erçetin’in söylediği “elbette...”
Şampiyon-luğun hikâyesini anlatmak için yapılmış bir şarkıydı sanki.

BRAGA VE SONRASI

KEŞKE Braga sonrasının son durağı Avrupa Şampiyonluğu olsa.
Neyse...
Uçmayayım.
Fatih Terim’in Braga’yı yendikten sonraki “itiraf edeyim çok zorlandım” söylemi nasıl da içtendi.
Ya biz “hasta” Galatasaraylılar.
Maçı tribünlerden izleyenlerin duygularını tahmin ediyorum.
Komşu köşede Hasan Cemal’in izlenimlerindeki yüksek nabız atışlarını hissettim.
Televizyon karşısında tansiyonum kaça çıkmıştır bilemiyorum.
Çöküşten sonra iki gol bir mucize.
Ama...
2-1’den sonra keyfini sürmek ne mümkün!
Braga’nın kalemize aktığı her an “bir olası gol” endişesi içimi siyaha boyuyordu.
Dakikalar geçmek bilmiyordu.
Seyretmek için tuttuğum Galatasaray’ın, bir an önce sahadan ayrılmasını istemek garip çelişki değil mi?
Top direkte patlamasa, birkaç santim aşağıdan ağlarla kucaklaşsa, skor levhası 3-1’i gösterseydi elbette dakika saymazdım. Ama...
2-1’le tur atlatacak turnikeden geçmişken tek gol, mutluluğumuzu söküp alabilirdi.
..........................
Neyse...
Keyfini çıkaralım.
Bir şey daha...
Bu oyunla çok zorlanırız.
Düzelmeliyiz.
Neyse ki toparlanmak için yeterli zaman var.
Her zaman “mucize” olmaz.

Haberin Devamı

Elbette...

ATATÜRK’ÜN KADIN DEVRİMİ

TÜRKİYE kadına “seçme ve seçilme hakkını” Batı’da bazı ülkelerden daha önce tanıdı.
Örneğin, İsviçre’den.
Dün bu hakkın TBMM’de oylandığı günün 78’inci yıldönümüydü.
Cumhuriyet gazetesi o gün yayımlanan “6 Birincikanun 1934 (6 Aralık 1934)” tarihli Cumhuriyet’in “tıpkı basım” kapağıyla çıktı.
Manşet şöyle:
“Türk kadını haklarının en büyüğünü aldı.”
Altındaki başlık, manşetin açıklaması.
Büyük Millet Meclisi, dün yaptığı tarihi toplantıda kadınların meb’us (milletvekili) seçme ve seçilmelerini alkışlar arasında ittifakla kabul etti.
Sayfadaki çizgi resimler olayın önemini anlatıyor.
Birinci resim “1923’teki Türk kadını...”
İkincisi ise “1934’te kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinden sonra kürsüde konuşan Türk kadını resmi...”
2012 Türkiye’sinden kadın resimlerini bir 70 yıl sonra gazeteler bakalım nasıl çizimlerle yayımlayacak.